İngiltere Enerji Bakanı Amber Rudd, Avrupa Birliği üyeliğinin, ülkesinin enerji faturalarını aşağıda tutmasını sağladığını belirtti. Rudd, AB’den ayrılma durumunda ise tüketicilerin elektrik faturalarında karşılaşacakları şoka hazırlıklı olmalarını istedi: Ev kullanıcıları elektrik faturalarında günlük 1,5 milyon Pound’luk artışa hazır olsun!
Demek ki İngiltere Avrupa Birliği’nden ayrılırsa, Kraliçe’nin Buckingham Sarayı odaları arasında dolaşıp açık kalan ışıkları tek tek kapatması gerekebilir.
Peki ama Avrupa Birliği’nin İngiltere’nin enerji sistemine nasıl bir faydası var ki, ayrılık elektrik faturalarında böyle bir etkiye yol açsın?
AYRILIK KOLAY DEĞİL
İngiltere’nin AB’den ayrılması durumunda enerji yatırımı ve ticaretinde AB üyeleri için uygulanan mevzuatın İngiltere için silbaştan düzenlenmesi gerekebilir. Bu da uzun bir süre, özellikle İngiltere için, belirsizlik ortamının hakim olması demek.
Yatırımcılar şimdiden huzursuz. Çünkü enerji alt yapısı için planlanan projeler de hiç kuşkusuz bu belirsizlik ortamından payına düşeni alacak. Genel kuralın burada da işlemesi ise kaçınılmaz: Belirsizlik riski artıracak, riski alan yatırımcı ise proje finansman maliyetini... Çark dönmeye başladığında önce proje maliyeti, sonrasında ise projeyi kurtarmak için alınan çıktının birim fiyatı artırılacak.
AB özellikle kendi içinde elektrik pazarını bütünleştirmek için yoğun bir sürece girdi. Sınırlar arası elektrik bağlantıları ve pazar eşleştirmeleri ile hem elektrik arz güvenliğini artırmayı hem de elektriği en ucuz şekilde kendi içinden sağlamayı amaçlıyor.
Bunun için de bu yöndeki yatırımları, izinler ve finansman açısından kolaylıklar sağlayarak destekliyor. AB’nin bu tip enerji projelerine büyük avantaj sağlayan Ortak Faydası Olan Projeler (PCI) listesinde İngiltere’nin enerji alt yapısını güçlendirecek 17 projesi bulunuyor.
Ada’nın AB’den ayrılması durumunda projelerin iptal edilmesi beklenmiyor. Fakat bunların öncelik sırasında alt basamaklara kaydırılmasından bir hayli endişe duyuluyor.
Analistler, İngiltere’nin önümüzdeki 10 yıl için elektrik altyapı sistemine yapması gereken yatırımların, geride bıraktığı 20 yılda yapılan yatırımlardan daha fazla olacağını bildiriyor. Karbon salımı miktarının azaltılması için koyulan hedefler ve yaşam süresi dolmak üzere olan enerji santralleri bu yatırımların temel nedeni. Bu hedefler doğrultusunda yeni inşa edilecek nükleer ve rüzgar santralleri ise kapatılacak kömür santrallerinden daha fazla yatırım sermayesi gerektiren projeler.
Ulusal Altyapı Komisyonu, AB ayrılığı gündeme gelmeden önce yaptığı çalışmada, İngiltere’nin 2020 dönemi için elektrik sektörüne yapması gereken yıllık yatırımı 14-19 milyar Pound olarak belirtmişti. Sadece bu tutar, söz konusu dönem için İngiltere’de yapılması gereken toplam alt yapı harcamalarının yüzde 60’ını oluşturuyor. İşte tam böyle bir sürece girilirken AB desteğinin çekilmesi ve belirsizlik ortamının hakimiyeti İngiltere’deki projelerin maliyetlerini de kuşkusuz etkileyecek.
Ayrılık laflarının başladığı Kasım 2015’ten itibaren Pound, Amerikan Doları karşısında ciddi değer kaybetti. Kimi analistlere göre bu kayıp, AB’den ayrılma durumunda yüzde 20’lere kadar çıkacak. Pound’daki değer kaybı yeni yatırımlar için ithal edilen servis ve ekipman maliyetlerini de İngiltere için artıracak. Zira İngiltere off-shore rüzgar santrallerinin planlama, inşaat ve işletimi ile ilgili kalemlerinin yüzde 50’sini İngiltere dışındaki şirketlerden tedarik ediyor.
AB’nin kendi sınırları arasında elektrik ticaretini artırmak için alt yapı çalışmalarını desteklemesinin nedeni sadece arz güvenliği değil aynı zamanda en uygun fiyattan elektrik ticaretini sağlamak. Serbest piyasa ekonomisinin kuralı burada da işliyor; arz artırılıyor ve fiyatlar düşüyor.
İngiltere’nin AB’den çıkması bu pazardan da çıkması anlamına gelirse eğer, ya da AB’den alacağı elektriğe ek vergi koyulursa, oluşacak maliyet direkt olarak faturalara yansıyacak.
Bu konuda belki de İngilizlerden daha çok İrlandalılar huzursuz çünkü İrlanda’nın elektrik bağlantısı yalnızca İngiltere ile sınırlı. İngiltere’de arzda ya da fiyatlarda yaşanacak bir dalgalanmanın İrlanda’yı etkilememesi ise mümkün değil. İrlanda’nın bu durumda alabileceği tek önlem ise Fransa ile arasına yer altından enerji kablosu döşemek. İrlanda ile Fransa arası en yakın mesafe ise kuş uçuşu 500 km.
KALMAK YA DA GİTMEK
Karar, 23 Haziran’da gerçekleşecek referandumda İngiliz halkı tarafından verilecek. AB’den çıkılırsa ne olur, ne tip düzenlemeler gelir sorularının pek çoğu ise aslında yanıtsız. Zira şu vakte kadar AB hep girilmek istenen bir kulüptü ve çıkmak isteyen de olmamıştı. Şimdi ise ilk defa bir ülkenin çıkması gündemde, üstelik söz konusu ülke “Birleşik Krallık”.
Bu yüzden, mevzuatta ne gibi değişiklikler olacak, İngiltere ayrılma talebi ile gittiğinde masada neleri de bırakması gerekecek hiç kimse tam olarak bilmiyor. Nasıl boşanacaklarını bilmeyen çiftler gibiler aslında. Sırf bu yüzden evliliklerini sürdürmeye devam da edebilirler.