Türkiye kömür sektörü yapısının kamu işletmeciliği temelinde tasarımlanması 1935 yılına dayanır.
O yıl; Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi ve Etibank birbirlerine bağlı olarak kuruldu. Etibank’ın kuruluş amaçları arasında, kömür ocaklarını ve kömüre dayalı santralları kurup işletmek de bulunmaktaydı. Böylelikle, daha önce mevcut olmayan merkezi kurumsal yapı “enerji işleri” için olduğu gibi “kömür işleri” için de ortaya çıktı.
Çok kısa bir sürede Zonguldak Havzası’ndaki kömür ocakları ile Seyitömer ve Tunçbilek gibi linyit ocakları devletleştirilerek Etibank’a devredildi. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde taşkömürü üretiminin tamamı ve linyit üretiminin yaklaşık yüzde 80’i kamu kuruluşları tarafından yapılmaktaydı.
1957 yılında Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) kuruldu ve Etibank’a bağlı tüm kömür sahaları bu kuruma bağlandı. 1970’li yıllardaki petrol krizlerinin etkisiyle kömüre dayalı termik santral projeleri gündeme geldi ve 1978 yılında “Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanun” yayımlanarak özel sektöre ait çok sayıda linyit sahası elektrik üretiminde kullanılmak üzere TKİ’ye devredildi.
Bu düzenlemeler sonrasında; Seyitömer, Tunçbilek B, Soma B, Yatağan, Yeniköy, Kemerköy, Afşin-Elbistan A, Çayırhan, Kangal ve Orhaneli gibi linyite dayalı büyük ölçekli termik santrallar için gerekli olan yakıtı sağlayacak kömür üretim projeleri TKİ tarafından hızla devreye sokuldu. 1970 yılında yaklaşık 6 milyon ton olan linyit üretimi 1990’lı yıllarda 60 milyon tonların üzerine çıktı.
1982 yılında Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) kuruldu ve Zonguldak Kömür Havzası’ndaki kömür ocakları TKİ bünyesinden alınarak bu kuruma bağlandı.
1989 yılında Sivas-Kangal, 1995 yılında Afşin-Elbistan ve 2000 yılında Çayırhan kömür işletmeleri, o zamanki adıyla Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) şimdiki adıyla Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ne (EÜAŞ) devredildi. Böylelikle, Türkiye kömür sektörüne, 1989 yılından itibaren üçüncü bir kamu kuruluşu daha katılmış oldu.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, kömür sektörünün kamu ağırlıklı yapısı 2013 yılına kadar pek fazla değişmedi. Taşkömürü üretiminin tamamı TTK ve linyit üretiminin ise yüzde 90’ı TKİ ve EÜAŞ tarafından yapılmaktaydı.
Zaman içerisinde, sektördeki kamu kuruluşları, üretim ya da dekapaj faaliyetlerinde kendi makine parkları yerine giderek yüzde 60-70’lere varan oranlarda özel sektörden hizmet alma yolunu tercih ettiler. Ancak, kömür sahalarının devri ya da satışı yoluyla özelleştirilmeleri pek fazla gündeme gelmedi.
Bununla beraber, Türkiye kömür sektörünün yaklaşık 80 yıl süren kamu ağırlıklı yapısının çok yakın bir gelecekte ortadan kalkması, konuyla ilgili pek çok kimse için artık şaşırtıcı olmayacak. Son dönemde bu yöndeki çalışmaların hız kazandığı dikkate alındığında, kamu işletmelerinin yerlerini kısa sürede özel sektöre bırakmaları son derece muhtemel.
Bu bakımdan en çarpıcı gelişmeler, elektrik sektörünün yeniden yapılandırılması kapsamında sürdürülmekte olan elektrik santrallarının özelleştirilmesi sürecinde yaşanmakta. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sürdürülmekte olan söz konusu sürecin hızlanmasıyla kömür sahalarının özel sektöre devrine ilişkin net sonuçlar da ortaya çıkmaya başladı.
Burada ilk sonuç 2013 Haziran ayında Seyitömer’de alındı. TKİ’nin ruhsatındaki Seyitömer kömür sahaları Seyitömer Termik Santralı ile birlikte işletme hakkı devir sözleşmesi çerçevesinde Çelikler Seyitömer Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ne devredildi.
Aynı yılın Ağustos ayında, bu defa daha önce EÜAŞ adına özel sektör tarafından işletilmekte olan Sivas-Kangal kömür sahaları Kangal Termik Santralı ile birlikte aynı yöntemle Konya Şeker-Siyahkalem Ortak Girişim Grubu’na devredildi.
Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafından üretilen kömürlerden beslenen Çatalağzı Santralı 2013 Mart ayında ve TKİ’nin Muğla ilindeki kömür işletmelerine ait sahalar ise besledikleri Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan Santralları ile birlikte 2013 Ağustos ayında özelleştirme programına alındı.
Küresel ya da yerel piyasalarda çok ciddi engellerin ortaya çıkmaması halinde; Soma Havzası, Çanakkale Çan, Orhaneli ve Tunçbilek kömür işletmelerinin de beslemekte oldukları termik santrallarla birlikte çok kısa bir zamanda özel sektöre devredilmeleri sürpriz olmayacak.
Yaklaşık 5,5 milyar ton ile linyit kaynaklarımızın en önemli kısmına sahip olan Afşin-Elbistan Linyit Havzası’nda ise yukarıda aktarılanlardan çok daha farklı bir özelleştirme formülasyonu arayışının olduğu görülmekte. Burada daha önce denenen bir dizi başarısız girişimin ardından, daha çok milletlerarası işbirliklerini de içeren bir kamu-özel ortaklığı modeli üzerinde ısrar edildiği anlaşılmakta.
Bu çerçevede, havzadaki kömür rezervini de kapsayan ve 8.000 MW kapasiteli santral yapımı, işletilmesi, rehabilitasyonu, modernizasyonu ve yeni kömür sahalarının geliştirilmesini de içeren hükümetlerarası bir anlaşma, geçtiğimiz dönemde EÜAŞ ile Abu Dhabi menşeli TAQA arasında imzalandı. Ancak, girişim başarılı olamadı ve TAQA Firması’nın erteleme kararı almasıyla son buldu. Bununla beraber, Afşin-Elbistan Havzası için benzeri girişimlerin farklı ülkelerle sürdürülmekte olduğuna dair haberler sıkça duyulmakta.
Kömür ocaklarının, besledikleri santrallarla birlikte özelleştirilmelerine ilişkin faaliyetler devam ederken, daha farklı bir kulvarda TKİ’ye ait kömür sahalarının rodövans yöntemiyle özel sektöre devrine ilişkin çalışmalar da sürdürülmekte. Geliştirilen modelde, kömürden üretilen birim elektrik enerjisinden kamuya belirli bir pay almak şeklinde özetlenebilecek bir yöntemle, kömürlü sahalar, termik santral kurma şartıyla özel sektöre devredilmekte.
Söz konusu model kapsamında; 2003 yılında Şırnak-Silopi Asfaltit Sahası Park Grubu’na, 2006 yılında Bolu-Göynük Sahası AKSA Göynük Enerji’ye, 2007 yılında Eskişehir-Mihalıççık Sahası Adularya Enerji’ye, 2012 yılında Adana-Tufanbeyli Sahası TEYO Yatırım AŞ’ye, Manisa-Soma Havzası’nda bazı sahalar Hidro-Gen (KOLİN İnşaat) Enerji’ye, Bursa-Keles Harmanalanı ve Davutlar Sahaları Çelikler Firması’na, 2013 yılında Kütahya-Domaniç Sahası Çelikler Firması’na ve Bingöl-Karlıova Sahası ise Flamingo Biyoyakıt Firması’na devredildi. Devredilen sahalardan sözleşme gereği beslenecek termik santralların toplam kurulu güçleri 3.000 MW’ı aşmakta. Zonguldak’ta Amasra B Taşkömürü Sahası ise benzer bir yöntemle 2005 yılında TTK tarafından Hema Endüstri Firması’na devredildi.
Kömür sektörünün özelleştirilmesi kapsamında bir diğer faaliyet alanı ise 2005-2012 yılları arasında geliştirilen yeni linyit sahalarıyla ilgili. Bunlardan, yaklaşık 1,8 milyar ton kömür rezervine sahip Konya Karapınar Sahası`nda mevcut kömürlerden elektrik üretmek için Slovak HBP, Istroenergo ile Taylandlı Singh Ortak Girişim Grubu EÜAŞ ile bir ön anlaşma imzaladı. Son dönemde geliştirilen ve ciddi kömür rezervi olduğu düşünülen Eskişehir-Alpu, Afyon-Dinar ve Trakya Çerkezköy sahalarının da yerli ya da yabancı yatırımcıların ilgisini çektiği gözleniyor.
Görüldüğü gibi, kömür sektörünün özelleştirilmesi alanı son derece hareketli. Gelişmeleri aktarmaya sayfalar yetmez. Ama tüm bu hareketlilikten bugüne kadar ortaya somut ne çıktı diye sorarsanız, cevabı şimdilik iki satırı geçmiyor.
Bununla beraber bu çalışmaların etkilerini şimdiden gözleyebilmek mümkün. Sektörün lokomotif kuruluşu TKİ’nin üretim kapasitesi, Seyitömer ve Muğla’daki sahaların ayrılmasıyla yarı yarıya küçülmüş durumda. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından öncelikli olarak özelleştirilecek santrallar arasına alınan Soma A ve B santrallarıyla birlikte kömür sahalarının da özelleştirilmesi durumunda, söz konusu kurumun kendisine yeni bir yön çizmesi gerekecek.
Benzeri bir durum EÜAŞ için de söz konusu. İşletme hakkı devir sözleşmesi kapsamında Park Grubu tarafından işletilen Çayırhan Sahası’ndan sonra Sivas-Kangal Sahası da özel sektöre devredildi. Afşin-Elbistan Sahası’nın da özelleştirilmesi durumunda EÜAŞ, 25 yıl önce girdiği kömür sektöründen tamamen çekilmiş olacak.
TTK’nın konumunun ise diğer iki kuruluştan biraz daha farklı olduğu söylenebilir. Çatalağzı Santralı’nın özelleştirilmesi kararı içerisinde, diğerlerinden farklı olarak kömür sahaları bulunmuyor. Bununla beraber, Zonguldak’ın kaygısı, üretiminin neredeyse yüzde 60’ını alan Çatalağzı Santralı’nın özelleştirme sonrası alıma devam edip etmeyeceği noktasında. Son dönemlerde üretimi sürekli düşen TTK’nın en önemli müşterisini kaybetmesi muhtemelen sonun başlangıcı anlamına gelebilecektir.
Tüm bu gelişmelere bakıldığında, Türkiye kömür sektörü, önemli bir dönüşümün eşiğinde gibi görünüyor. Öyleyse, bu aşamada cevaplanması gereken iki soru ortada duruyor.
İlki, yukarıda aktardığımız özelleştirmeye yönelik girişimlerin başarı şansının ve sürdürülebilirliğinin bulunup bulunmadığıdır.
İkincisi ise, muhtemel bir dönüşüm sonrası sektörün eski yapılarının yeni konum ve işlevlerinin ne olması gerektiğidir.
Sonraki yazımızda bu sorulara cevaplar arayacağız…
Ankara/Kasım 2013
E - Posta: nejattamzok (at) yahoo.com
YAZARLAR
Dr. Nejat TAMZOK
- Kömürde yapı değişirken
Önceki ve Sonraki Yazılar