MEHMET KARA
Dünyanın geleceğe dair ortak sorunu nedir sorusuna herkes ilk anda kendi baktığı pencereden cevaplar üretebilir.
Ancak her şey değişse de, en azından şimdilik değişmeyen ortak paydamız, üzerinde yaşadığımız gezegen olduğuna göre, biyolojik varlığımızı sürdürebilmenin de ortak sorunumuz olduğunu söylemek mümkün. Üstelik bu sadece insanoğlunun değil, küremizdeki tüm canlıların ortak sorunu.
Ancak bu ortak sorunun giderek daha çok öne çıkmasını sağlayan gelişmelerde esas itibariyle ademoğlunun imzası var. Gezegenimizi yaşanabilir olmaktan çıkmaya doğru götüren küresel iklim değişikliğinin kaynağı bizleriz çünkü.
Bunun ana nedeni ise gezegenin doğal yaşam dengesinin kaldırabileceğinin çok ötesinde fosil yakıt kullanımıdır. İklim değişikliğinin çok çeşitli yansımaları var. Atmosferdeki ortalama sıcaklığın giderek artması, buzulların erimesi, mevsimlerin birbirine karışması, pek çok doğal yaşam alanının kaybolması vs.
Enerji Günlüğü’nde yer alan bir haber, küresel ısınmanın çok ilginç bir başka sonucuna daha işaret ediyor. Habere göre, hayatı felç eden tayfunlara, eşi görülmemiş fırtınalara, su taşkınlarına, kuraklıklara yol açtığı bilinen küresel ısınma, yeryüzündeki rüzgar rejiminin de kökten değişmesi gibi bir tehlikeyi beraberinde getiriyor.
Çünkü ABD'li bilim insanları, küresel ısınmasının etkisiyle bu yüzyılda küresel rüzgar enerjisi kapasitesinin güney yarımkürede yükselirken, kuzey yarımkürede düşebileceği sonucuna ulaşmış. Nature Geoscience dergisinde yayımlanan araştırmada, Colorado Boulder Üniversitesi'nden bilim insanları, küresel iklim değişikliği tahminlerini ve endüstriyel rüzgar türbini eğrilerini gelecekteki rüzgar enerjisi kapasitesindeki değişiklikleri projelendirmek için kullanmış.
Araştırma sonucunda, bu yüzyıl içinde ABD, İngiltere, Ortadoğu'nun kuzeyi ile Orta ve Kuzey Asya ve Uzakdoğu Asya dahil, güney yarımkürede elektrik üretimi amaçlı rüzgar türbini kullanımının azalabileceği ortaya çıkmış. Buna karşılık Meksika, Orta Amerika, Brezilya'nın doğusu, Güney ve Doğu Afrika dahil güney yarımkürede rüzgar türbini kullanımının artabileceği belirlenmiş.
Evet, gördüğünüz gibi, fosil yakıt kullanımının yol açtığı küresel ısınma, alternatif enerji kaynakları arasında öne çıkan rüzgarı bile olumsuz etkileyebilecek potansiyele sahip. Öyle ya, genel rüzgar potansiyeli güneye kayarsa, kuzey yarımkürede sadece yeni kurulacak rüzgar santral sayısı azalmakla kalmaz, kurulu durumdaki rüzgar santrallerinin verimi de aşağı düşebilir. Hatta kimileri tümüyle işlevsiz hale de gelebilir.
Tabii bu söylediklerimiz bugün için çok fantastik gelebilir. Ama çok değil, bundan 20 yıl önce de fantastik, hatta paranoyakça görülen küresel ısınmanın bugün nelere yol açtığını açık seçik görmeye başladık çoktan. Bunu neden görmeyelim?
Türkiye, rüzgar enerji santrali yatırımlarında son yıllarda hızlı yol kat edilen pazarlardan biri. Tamam, sakin olalım ama bu konular üzerine kafa yormaya devam. Tek bir kaynağa bağımlılık iyi bir şey değil. Rüzgara devam ama yanında jeotermal ve biyokütle gibi hem yenilenebilir hem de kesintisiz elektrik üretim kaynaklarına da gereken önemi gösterelim.