Deveye sormuşlar, "boynun neden eğri", "nerem doğru ki" demiş. Açıkçası el yordamıyla ilerleyen sektörün birçok noktasında sıkıntı olduğu gibi, dağıtımcıların yapmış olduğu uygulamalarda da yanlışlıklar, daha doğru tabirle gariplikler var.
Şimdi işin başına bir daha dönelim.
Devlet kademesinde, "şu işi başımıza sardı ve gitti" diye arkasından konuşulan kişilerle anılan bir sektör bu lisanssız sektörü. Yani pek de seveni olduğunu söyleyemeyiz, ki genel olarak kim yenilenebilir enerjiyi seviyor ya da destekliyor onu da söylemek zor. Kendi adıyla anılan bir genel müdürlüğü de bulunmasına rağmen!
Bakın hâlâ güneş ihalelerinin yapılmasını bekliyoruz. Erzurum ve Erzincan`dan sonra herkes dondu kaldı. Bu arada zannetmeyin ki o ihaleleri alanlar işlerine devam ediyorlar. EPDK`nın taleplerini yerine getirmelerine rağmen, hâlâ nedense ön lisanslarını almayı bekliyorlar.
Sonra imar, ruhsat, ÇED, kurulum, geçici kabul vs, umarım 2015 yazına kadar ilk santrali görürüz. Diğerlerinde kan gövdeyi ne kadar götürür, kim ölür kim kalır, kim yapar, kim satar göreceğiz ama daha şimdiden başvurusunu satan var, artık nasıl satıyorsa? Görüldüğü gibi, lisanslı projeler de sağlam geliyor.
Gelelim konumuza. Temelde satmaya alışık olan mekanizmayı almaya da zorlayan bir sektör olmasından dolayı, salt "temiz enerji kullanan santral yapmak" olarak bakmamak lazım lisanssız sektörüne. Komple bir sistem dönüşümü anlamına geliyor. Bu dönüşüm 2 senedir kapımızda fakat dönüşümü tam olarak yaptığımızı söyleyemeyiz.
Yatırımcıları bir kenara bırakırsak, astarı yüzünden pahalı olmasından dolayı küçük ölçekli üretim tesisleri hâlâ yok denecek kadar az. Sektörün belki en kolay, belki de "en fizibıl" yatırımcıları olan büyük ölçekli çatı sistemi yatırımcıları bile sunumlarında "onay süreci uzun ve karışık" diye yazıyorsa burada hâlâ ciddi bir sorun vardır.
HA TEDAŞ, HA MEDAŞ
TEDAŞ`ın aldığı bir kararla dağıtımcılara bıraktığı projelerin sınırını 11 kW`dan 30 kW`a çıkarması da esasen çok bir değişiklik yaratmaz. Çünkü proje onay süreci uzun, ayrıca dağıtım şirketleri de karışmış durumda. Binlerce başvurunun yapıldığı MEDAŞ bu küçük projeleri 6 ay içerisinde ancak onaylayabilir. Dolayısıyla o kadar belge ve izin aldıktan sonra ha TEDAŞ ha MEDAŞ…
Daha bugün, Türkiye`nin çok büyük bir fabrikasında konusu geçti. Dünya çapındaki bu tesisin üst düzey çalışanı, sistem pahalı ve geri dönüşü çok uzun dedi. 2-3 seneden daha uzun olan geri dönüş süreli projelere sıcak bakmayan sanayici de doğal olarak yenilenebilir enerjiden uzak duruyor. Konvansiyonel enerji kaynağına çevresel maliyetler eklenip maliyet artmadığı sürece de bu durum böyle gidecek. Bir de üstüne dağıtım şirketlerinin abartılı uygulama ve talepleri eklenince bu sistemlerin maliyet daha da artıyor, talep daha da azalıyor. Dolayısıyla dağıtım şirketleri sistemin önünde bir engelmiş gibi oluyor.
Dağıtım şirketlerinin yapmış olduğu yanlış ya da daha doğrusu bence doğru olmayan uygulamalardan birkaç örnek vermek istiyorum. Aşağıda yazdıklarım çoğunlukla güneş projeleri için olacaktır, çünkü zaten lisansız demek artık PV proje demek.
1) Yönetmelik ve Tebliğ`in yayınlandığı tarih olan 3 Ekim 2013 tarihi itibarıyla "çağrı mektubu al(a)mamış" olan başvuru sahiplerine 180 gün ek süre verilmiş ama bu süre zarfında eksik evraklarını -herkesin bildiği sebeplerden ötürü- tamamlayıp da projelerini TEDAŞ`a sunamayanlar ve imar aşamasını tamamlayamayanların gözünün yaşına bakılmamıştır. Elbette bu olayda aldığı bir kararla EPDK başı çekmiştir. Eski yönetmeliğe göre başvurmuş, tarım ve ÇED başta olmak üzere alınacak izinleri başvuru sonrasına bırakmış yatırımcıların büyük çoğunluğu bu noktada fazla acı çekmişlerdir. Nedense yönetmelikte yer alan 3 aylık ek süre bu yatırımcılara verilmedi.
2) Yatırımcılar veya gerçek tüketim noktası sahipleri tarafından yapılan başvuruların ön değerlendirmesinin takip eden ayın 5. günü, teknik değerlendirmesinin de aynı ayın 20. günü yayınlanması gerekirken, bazı yerlerde başvuru tarihinden tam 6 ay sonra ancak yayınlandığını hepimiz biliyoruz. Ayda 100`ün üzerinde başvurunun yapıldığı bir dağıtım şirketinde bu süreler artık kanıksanmış durumda. Elbette bu konuda sadece dağıtım şirketleri suçlu değil. 2 MW`ı aşan trafolarda TEİAŞ`a soru soran, Teknik Değerlendirme Formu için de YEGM`i bekleyen dağıtım şirketleri, ciddi vakit kaybediyorlar. Her ne kadar, kurumlar "biz de evrak beklemiyor geleni hemen cevaplıyoruz" deseler de bu evraklar nedense bir şekilde belli bir süreliğine ortadan kayboluyor. Bu noktada güneş ve rüzgâr için 2 MW olan kısıtın bir miktar daha artırılması, en azından şişmemiş TM`lerde yaşanacak sıkıntıların önceden önlenmesine, sürecin hızlanmasına yardımcı olabilir.
3) Olumsuz bulunan başvurularla ilgili sadece tek cümlelik bir açıklama yaparak yatırımcıların kafasında soru işaretleri oluşmasına yol açıyorlar. Birtakım masraflar yapmış olan bu başvuru sahipleri de doğal olarak yaptıkları başvurunun neden olumsuz bulunduğunu, yani yatırımın neden iptale götürüldüğünü öğrenmek istiyorlar. Eğer yazılı bir itiraz dilekçesiyle başvurmazsanız ayrıntılı bir cevap almanız mümkün değil. Bu arada yönetmelikte yer alan "iptal edilen başvurulara ait evraklar geri verilir" ibaresi de pek uygulanmıyor diyebiliriz. Dağıtım şirketleri ve diğer kurumlarla sıkı fıkı olan başvuru sahipleri olayın farkında olsalar da, herkes bu kadar şanslı olamayabiliyor. Eğer iptal nedenleri arasında yer alan "hat kapasitesi" ve "bağlanabilirlik oranı" tabirleri, başvuru sahiplerine doğru bir şekilde anlatılırsa, kafalardaki soru işaretleri bir nebze de olsa ortadan kalkardı. Bu sayede de dağıtımcılar ve bağlı oldukları holdingler hakkında birçok söylentinin -detaylarına girmeyelim- önüne de geçilmiş olurdu.
4) Aylar geçmesine rağmen çağrı mektubunu aldığı için sevinen başvuru sahibinin karşısına yeni bir problem daha çıkarılıyor, çünkü dere geçerken at değiştiriliyor. Proje sahibinin ayrıntılı şekilde inceleyerek (en azından öyle umuyorum) yapmış olduğu başvurusundaki şartlar çağrı mektubu alındıktan sonra bir anda değişebiliyor. Özellikle belli başlı bölgelere hücum edildiği için, projeleri nereye ve nasıl bağlayacağını bilemeyen ve çareyi o bölgeye yeni hat projeleri yapmakta/yaptırmakta bulan bazı dağıtım şirketleri var. Bunlar, başvuru sahiplerinin bir araya gelerek TM`ye kadar kendi hatlarını yapmalarını isteyerek işi çözeceğini düşünüyor. Hattın parasını kim verir, bu yatırımcıları kim nasıl bir araya getirir, reel bir şirket midir, çakma bir şirket midir, kim yatırımını ne zaman yapacaktır, hatta yapacak mıdır yoksa satıcı mıdır? Böyle belirsizliklerin olduğu bir ortamda bu hat yatırımları nasıl yapılır meçhul.
5) Her zaman olduğu gibi dağıtımcılar arasında da uygulama birliği yok. Başvurusunu eksik yapan girişimci, 10 günlük süre içerisinde eksiklerini tamamladığı takdirde, bir dağıtım bölgesinde içinde bulunulan ayın başvurusu kabul ediliyor, diğer dağıtım bölgesinde ise ilk başvuru anında başvurusunu tam yapmış gibi kabul ediliyor. Yani, bir bölgede eksik evrak vermemek sıkıntı yaratmaz, eksik evrak vermemek için uğraşanlara ödül verilmezken, diğer bir tarafta eksik evrak vermek projenin 1 ay ileri atılması demek oluyor.
6) Son olarak, yapılan en önemli hatalardan biri de, bölgelerinde bulunan TM kapasitelerinin dağıtım şirketleri tarafından açıklanmaması. Yönetmelikte yeri olmasına rağmen sadece bazı küçük dağıtım bölgelerinde bu kurala uyulsa da, özellikle çok başvuruya konu olan yerlerde yatırımlar tam bir kumar. Sonuç olarak da, dağıtım şirketlerinin telefonları günde 100 kere çalıyor, onlarda çareyi telefonun fişinin çekmekte buluyorlar.
Etrafta dolaşan, trafolara güç sınırlandırması veya yüzde bilmem kaç öz tüketim şartı getirilmesi gibi dedikodular şimdilik hâlâ dedikodu mertebesinde. Sektörün daha da karışmaması için bazı önlemler alınması konusunda hem fikirim. Fakat bu düzenlemelerden önce, devletin başta lisanslılar olmak üzere yenilenebilir enerjiyi sevmesi ve özümsemesi, kurallarını baştan sağlam koyması gerekiyor. Aksi takdirde, yatırımcılar sağdan soldan yukarıdan aşağıdan bir şekilde dolaşır, çünkü dere yatağını her zaman bulur. Lisanssız sektörünün -gönüllü ya da gönülsüz- sahibi olarak arada kalmış gibi görünen dağıtımcılar da kafasına göre takılmaz/takılamaz.
YAZARLAR
Mürşat ÖZKAYA
- Lisanssız elektrik (3): Arada kalan dağıtımcılar!
Önceki ve Sonraki Yazılar