Geleceğe dair tahminlerde bulunabilmek için verilere ihtiyaç duyarız.
Ülkelerin istatistik kurumları da bunun için vardır.
Gerek ülke yönetimleri, gerekse diğer ekonomi aktörleri, güvenebildikleri ölçüde açıklanmış istatistikleri dikkate alarak kararlar alır.
Burada, kullanımı giderek yaygınlaşan yapay zeka uygulamalarına bir parantez açmakta fayda var. Yapay zeka, kendisine sunulan verilere göre çıktılar üretir. Yapay zeka uygulamalarının doğru çıktı üretebilmesi için güvenilir veri kullanması şarttır.
İşte tam da bu yüzden Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) açıkladığı verilerin doğruluğu konusunda herkesi, özellikle de yapay zeka geliştirici ve uygulamacılarını ikna etmek durumundadır.
İsterseniz burada fazla ayrıntıya girmeyelim ve TÜİK’e yönelik değerlendirme ve önerilerde bulunma işini, uzun yıllar aynı yayınlarda birlikte çalıştığımız, geçmişte beraber radyo programı da yaptığımız, meslektaşım Alaattin Aktaş’a bırakıp yolumuza devam edelim. (Bu arada X'teki Enerji Günlüğü hesabı ile kendi X hesabımızı da buraya not edelim, belki takip etmek istersiniz...)
Dünya nereye gidiyor sorusuna cevap ararken, temel istatistiklerin dışında bize yol gösteren başka işaretler de vardır.
Uluslararası anlaşmalar, ülkelerin uygulamaya koyduğu anayasalar, yasalar ve yönetmelikler ile hükümetlerin belirledikleri uzun dönemli hedefleri ve yol haritaları bunların başında gelir.
Elbette teknoloji alanında yaşanan ve beklenen gelişmeler ile bunların ekonomik, sosyal ve siyasal alandaki olası yansımalarına yönelik beklentiler de geleceğe yönelik kararlarımızın şekillenmesine yardımcı olur.
Çokuluslu dev şirketlerin aldıkları yeni kararlar, açıkladıkları yeni hedefler de, geleceğe dair tahmin yürütüp kendi kararlarını almak isteyen daha küçük ölçekli ekonomik aktörler ile bireylerin dikkate alabilecekleri göstergelerdir.
İşte şimdi biz bu sonuncusunu, enerjinin geleceği açısından yapmaya çalışacağız.
Enerji alanında ileriye yönelik beklentileri tahmin edebilmek için, üç küresel teknoloji devinin, Microsoft, Google ve Amazon’un bazı kararlarına bakacağız.
Bunlardan ilki, ABD merkezli çok uluslu yazılım devi Microsoft. Amerikan enerji şirketi Constellation Energy, Pennsylvania’daki Three Mile Island Nükleer Santrali’nin 835 MW’lık ilk ünitesini 2028 yılında yeniden üretime sormaya hazırlanırken, burada üretilecek elektriği 20 yıl süre ile Microsoft’a satma konusunda anlaştı.
Microsoft, nükleer santralden alacağı elektriği, veri merkezleri ile yapay zeka operasyonlarının ortaya çıkardığı enerji ihtiyacını karşılamak için kullanacak. (Ayrıntılı haberi görmek için tıklayınız: Microsoft nükleer elektriği kullanacak )
İkinci konuğumuz ise rekabeti bozduğu gerekçesiyle bazı birimlerinin satılması yönünde baskı altında bulunan Google. Şirket, nükleer enerji aktörü Kairos Power’a küçük nükleer reaktörler sipariş etti.
Anlaşmaya göre Google'a elektrik tedarik edecek ilk mini nükleer ünite 2030’da devreye girecek. 2035 yılında ise Google’a enerji yetiştirecek nükleer ünitelerin toplam kurulu gücü 500 MW’ye ulaşacak.
Arama motoru ve dijital reklam satışı konusundaki etkinliğiyle pazar hakimi konumundaki teknoloji devi Google, nükleer elektriğini yapay zeka operasyonlarının ortaya çıkaracağı ilave enerji talebinin karşılanmasında kullanacak.
Google, geçmişte başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımları ile dikkat çekiyordu. (Ayrıntılı haberi görmek için tıklayınız: Google nükleer enerjiye koşuyor )
Üçüncü ve son konuğumuz E-ticaret, bulut bilişim, dijital akış ve yapay zekâya odaklanan çok uluslu Amerikan teknoloji şirketi Amazon.
Veri merkezlerinin artan elektrik talebini karşılamak için nükleer çözüme yöneldiğini duyuran Amazon, Washington’daki bir mini nükleer reaktör (SMR) projesinin fizibilite çalışmasını finanse edeceğini açıkladı.
X-Energy tarafından Amazon için inşa edilecek SMR’ların toplamda 960 MW kapasiteye ulaşacağı belirtiliyor. (Ayrıntılı haberi görmek için tıklayınız: Amazon nükleer enerjiye yöneldi )
Gördüğünüz gibi, teknoloji hayatı kolaylaştırsa da enerji talebini arttıran bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü insanlık kol gücü yerine üretim ve konfor artışı için elektriksel güç kullanımını yaygınlaştırdıkça enerji talebi de artacak.
Son yıllarda yapay zeka ve bulut bilişim gibi teknolojileri derinleştirip yaygınlaştırmak için kullanılan veri merkezleri, önümüzdeki onyıllarda enerji talebini arttıracak ana faktörler arasında gösteriliyor.
Kesintisiz ve istikrarlı elektrik, veri bankaları ve yapay zeka uygulamaları için kritik önem taşıyor. Baz yük denilen kesintisiz ve kaliteli elektrik tedarikini sağlamak için nükleerin epey rağbet gördüğü ve göreceği de anlaşılıyor.
Bu arada ilk nükleer santralinin açılmasını yıllardır iple çeken Türkiye’de bir türlü üretime geçirilemeyen Akkuyu NGS’den henüz haber yok. Ancak ikinci ve üçüncü nükleer santral projelerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar da devam ediyor.
Aslında teknoloji devlerinin peşinde koştuğu küçük ölçekli nükleer çözümler (SMR) Türkiye’nin de uzun süredir ilgilendiği bir konu. Elektrik Üretim AŞ'nin (EÜAŞ) bu konuda bazı işbirlikleri yaptığı biliniyor ancak henüz çok yol alınabildiği söylenemez. En azından bize ulaşan bilgiler bu yönde.
Her neyse, Türkiye geçmişte 2023 vizyonunda yer alan 500 milyar dolarlık ihracat ve bunun için gerekecek 500 milyar kWh’lık elektriği üretip tüketme hedefini büyük farkla ıskalasa da, talep artışının daha uzun yıllar süreceğini söylemek yanlış olmaz.
Öyle ya, teknoloji derinleşiyor, yapay zekaya altyapı teşkil etmek için ihtiyaç duyulan veri bankalarının Türkiye’de de gelişmesi kaçınılmaz. Bu arada TÜİK de elindeki istatistiklerin veri bankalarına depolanabilmesi için daha yüksek bir “güven” inşa etmekte geç kalmamalı.