1. HABERLER

  2. NÜKLEER

  3. “Nükleerde söz sahibi olmak için devlet işin içinde olmalı”

“Nükleerde söz sahibi olmak için devlet işin içinde olmalı”

Alagöz Enerji YK Başkanı Dr. İzzet Alagöz dünyaya güneş, rüzgâr ve jeotermalin yetmeyeceğini, nükleer enerjiye geçişin kaçınılmaz olduğunu savundu. Alagöz’e göre Türkiye nükleer alanında söz sahibi olacaksa devlet işin içinde olmalı.

“Nükleerde söz sahibi olmak için devlet işin içinde olmalı”

Enerji Günlüğü - Elektrik Üretim AŞ’de (EÜAŞ) yaklaşık beş yıl süren genel müdürlük görevinden ayrılan Dr. İzzet Alagöz, kendi şirketini kurarak özel sektöre dönüş yaptı.

EÜAŞ'taki görevi sırasında Başkanlığını yürüttüğü Türkiye Elektrik Sanayi Birliği (TESAB) ile Uluslararası Büyük Güç Sistemleri Konseyi CIGRE’de Türkiye’yi aktif bir konuma taşıyan Alagöz ile bir TESAB etkinliğinde karşılaştık.

Kurdukları Alagöz Enerji’nin özellikle ülke dışındaki projelere yoğunlaştığını ifade eden Dr. İzzet Alagöz’e, dünyada ve Türkiye’de enerji sektörünün ana gündem başlıklarına dair değerlendirmelerini sorduk.

EÜAŞ Genel Müdürlüğü’nden sonra neler yapıyorsunuz?

EÜAŞ öncesinde özel sektörde çalışıyordum. Türkiye’de ve dünyada elektrik santralleri ve endüstriyel tesislerin otomasyon ve kurulum işleri yapıyorduk. Devletteki görevimiz bittikten sonra dünyada ve ülkemizde elektrik santralleri, iletim sistemleri, dağıtım sitemleri, otomasyon sistemleri kurmaya dair faaliyetlerle özel sektöre geri dönüş yaptık. Kendi ismimizi taşıyan yeni şirketimizle, Alagöz Enerji ile dünyada yeniden at koşturmaya başladık.

Halen üzerinde çalıştığınız projeler neler?

Ayrıntılarını sözleşme ya da sözleşmeleri imzaladıktan sonra açıklamayı doğru buluyorum ama şu an da beş ülkede takip ettiğimiz projeler var. Sözleşme yapmaya da çok yakın olduğumuz iki projemiz söz konusu. Çok yakında da kamuoyu ile paylaşırız.

izzet-alagoz-mehmet-kara-2021-jpg.JPGTürkiye’de projeleriniz var mı?

Geçmişte Güneydoğu Avrupa Bölgesi’ne hitap ediyorduk, bugün de bakış açımızı daha çok Türkiye dışındaki ülkelere yönelttik. Bizim kültürel olarak Türk-İslam dünyasına hitap eden bir yapımız vardı ama bunu ticarileştirmemiştik. Şimdi bunu ticarileştirme zamanını yaşıyoruz. Türkiye her alanda liderlik yaptığı süreçlerden buraya evrildi. Biz de bu ülkenin önemli bir potansiyelini kullanmak adına Türki ve İslami coğrafya üzerinde, artı Afrika’nın tüm bölgelerinde çok ciddi enerji ile ilgili projeleri ülkemize getireceğimize inanıyoruz.

Enerji politikalarına yön veren ana trendlere nasıl bakıyorsunuz?

Dünyanın enerji dönüşümü diye konuştuğu bir konu var. Bu dönüşümün neden gerekli olduğunu tartışmıyoruz. Aslında bu bir tartışma konusu ama bugünün konusu değil, bizim konumuz değil. Bu dönüşümün etkenleri neler, neden ve neleri değiştirmek zorundayız konularına girmiyoruz ama şu anda bir dönüşüm var ve dönüşüme karşı çıkmakla elde edebileceğimiz bir şey yok. O halde bu dönüşümün içerisinde önemli aktörlerden birisi olmak yönünde bir gayret sarf ediyoruz.

Neler bunlar?

Günümüzde elektrifikasyon dediğimiz dünyadaki her türlü gücü, arabalardaki, uçaklardaki, gemilerdeki hareketi sağlayan her türlü gücü elektrikle elde etmek, elektriği de karbon emisyonuna yol açmadan elde etmek… Dönüşümü bu şekilde tarif etmek mümkün. Dolayısıyla biz daha çok elektrik üreteceğiz, daha az karbon salacağız. Bunların yöntemlerini bulmak lazım. Bunun araştırmasını yaptığımız zaman karşımıza çıkan, bugün hidrojenden elektrik üretme meselesi var.

Hidrojen işinde ne tür gelişmeler var?

Henüz dünya bu konuyu çözmedi ama neredeyse dünyanın yarısı bu konuyla ilgili teknoloji geliştiriyor. Türkiye’de de bu konuyla ilgili çalışmalar var. Hidrojen üretmek, onu biliyoruz ama hidrojenden enerji üretmek ikinci aşama, bu konuda çok ciddi çalışmalar var ama henüz gol yok. Orta sahada çok güzel oyun çeviriyoruz.

İnsanlığı bekleyen başka neler var?

Dünyanın çok fazla alternatifi yok. Diğer alternatif, karbon emisyonu olmadan, yani kömürü bırakarak geçebileceğimiz güneş, rüzgar, jeotermal. Bütün dünya ülkeleri bunları sonuna kadar destekliyor ve kullanmaya çalışıyor ama yetmez dünyaya. O zaman nükleer enerjiye, eski bakış açılarımızı temizleyip yeniden dönüş. Hani daha önce nükleer çok kötü diyen ülkelerin birden ağızları değişti nükleeri yeşil enerji grubuna aldılar.

Neden böyle oldu?

Çünkü karbon emisyonu sıfır. Çünkü nükleer ile ilgili santrallerin genel olarak işletmesi diğer santrallere göre çok daha kolay çok daha güvenli. Aslında bu anlatılmaya başlayınca insanların nükleere karşı bakışı değişti. Dolayısıyla şu anda iki konu var. Küçük modüler reaktörler yani küçük nükleer santraller ve hidrojenden elektrik üretme.

Biz bunun neresinde yer alıyoruz?

Tam ortasında yer alıyoruz. Çünkü hem enerji HUB’ının ortasındayız. Bugün Güneydoğu Avrupa’da en büyük ülke biziz, en büyük üretim kapasitesine sahip ülke biziz. Dolayısıyla en büyükler karaları verir. Bizde bölgemizin karar vericisiyiz. O halde hidrojen kullanılacaksa Türkiye’den başlamalı.

Teknoloji kısmı?

Biz hidrojen işini ithal ettiğimiz, başkalarının geliştirdiği teknolojileri kullanarak değil, yerli Türk mühendislerinin ürettiği ürünlerle yaparsak yeni dönem Türkiye’nin çağı olacaktır. Ama biz, ucuz ülkelerden veya teknoloji geliştiren ülkelerden transfer edip, sadece bunların ticaretini yapmayı düşünürsek yine lokomotif ülke olmayacağız vagon ülke olmaya devam ederiz. Dolayısıyla bizim lokomotif olma niyetimiz var. İster devlette çalışalım ister devletimiz için özel sektörde çalışalım, hedefimiz bu olmalı.

Yerlileşme modüler nükleer santraller için de söz konusu olabilecek mi?

Söz konusu olabilir. Ama bu konu devletsiz olmaz. Devletin çok güçlü bir şekilde elini masaya vurması gerekir ve bu sektörü de yönetmesi yönlendirmesi gerekir. Çünkü özel sektörün gücünü çok aşan, verilmesi gereken kararlar var. O yüzden burada devlette tek başına özel sektörün dinamiğine ulaşamayacağı için devler ve özel sektör birlikte hareket etmeli.

Yeni kuşak Türkiyeli çocuklara ne önerirsiniz?

Eğer sıradan olursanız yönetilirsiniz, sıra dışı olmak gerekir. Sıra dışı olabilmek içinde ülkenizin bütün dinamiklerini alabilmeniz lazım. Özellikle yeni nesile ben özellikle çok güzel Türkçe konuşmalarını, dillerini çok iyi kullanmalarını tavsiye ederim. İkinci olarak dünya vatandaşı olmak adına global düşünmenin bir parçası olmalılar, hem yabancı dilin de ceplerine girmesi lazım. Dolayısıyla dünyanın her yerinde at koşturan bir teknik nesilin yetişmesi gerekiyor. Artık dünyada fiili savaşların yanısıra teknoloji savaşları var. Eğer teknolojide yeniliyorsanız, sahada yenilmeniz de mukadder olacaktır. O yüzden yeni gençlerin ileride Türkiye’ye çok büyük bir çağ açacak şekilde kendilerini donanımlı olarak yetiştirmesi lazım. Ve ben gençlerin, günümüzün teolojisinden payını aldığını düşünüyorum. Sadece biraz kolaycılığı bırakıp kendilerini geleceğe hazırlamak için biraz daha gayret göstermesi gerektiğine inanıyorum. Ama daha güzel bir gelecek içinde çok umutluyum gençlerden.

Teknik bölümler yerine sosyal bölüm sayısı sanki gereğinden çok görünmüyor mu?

Aslında teknik bölümler de gereğinden fazla. Doğru eğitimin doğru yöntemlerle verilmesi ülke için yeterli olacaktır. Şu anda ara kademe elemanı yetişmiyor ülkede. Herkes kendisini üniversite okumak zorunda hissediyor ve okuyor. Üniversite okuyanın da elleri alet kullanmaktan geri kalıyor. Sektörde, alet edevat kullanan usta, teknisyen, tekniker bulmakta çok büyük güçlükler yaşıyoruz. Bugün bir mühendis ilanı verdiğimiz zaman 2.000-3.000 arası başvuru alıyoruz ama teknisyeni mumla arıyoruz, iki tane teknisyen bulamıyoruz. Yeterli başvuru da alamıyoruz, başvurunca işe başlattığımız insanları da işte tutamıyoruz. Çünkü artık ne yazık ki Türkiye’de ara eleman yetiştirmekte çok büyük boşluk yaşıyoruz. 

Mehmet KARA - Enerji Günlüğü 

Enerjide dönüşüme ayak uydurmak gerek!

Enerjide dönüşüme ayak uydurmak gerek!

.