1. YAZARLAR

  2. Mehmet KARA

  3. Ne olacak bu akaryakıt bayilerinin sonu?
Mehmet KARA

Mehmet KARA

Yazarın Tüm Yazıları >

Ne olacak bu akaryakıt bayilerinin sonu?

ANALİZ

Akaryakıt dağıtım şebekesi, Türkiye’nin en köklü organize satış kanallarının başında gelir. Ulusal ölçekteki bu ağın oluşmasında kamunun geçmişteki katkısı büyüktür. Sektörün önde gelen markalarından Petrol Ofisi, geçmişte kamu şirketiyken en yaygın bayi ağına sahip akaryakıt dağıtım şirketiydi. Özel sermaye eliyle işletildiği bugün de 1900'den fazla istasyon sayısı ile hâlâ öyle. İkinci sırada yaklaşık 1800 istasyonda logosu bulunan, yüzde 50 hissesi Koç Grubu’na ait OPET yer alıyor. Küresel enerji devi Shell ve Turcas Holding’in ortaklığıyla faaliyet yürüten Shell & Turcas ise 1126 istasyon ile üçüncü durumda.

Bugün yeni kuşaklar bilmese, hatta bilenlerin çoğu hatırlamasa bile, akaryakıt istasyonu sahipliği/işletmeciliği geçmişte yüksek prestijli bir işti. Bugün de tamamen tukaka denilen bir iş kolu sayılmaz ama köprünün altından çok sular aktığı da bir gerçek...

2000 yılı öncesinde hangi Anadolu şehrine, kasabasına gitseniz, yörenin en tanınmış iş dünyası aktörleri listesinde, akaryakıt bayilerini mutlaka üst sıralarda görürdünüz. O günler gerilerde kaldı…

İSTASYONLARIN KÂR MARJI DÜŞDÜ

Şimdilerde akaryakıt bayiliğinin, geçmişe oranla çok gerilerde kalan bir girişim/yatırım alanı haline gelmesi, sadece diğer sektörlerin öne çıkmasından kaynaklanmıyor. Ana neden sektörün kendisiyle ilgili. 2000’li yılların başında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) faaliyete geçişiyle akaryakıt sektöründe bugün olağan sayılan pek çok kural yürürlüğe girdi. Bir kere akaryakıt dağıtımı işinin kârlılığı geçmişe oranla çok düştü. Dağıtım (ana dağıtıcı ve bayi) kârının oransal değil maktu olarak belirlenip sabitlenmesi, sektörün bugün içinde bulunduğu durumu hazırlayan en önemli değişiklik oldu.

ANA DAĞITICI-BAYİ İLİŞKİSİNE NEŞTER

Akaryakıt bayiliğini geçmişten çok farklı hale getiren önemli adımlardan biri de, ana dağıtım şirketleri ile bayiler arasındaki ticari sözleşmelerin süresinin 5 yıl ile sınırlandırılması oldu. 2010 yılına kadar bu konuda bir süre sınırı yoktu. Beş yıllık süre sınırı, birçok istasyon sahibine, bayiliğe devam etme karşılığında ‘intifa bedeli’ veya ‘bayrak parası’ denilen bir tür hava parası alıp cebe koymalarını sağlıyor. Bu intifa bedeli, büyükşehirlerde işlek bir istasyon için milyonlarca dolara çıkabiliyor. Bu da istasyonların düşük kar oranına katlanmalarının en önemli sebebi…

MARKETÇİLİK DURUMU KURTARIYORDU AMA

Bu arada, Türkiye’de ekonomik büyüme, tüketim ürünleri sektörünün gelişimini de hızlandırmıştı. Hızlı tüketim ürünleri için önde gelen dağıtım kanalları arasında akaryakıt istasyonları giderek daha fazla öne çıkmaya başlamıştı. Akaryakıt istasyonları şehirlerarası yolculuklarda “mola ver, yakıt al” diye özetlenebilecek, hızlıca iş bitirip çıkılacak işletmeler olmaktan çıkıyordu. Akaryakıt istasyonlarındaki marketlerde çay, kahve, çikolata, su ve meşrubat satışının yanında neredeyse şehir içindeki bir süpermarkette satılan her şey satılır hale gelmişti.

Bu gelişmeler, istasyon işletenlerin benzin, motorin ve LPG satış kârlarına getirilen sınırlamanın etkilerini, yakıt dışı satışlarla, yani market, araç yıkama, yeme&içme gibi ürün ve hizmet satışları sayesinde daha az hissetmelerini sağlamıştı.

KİMİ BAYİLER VARLIK-YOKLUK DERDİNDE

Bu kadar laftan sonra en başa, bu yazının başlığına dönersek… Gelecek on yılların ana trendlerinden birinin elektrikli araçların yaygınlaşması olacağını da dikkate alırsak, akaryakıt satış noktalarının durumunun gideceği yer gerçekten de merak edilesi bir konu.

Elektrikli araçlar her geçen gün yaygınlaşırken, istasyonların da buna göre pozisyon alıp her istasyona şarj soketleri yerleştirmeleri, bu pazarda yerlerini almaları önemli.

Ama bugün akaryakıt bayilerinin acaba ileride ne olacak diye merakla bekleme lüksü yok. Bugünkü durum, kimi bayiler açısından adeta varlık - yokluk meselesi.

İŞLETME SERMAYESİ TÜKENEN BAYİ MAL ALAMIYOR

Halen, işletme sermayesi eridiği için ana dağıtıcısından ürün alamayacak hale gelen yüzlerce istasyon sahibinin varlığından söz ediliyor. Çünkü benzin, motorin ve LPG fiyatlarında yaşanan artış, bayilerin işletme sermayesi ihtiyacını çok hızlı şekilde yükseltti. Başta da söylediğimiz gibi, istasyonların bu ürünlerden elde ettiği kâr oransal değil, maktu olarak belirlendiği için fiyatlar ne kadar artarsa artsın bayilerin kârı cari olarak aynı kalıyor.

Bugün benzin, motorin ve otogaz fiyatları ne kadar artarsa artsın, bayiler sattıkları litre başına hep aynı miktarı kazanıyor. Bu da demektir ki durumları kötüye gidiyor, yani kâr marjları düşüyor.

TÜKETİCİYE ÜRÜN YOK DİYEMEZLER

Bayiler, her gün zam gelen mevcut ortamda sattıkları ürünün geliriyle aynı miktarda yakıtı deposuna koyamıyor. Bu işletmelerin “elimde ürün kalmadı” diyerek müşteriyi, yani araç sürücüsünü geri çevirme imkanı da yok. Bayi, müşteriyi geri çevirdiği takdirde, ağır yaptırımlarla karşılaşır, işin ucu bayilik lisansının iptaline kadar gider.

Yani kapattım gidiyorum demek öyle kolay değil. Bu yüzden de, yüzlerce bayi, esas faaliyet konusu olan benzin, motorin ve otogaz satışından zarar etse de işletmesini kapatmak yerine, ek gelirlerinin desteğiyle ticaretini sürdürmeyi tercih ediyor.

İki nedenle: Birincisi, işler düzelebilir umudu. İkincisi, açık bir istasyonu devredilebilme ihtimalinin kapalı istasyondan yüksek oluşu…

İSTASYONLAR SATILIĞA ÇIKIYOR

Yine de yaşanan sorunlarla baş edemeyecek noktaya gelmiş çok sayıda işletmecinin bulunduğu bir gerçek. Çünkü yakıt dışı satış gelirlerini yükseltmek için bile adım atacak marjı kalmamış veya bunun için çok geç kalmış işletmecilerin varlığı söz konusu. Bugün itibariyle 3-4 bin istasyonun kapanabileceğini söyleyenler var.

Evet, hayat boşluk tanımaz. Hele piyasa, hiç boşluk tanımaz. O yüzden akaryakıt dağıtım sektöründe bugün yaşananların, ciddi sonuçları olacağı açık. Özetle bu sonuç, iflasla karşı karşıya kalan bayilerin işletmelerini elden çıkartmak zorunda kalmalarının tetikleyeceği bir konsolidasyondur.

Satılığa çıkan istasyon sayısının arttığı son dönemde sık sık gündeme geliyordu. Anlaşıldığı kadarıyla her zaman olduğu gibi sektörde yer almak isteyen yeni girişimciler de oluyor. Az sayıda istasyon ise lisansını iade edip tarihe karışabilir.

EKMEK SATAN BAKKAL BENZETMESİ

Aslında yaşananlar işletmecilik meselesiyle ilgili olanlara çok da yabancı sayılmaz. Hem dünyada örnekleri var hem de geçmişte başka sektörlerde yaşanan örnekleri var. “Teşbihte hata olmaz” sözünü bir kenara not edip devam edelim o halde: Mahalle bakkalının ekmek satışındaki kar marjı düşüktür ama onlar ekmek satmaktan vazgeçmez. Düşük kâr marjına razı gelmenin nedeni, ekmek almaya gelenin ayrıca çay, şeker, yumurta, peynir, süt alma ihtimalidir.

YAKIT DEĞİL ENERJİ İSTASYONU

Sonuç itibariyle, bugün de benzin, motorin ve LPG otogaz satışındaki kâr marjları bir işletmeyi ayakta tutamayacak kadar gerileyen akaryakıt bayileri, işletmeyi kapatmamak için bir karar verme noktasına gelmiş görünüyorlar. İlk akla gelen seçenekler satış yelpazesini genişlete genişlete, bambaşka ticarethanelere dönüşmek veya self servis, otomasyon yollarıyla personel maliyetlerini azaltıp faaliyete devam etmek. Bu arada istasyonlarda elektrikli araç şarj noktası bulundurulması kaçınılmazlaşacak, mevcut ağ, enerji istasyonları ağı olarak varlığını sürdürecektir.

Yani bugünkü kriz hali atlatılsa bile akaryakıt istasyonu işletmeciliği önemli bir dönüşüm yaşayacak gibi görünüyor… Kim bilir, yıllardır çeşitli oyuncular tarafından denenen, ancak bir türlü yaygınlaşamayan self servis akaryakıt satışı modeli bu kez mecburiyetten hayata geçer, ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar