Dünya bir kez daha mezhepçi barbarlık ile karşı karşıya. Suriye ve Irak`taki İslamcı cihatçılar Ortadoğu halkları kadar Batılı devletlerin de huzursuzluk kaynağı.

Bu huzursuzluğun baş aktörü IŞİD, bölgedeki varlığını stratejik noktaları ele geçirerek güçlendirmeye çalışıyor.

Bu doğrultuda geçici bir süre ele geçirdikleri stratejik noktalardan bir tanesi de Musul Barajı oldu. Ülkenin en büyük barajı olan Musul Barajı bir süre IŞİD`in elinde kaldıktan sonra Peşmerge güçleri tarafından teslim alındı.

Kürtlerin tarihi açısından bu barajın ayrı bir yeri bulunuyor. Musul Barajı Saddam Hüseyin`in kendi rejimini sağlamlaştırma adına attığı en büyük altyapı projelerinden birisiydi.

Finansmanı Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleri tarafından karşılanan barajı bir Alman-İtalyan konsorsiyumu inşa etmişti. Yapımı 1981-1984 yıllarına yayılan baraj 1,5 milyar dolarlık bir bütçeye sahipti.

Baraj, Irak-İran Savaşı süresince Saddam rejiminin desteklenmesi konsepti ile birlikte Irak`ın kuzeyinin Araplaştırılması eğiliminin de somut bir yansımasıydı. Saddam, İran ve Kürtlere karşı bu baraja stratejik bir önem atfediyordu.

Aslında barajın inşa edildiği bölge, zemin açısından böyle bir inşaat uygun değildi. Barajın zemini suda çözünebilen alçıtaşı yoğunlukluydu. 2006 yılında Amerikan ordusundaki mühendislerin raporuna göre, bu nedenlerden dolayı "Musul Barajı dünyanın en tehlikeli barajıydı"

Tüm bu teknik değerlendirmeler geride bırakıldı ve Irak Kürdistanı`nın hakimiyeti adına baraj inşa edildi.

Şimdi bu tarihten bakılınca Kürtlerin Musul Barajı`nı ele geçirmeleri kendileri açısından tarihi bir adım olarak okunabilir.

Irak`taki cihatçı çetelerin yayılması açısından da bu barajın akıbeti önemli ölçüde belirleyici olacak.