1. HABERLER

  2. ELEKTRİK

  3. Saldanlı: Ar-Ge’siz enerji ekipmanı üretimi anlamsız

Saldanlı: Ar-Ge’siz enerji ekipmanı üretimi anlamsız

Enerji Günlüğü - (ÖZEL RÖPORTAJ) Bereket Enerji Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ceyhan Saldanlı, şirketlerin Ar-Ge yatırımlarını esas faaliyet olarak...

Saldanlı: Ar-Ge’siz enerji ekipmanı üretimi anlamsız

Enerji Günlüğü - (ÖZEL RÖPORTAJ) Bereket Enerji Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ceyhan Saldanlı, şirketlerin Ar-Ge yatırımlarını esas faaliyet olarak görmesi gerektiğini söyledi. Ar-Ge çalışması olmadan güneş enerjisi ekipmanları üretim yatırımını yanlış bulan Saldanlı, “Çünkü teknolojiniz kendisini geri ödemeden eskiyecektir” dedi. 

Bereket Enerji Grubu, Türkiye enerji sektörünün önde gelen oyuncuları arasında yer alıyor. Grup hidroelektrik, termik ve rüzgar santralleriyle elektrik üretip satıyor, bünyesindeki Gediz ve ADM ile beş ildeki elektrik dağıtımını üstleniyor, güneş panelinin de aralarında bulunduğu çeşitli enerji ekipmanlarını da üretiyor. 

Bereket Enerji Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ceyhan Saldanlı ile Grubun merkezinin de bulunduğu Denizli’de buluştuk. Ziyaret kapsamında Grubun Denizli Organize Sanayi Bölgesi’ndeki (OSB) güneş paneli fabrikası ile yakın geçmişte özelleştirme yoluyla devraldığı Güney ilçesindeki Adıgüzel Barajı ve Hidroelektrik Santrali’ni de yerinde inceleme imkanı bulduk. Ceyhan Saldanlı’ya, dünyada ve Türkiye’de enerji sektörünün durumunu, teknoloji enerji ilişkisini, yerli ve yenilenebilir kaynakların desteklenmesini ve elektrik şebekelerinin geleceğini de içeren çeşitli konulardaki görüşlerini sorduk. 

Yenilenebilir enerji yatırımlarına nasıl bakıyorsunuz? 

Bundan 10, hatta beş yıl önce güneş enerjisi yatırımları fizibıl görülmeyen bir yerdeydi. Ama teknolojik gelişmelerle birlikte fosil yakıtlarla üretilen elektriğe rakip olabilecek noktaya geldi. Bu heyecan verici bir gelişme. 

Peki nereye doğru ilerleyecek gelişmeler? 

Şu anda yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik üretimindeki önemli eksikliklerden birisi, ne zaman ve ne kadar üretileceğinin kontrol edilemeyişi. Güneş varsa elektrik var, güneş yoksa yok. Rüzgar varsa elektrik var, esmiyorsa yok. Bu da depolama sistemleriyle geliştirilebilecek bir konu. Bu konuda gelişmeler yeterli değil ama ileride olmayacağı anlamına gelmiyor, olacak. 

Şebekelerin yapısıyla yenilenebilir arasında nasıl bir ilişki var? 

Her zaman, her saat bir elektrik kullanıcısı bulunur. Şebeke ne kadar güçlü ise her an elektriği tüketecek birilerini bulabilirsiniz. Bazen “yenilenebilir enerjiler gelişti, şebekeye ihtiyaç yok” deniliyor. Depolama da çıkarsa herkesin kendi işini göreceği söyleniyor. Ama bunlar hayal. Tam tersine, şebekelere daha çok iş düşüyor. 

Neden ve nasıl? 

Çünkü yerinde üretim-yerinde tüketim, yüzlerce binlerce santralin entegre çalışmasını gerektirecek akıllı bir şebekeye ihtiyacı arttırıyor. Şebeke ne kadar iyi ise yenilenebilir enerjiye o kadar fazla destek olabilirsiniz. Şebeke ile yenilenebilir enerjiler birbirini destekleyen konular. Akıllı şebekenin konularından biri dağıtık üretim ve tüketime imkan vermek. Burada gece iken başka yerde güneş oluyor. Elektrik üretilen yerde tüketilmiyor ama tüketilen noktaya şebekeyle gönderebiliyorsunuz. 

Ama şebekelerin bir maliyeti var...  

Şebekeler, depolama sistemlerinden daha ekonomik. Şimdi böyle, bence ileride de böyle olacak. Bu insanların bugüne kadar çok tartıştıkları bir konu olmadığı için söylemek istedim. Elektriğin her zaman aktığının tersine, üretildiği yerden kaynağa doğru akması da gerekecek. Bu da daha karmaşık şebeke yönetim sistemlerinin geliştirilmesini beraberinde getirecek. 

Enerji meselesinin önemini sizden dinleyebilir miyiz? 

Enerji, hayatımızın her alanında çok önemli. Enerjinin kesintisiz şekilde sağlanması, hayatın sürdürülebilirliği için önemli. Enerji iş yapabilme yeteneği demek. Bu da gelişmişlikle alakalı. Ne kadar gelişmişseniz o kadar çok iş ve üretim yapıyorsunuz demektir. 

Türkiye’de enerjinin durumu? 

Türkiye son 10-12 yılda inanılmaz bir şeyi başardı. Belki başka alanlarda da başarı var ama enerji sektöründe üretim sıralamasında şebeke büyüklüğünde ilk 30 ülke arasında yokken şimdi dünyada 13. sıraya geldik. 80 bin megavat’a (MW) varan bir üretim gücü oluşturduk. 29 binden 80 bine ulaştık. Bu kadar hızlı bir gelişme sağlamış başka bir örnek yok. 

Bu başarı nasıl yakalandı? 

Hiç şüphe yok ki tüm bunları, özel sektörün devreye girip kaynaklarını seferber etmesi ve serbest piyasanın düzenlemeye tabi başarısı olarak görmek lazım. İşimiz bitti mi, bitmedi. Hem üretimdeki büyümenin, hem de şebekelerdeki yatırımların sürmesi lazım. 

Enerjinin hangi alanında ne tür yatırımlar öncelikli? 

Akıllı şebekelerin oluşması lazım. Artık belki önümüzdeki dönemde aynı şebekeden çok maksatlı, enerji dışı amaçlarla da faydalanmak mümkün olacak. Bilgi ve enerji aynı şebeke üzerinden dağıtılacak, iletilecek, beslenecek diye düşünüyorum. Akıllı şebekeler, akıllı evler geleceğin planlanmasında var. Dünyayı heyecan verici bir geleceğin beklediğini düşünüyorum. Ama bunlar enerji şirketlerinin yokluğunda değil, bilakis daha güçlü enerji şirketleriyle olacak. 

Teknoloji-enerji ilişkisi nasıl? 

Bugün hayatımıza giren pek çok alet 20 yıl önce yoktu. Cep telefonlarındaki ve arabalardaki yenilikleri henüz tam öğrenemeden daha yenisi geliyor. Bu insana büyük bir hareket imkanı ve yetenek kazandırıyor. Artık dünyada söz sahibi olmak demek, bu konularda söz sahibi olmakla eşit görülmeli. 

Teknolojiyi üretmekle kullanmak başka şeyler... 

Nüfusumuzun genç olması teknolojiye yatkınlığı arttırıyor. Kullanmak önemli ama daha da önemlisi üretmek tabii... Üretici olmak için gayret sarfediliyor. TÜBİTAK’ın çalışmaları ortada. 10 yıl öncesine göre Ar-Ge harcamalarımız ve aldığımız patent sayısı çok daha yüksek. Türkiye bu konularda da en fazla ilerleyen ülkelerden birisi. Gecikmişiz, farkı kapatmak için aceleciyiz. Acele de etmeliyiz zaten. 

Sizin bu konularda ne tür girişimleriniz var? 

Güneş paneli fabrikasını kurduk, çalışıyor. Hücre üretimiyle ilgili hazırlıklarımız sürüyor. Kısa sürede üretime geçeceğiz. Artı teknolojik Ar-Ge çalışmaları yapıyoruz. Bereket Enerji uluslararası Ar-Ge çalışmalarının bir parçası. Yıllarca ABD’deki bir üniversitesinin laboratuvar giderlerini karşılayarak batarya konusundaki Ar-Ge çalışmalarına destek olduk. Bilim uluslararası bir şey. Oradaki bilim insanlarıyla birlikte çalışmanın faydalarını yakalamaya çalıştık. Şu anda yerel üniversitlerle aynı şeyleri yapıyoruz. 

Ar-Ge hem uzun vadeli hem de yüksek maliyetli değil mi? 

Güneşte Ar-Ge yapmayacaksanız yatırım yapmak çok riskli. Çünkü yatırım yaptığınız teknoloji en fazla üç-dört yıl içinde eskiyor. Yatırım yaparken bunu göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Yoksa yatırımını yaptığınız teknoloji kendisini geri ödeme fırsatı bulmadan eskiyecektir. Biz, esas katma değerin Ar-Ge’de olduğunu bildiğimiz için bunu aslında bir görev addediyoruz. Teknoloji açısından önde gelen ülkeler arasına girmemiz kolay değil. Tabii risk var. Peki riski kim almalı? O riske karşı donamını bulunan firmalar almalı. Biz mühendis sayımızla, uluslararası bağlantılarımızla en iyilerden olduğumuz için bunu görev olarak kabul ediyoruz. 

En iyi derken bunu biraz açar mısınız? 

Sadece güneşte değil, elektrikte dağıtımdan üretime kadar her alanda ya teknolojiyi kendimiz üretiyoruz ya da uluslararası bilgilerle kurduğumuz altyapıyı kendi insanımız eliyle yapmaya çalışıyoruz. Eğer üretmiyor ve teknoloji üzerine çalışmıyorsanız bu işler sürdürülebilir değil. Her türlü faaliyetin sürdürülebilirliğinin baş koşulu yeniliklere açık olmak, buna harcama yapmak, yeni buluşlara davetiye çıkarmak, donanımı hazırlamak ve bu süreçleri yönetmek. Aksi takdirde gelişmelere ayak uyduramazsınız. 

Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verdiğini söyleyen çok kişi ve kurum var... 

Biz Ar-Ge de yapıyoruz demek yetmez. Ar-Ge, üretim faaliyetinin tamamlayıcısı değil esasıdır. Önce Ar-Ge yapıp sonra üretimini yapmalısınız. Bu bir stratejidir, hayat tarzıdır, çalışma prensibidir. Bunların önceliğini hiç unutmamak gerek. Ve uluslararası arenadaki gelişmelerden de kopmamak lazım. 

Dünyada su kaynakları giderek kirleniyor, tükeniyor ve HES’lere de bazı eleştiriler var, ne diyorsunuz? 

Su kaynaklarının kirletilmesiyle ilgili HES’lerin çok negatif bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Su geldiği gibi gidiyor. Enerjisinden yararlanmak kirliliğe yol açmıyor. Tam tersine. HES’ler suyun kirliliğine de azalmasına çoğalmasına da etkisi yok. Tabii yapan yatırımcılar dikkatli olmalı. Suyu seviyeyi sonuna kadar düşürebiliyorlar. Can suyuna gereken önemi vermek mecburiyetindeler. HES’lerin sulama suyu rejimine uymaları lazım. Bu tesislerin faydalarını da görmeliyiz. 1 MW’lik fosil yakıtlı santralin bir yılda çıkarttığı karbondioksiti temizlemek için 121 bin ağaca ihtiyaç var. HES’lerde her 1 MW bu kadar fayda sağlıyor. Bu göz önüne alınmıyor ama inşaat sırasında üç ağaç kesmiş, buna odaklanılıyor. Meseleye böyle yaklaşılması lazım. Tabii HES kuranların da çevreye duyarlı olmaları gerekiyor. 121 bin ağaç kurtarıyorsa ille de ağaç kesmeleri gerekmiyor. 

Enerji sektörünün en büyük sorunu nedir? 

Sorun yok mu var. Ama çöze çöze ilerleniyor. Çok büyük bir sorun olsaydı üretime ve satışa devam edemezdik. Aslında yabancı yatırımcılar çok daha fazla panik yapıyor. Sorun beklemeyenler sorun çıkınca çıldırıyor. İşin en güzel tarafı şu, idare diyaloğa açık. Başbakan dahil idareciler çağırıyor, konuşuyorsunuz, söylediklerinizi dinliyor. Yanlışlıklar görülünce hemen çözülüyor. Beş yıl önce konuştuğumuz problemlerle bugünküler bambaşka. 

Yenilenebilir kaynaklara yatırım nasıl teşvik edilmeli? 

Yenilenebilir kaynakların yeterince desteklenmediği eleştirileri var. Ama yenilenebilir kaynaklara, yeterli fizibilite olmadığı gerekçesiyle destek olunur, bizimkiler üste para veriyorlar. Bu iş nasıl yönetilecek bilemiyorum. Şirketleri koruma altında büyütmek, çocukları fildişi kulede büyütmek gibi bir şeydir. Devlet bir gün teşviki kestiğinde batarlar.

Ama yerli kömüre de destek var... 

Yerli kömürün, Ar-Ge’nin, yerli kaynakların desteklenmesi gerekiyor. İthal kaynağa dayalı elektrik üretimi kırılganlık yaratıyor. Cari açığın kaynaklarından biri enerji. Cari açığa enerjiden gelen katkıyı azaltmak, ekonomiyi daha istikrarlı bir yere oturtmak için yerli kaynakları desteklemek lazım. Yenilenebilir kaynaklar ne kadar yerliyse yerli kömür de o kadar yerli ve önemli. Geçmişte termik santraller çevre yatırımlarında çok geri kalmış. Bunların yapılması şartıyla yerli kömüre desteğin verilmesine iyi diyoruz. Kömür tüm sakıncalarına rağmen dünyada hala bir numaralı enerji kaynağı. Ama çevre koşullarına uymak şartıyla. Biz elektrik üretiminde kurulu güçte MW olarak bir büyüklüğü hedeflemedik. Biz faydalı olmayı hedefledik. Faydalı olamazsanız sürdürülebilir olamazsınız. Faydalı olmak için yenilenebilir kaynaklara da yatırım yapmak lazım. 

İklim değişikliğine karşı mücadeleyle bu önerileriniz nasıl uyumlaştırılabilir? 

Tabii ki kömürün belli sakıncaları var. Ama şu anda bu sakıncalar, yeni teknolojilerle çok aşağıya indirilmiş vaziyette. Çevre şartlarına uymak şartıyla yerli kömür santralleri desteklenmeli. Sahip olduğumuz santrallerdeki hava kalitesi son derece iyi. Termik santral olmayan şehirlerdeki hava kalitesini yakalıyoruz. Bunun maliyeti var ve olacak tabii. Hatta daha hala çevre yatırımı yapıyoruz yapmayı sürdüreceğiz. 

Çatalağzı Santrali’nde ithal kömür de kullanılacak mı? 

Yerli kömür verebildikleri sürece yerli kömür kullanacağız. Ve şu anda yerli tedarikçiler istediğimiz kalitede kömürü bize veriyor. Kömürü alırken standardımız var. Herkese eşit muamele. Verenlerin ne kadar para alacağı belli. İthal kömür kullanımı, yerli kömür tedarik edilemezse gündemimize gelir ve değerlendiririz. Ama şu anda öyle bir durum yok. 

Sabiha KÖTEK / Mehmet KARA - Enerji Günlüğü