MUSTAFA KARAKEÇİLİ
Tüm Enerji Günlüğü takipçilerine tekrar merhaba! İlk yazımın sektörde ilgi çektiğini görmek beni memnun etti. Hatırlayacak olursanız ilk yazımı, “Küresel rüzgar pazarında Türkiye ileride de bir şekilde hiç oyuncu çıkaramayacak mı?” sorusu ile bitirmiştim. Şimdi bu konudaki önerilerimi sizlerle paylaşacağım.
Öncelikle rüzgar türbininin, verimli bir şekilde elektrik üretebilmesi için tüm parçaları ile bir bütün olduğunu bilmemiz lazım. Aynı arabada olduğu gibi. Mesela 250 HP motor gücüne sahip bir aracınız var. Fakat aracın lastikleri çok kötü yani halk tabiri ile “kabak”. Bu durumda motor gücünüz ne kadar iyi olsa da, bu araç ile konforlu ve hızlı bir sürüş yapma şansınız yok.
Rüzgar türbinleri de bu şekildedir. Dünyanın en iyi dizayn edilmiş kanadını kullanabilirsiniz fakat jeneratör grubunuz yeteri kadar iyi değilse, istenen verimi sağlayamazsınız. Veya kuleniz çok kötü dizayn edilmiş ve ağırsa, pahalıya malolacaktır. Bu durumda da türbini pazarlamanız kolay olmayacaktır. Bu nedenle tüm parçaların birbirleri ile uyumlu olması önem arzediyor.
İsterseniz parça bazında konuyu biraz daha irdeleyelim:
Kanat: Rüzgarı yakalayan ana parça olduğu için büyük bir öneme sahiptir. Şu an ülkemizde bir Alman ve iki Amerikan menşeili firma, toplamda dört adet fabrika ile seri üretim yapıyor. Tüm bu fabrikalar İzmir’de yer alıyor. İzmir Ege Serbest Bölgesinde 2002 yılında ilk türbin kanadını üreten Enercon firmasının tesisi, Türkiye’de sektördeki ilk yatırımdır. Kanat üretimi sektörü, diğer parçalara göre daha eski olduğu için, yıllar içerisinde kanadın üretiminde kullanılan neredeyse tüm ham ve sarf malzemelerinin yerli olarak üretimi mümkün olabildi. Yani kanat üretmek isterseniz, hem mühendislik ve işçilik kaynağı, hem de ham ve sarf madde kaynakları ülkemizde mevcut. Geriye uygun bir dizaynı bulmak veya yeni bir dizayn yapmak kalıyor.
Kule: Genelde çelik olan rüzgar türbin kuleleri için, ülkemizde bir tane beton ve altı tane çelik kule üreten firma var. Kule sektörümüz, kanat gibi ithal firmalara bağımlı değil ve yatırımların büyük çoğunluğu Türk firmalar tarafından yapılmış durumda. Üretici firma sayısından da anlaşılacağı gibi, elinizdeki kule dizaynını ürettirebileceğiniz birçok alternatif bulunuyor. Yani yerli rüzgar türbini için kule konusunda herhangi bir yatırım yapılmasına gerek yok.
Nasel Grubu: İçinde jeneratör, eğer varsa dişli kutusu ve aktarma organlarını içeren bu yapı ile ilgili, alt parça bazında birçok yerli firma faaliyet gösteriyor. Yani küçük, büyük herhangi bir döküm parçasının üretimi, bu parçaların işlenmesi, jeneratör üretimi, naselin taşıyıcı kısımlarını oluşturan çelik kontrüksiyon ve tüm yapıyı dış koşullara karşı koruyan genelde kompozit olan dış gövde gibi tüm parçaların ülkemizde üretilmesi mümkün. Yerli rüzgar türbini firmasının tek yapacağı, güzel bir organizasyon ile dizaynının kaliteli ve standartlara uygun bir şekilde üretilmesini sağlamaktan ibaret. Sonrasında tüm bu parçaları biraraya getireceği bir fabrikaya ihtiyaç duyulacaktır. Bu fabrika aslında bir montaj fabrikasıdır ve hem kapalı alan hem de yatırım tutarı olarak, diğer tüm parçalardan çok daha az gereksinimlere ihtiyacı duyulacaktır.
Üstte belirtilen ana ekipmanların dışında, kulenin içindeki asansör ve merdiven, güç elektroniği ile ilgili ekipmanlar, trafolar vs. gibi tüm parçaların ülkemizde üretimi mümkün. O zaman yerli rüzgar türbini için geriye, yepyeni bir dizayn yapılması veya ilk yazımda bahsettiğim gibi AMSC, VENSYS gibi bir firmadan dizaynın satınalması kalıyor. Veya özellikle kendi iç pazar darlığı veya finansal nedenler ile belirli bir hacme ulaşamamış ve dünyanın ilk 10 firması arasına girememiş bir firmanın satın alınması da mümkün. Bir önceki yazımda GE, Siemens gibi devlerin satınalmalar ile nasıl ilerlediğini ve yepyeni bir dizayn yapmak için geç kaldığımızı özetlemiştim. Bir dizaynı veya firmayı satınalmak için hala bir şansımız olabilir. İlk aşamada bu dizaynın ülkemizde yerli kaynaklarla üretimi çok rahatlıkla yapılabilinir. Üretim yaptıkça, üretici firmaların da konuya hakimiyeti artacak. Kademe kademe, mevcut dizaynın geliştirilmesi için araştırma ve geliştirme faaliyetlerine başlanabilir. Sonraki aşama ise, piyasanın isteklerine göre, yepyeni modellerin piyasaya sürülmesi olacaktır.
Peki, bir kısım okuyucumuz, neden hazır ve kendini kanıtlamış bir dizaynı alalım ki, baştan herşeyi kendimiz dizayn edelim diyebilir. Piyasada satılabilir, bankaya gittiğiniz zaman kredi bulabileceğiniz, gerekli sertifikasyonlara sahip bir rüzgar türbinini dizayn etmek hiç de kolay değil. Hem ciddi tutarda yatırım, hem de zaman gerekli.
Hemen ülkemizde bu konuyla ilgili yapılan bir çalışmayı hatırlayalım. 2011 yılında başladığı tarih itibarıyla Cumhuriyet tarihinin en büyük bütçeli sivil Ar-Ge projesi olarak duyurulan MİLRES projesini çoğunuz hatırlıyordur. Bazı kaynaklara göre 41 Milyon TL, bazı kaynaklara göre 55 Milyon TL bir bütçe ile (rakamların 7 yıl öncesinin rakamları olduğunu atlamayalım lütfen), onlarca üniversite, enstitü ve özel sektör şirketi ve yüzlerce araştırmacı ve öğrenci desteği ile başlanan projede hedef 500 kW gücünde yerli bir rüzgar türbini üretmek idi. 2016 başında prototip türbinin montajı yapıldı. Yani prototipi üretmek 5 yıl sürdü.
Siemens Gamesa rüzgarda Vestas’ın birinciliğini aldı
An itibariyle aradan yedi yıl geçmesine rağmen, prototip türbin başarılı bir şekilde çalıştırılamadı. Şahsi görüşüm; devletin artık elektrik üretmekten vazgeçtiği, mevcut santrallerini bile özelleştirdiği bir dönemde, özel sektörün müşterisi olacağı bir ürün geliştirme aşamasında, ana aktörler yine özel sektör olmalıydı. Bu nedenle MİLRES ile ilgili kurgunun en başından itibaren yanlış yapıldığını düşünüyorum.
Eğer planlandığı gibi iki yıl içerisinde, 500 kW gücündeki prototip başarılı olsaydı, sonra ne olacaktı? 2,5 MW gücünde türbin geliştirilmesi için bir altyapıya sahip olacağınız kesindi ama ya 500 kW’lık türbin ne olacaktı? Bu türbini kim satılabilir bir ürün haline getirip, pazarlamasını yapacaktı? Bu soruların cevaplarının, ilk günden belli olması gerekiyordu.
Proje başladığında 1.500 MW mertebesinde olan rüzgar kurulu gücümüz 7.000 MW’a dayandı. Yani 5.500 MW yeni santral devreye alındı ve hiçbirinde 500 kW gücünde türbin kullanılmadı. Belki, önce küçük ile başlayıp, tecrübe kazanıp, sonra büyük modellere geçmek mantıklı diyebilirsiniz. Fakat zamanında o bütçe ile kendini kanıtlamış bir dizayn ülkemiz sanayisine entegre edilseydi, bugün 7.000 MW’ın içinde belki 1.000 MW yerli rüzgar türbini olacaktı.
Kanat ve kule dışında, özellikle diğer parçaların üretimi konusunda sanayicimiz üretim yaparak, hem para kazanacak, hem kendi Ar-Ge’sini yaparak, kendisini geliştirecek, hem de fiyat ve kalite anlamında rekabetçi bir seviyeye ulaşacaktı. Sadece iç pazar değil, özellikle yakın pazarlarda bile satılabilecek ve cari açığa katkı sağlayacak bir ürünümüz olacaktı. Belki yatırımcılar YEKA ihalesine bu türbin ile katılacaktı. Fakat geldiğimiz noktada, bu bahsettiğim konuların hiçbiri, ne yazık ki gerçekleşemedi.
Belki hala geç değildir ve bir babayiğit sanayicimiz bu yaşananlardan ders alıp, yerli türbin için düğmeye basar.
Mustafa KARAKEÇİLİ - Enerji Günlüğü / 18 Mart 2018
Yararlandığım bazı linkler:
The entity was created as developer (not manufacturer) Zond in 1980 by James G.P. Dehlsen, who also formed Clipper Windpower in 2001. Enron acquired Zond and the German manufacturer Tacke in 1997.
In 2002 GE acquired the wind power assets of Enron during its bankruptcy proceedings while gas turbine sales slumped. Enron Wind was the only surviving US manufacturer of large wind turbines at the time, and GE increased engineering and supplies for the Wind Division and doubled the annual sales to $1.2B in 2003. It acquired ScanWind in 2009.
2015, Alstom acquisition[edit]
After the acquisition of Alstom's energy generating assets (2015) GE's wind portfolio was expanded to include the 6MW 'Haliade' offshore turbine from Alstom Wind, which became GE Wind (offshore).
GE acquired LM Wind Power from Doughty Hanson & Co for an enterprise value of €1.5 billion in April 2017.
https://www.masterresource.org/windpower/history-us-wind-industry-zond-enron-ge/
In 2008, Goldwind purchased their PMDD technology from a German company called Vensys.[3] Goldwind had 1,500 employees in 2009. It was the second-largest Chinese wind turbine manufacturer by 2011 market share and the third-largest in the world. In 2015, Goldwind became the largest turbine manufacturer in the world.[4]
http://www.powermag.com/bonus-to-siemens/
https://www.renewableenergymagazine.com/wind/vestas-maintains-global-lead-in-onshore-wind-20180226
https://about.bnef.com/blog/in-a-first-chinese-firm-tops-annual-ranking-of-wind-turbine-makers/
http://ir.amsc.com/releasedetail.cfm?ReleaseID=642679