DR. NEJAT TAMZOK
Yaklaşık üç yıl önce Zonguldak’ta konuşmacı olarak katıldığım panelin başlığı “Zonguldak Nereye Gidiyor?” idi.
Panelde, Zonguldak Taşkömürü Havzası tartışılmıştı. Çıkan sonuçlar havzanın geleceğine dair derin bir umutsuzluğu işaret ediyordu.
O tarihte, havzadaki kömür üretimi, sağlıklı kayıtların tutulduğu 1942 yılından beri en düşük seviyesine gerilemişti. Havzadaki taşkömürlerinin Türkiye enerji talebine olan katkısı hızla düşmekteydi. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) yıllık zararı ise astronomik boyutlara ulaşmıştı.
Bugün geldiğimiz noktada, acaba üç yıl önceki umutsuzluğun biraz olsun azalması için nedenlerimiz var mı?
Kararı siz verin.
***
Kan kaybı devam ediyor. Kömür üretimi 2017 yılında 1,2 milyon ton seviyesine kadar indi. Bu rakam sadece üç yıl öncesine göre yaklaşık yüzde 30 gerilemeyi ifade ediyor. Havza taşkömürlerinin Türkiye enerji talebine katkısı artık Şırnak ilindeki asfaltitler kadar değil.
Havzadaki ticari maliyetler, uluslararası ölçekte kabul edilebilir maliyetlerin yanına bile yaklaşamıyor. Doğrusu, söz konusu maliyet düzeyine dünyanın hiçbir yerinde rastlamanız mümkün değil. TTK’nın 2017 yılı dönem zararı henüz resmileşmedi. Ama 2016 yılı zararı 887 milyon TL düzeyinde. Üç yıl öncekini “astronomik” olarak nitelerken, yüzde 60 daha artan zararı nasıl nitelemek gerekir?
TTK’nın zararı hızla artarken, diğer taraftan istihdama katkısı aynı hızda azalmakta. 2000 yılında neredeyse 20 bin olan işçi sayısı, bugün 9 binin de altına indi. Böyle olunca, Zonguldak’tan diğer illere olan göç hız kesmeden devam etmekte.
***
Havzada, özel sektör üretim ve yatırımlarının artması umuduyla yıllardır yapılan düzenlemeler pek bir işe yaramadı. Bundan yaklaşık 10-15 yıl önce 5 milyon tona çıkacak denilen özel sektör üretimleri bugün 400 bin tonlar civarında. Dolayısıyla, özel sektör istihdamı da istenilen seviyeye gelemedi. Bugünlerde havzadaki kömür üreticilerinin tek şansı, küresel piyasalarda kömür fiyatlarının yüksek seyrediyor olması. Ama fiyatlarda beklenen gerileme başladığında TTK’nın da havzadaki diğer kömür üreticilerinin de işi çok daha zor olacak.
Havza kömürlerinin kullanılması amacıyla kurulan Çatalağzı Termik Santrali’nin 2014 yılı sonunda özelleştirilmesinden sonra TTK’nın bu santrale yaptığı kömür satışları hızla düştü. Özelleştirme öncesinde santrale verilen kömür miktarı 750 bin ton civarındayken 2017 yılında sadece 434 bin ton kömür verilebildi. Bu santralin özelleştirilmesi, Zonguldak kömürlerine vurulan en ciddi darbelerden biri oldu.
Havzada, Çatalağzı Santrali’nin dışında Eren Holding’e ait 2.790 MW gücünde bir de ithal kömür santrali bulunmakta. Bu santral, havzada altı yılda üretilen miktardaki kömürü binlerce kilometre uzaktan ithal edip bir yılda tüketmekte. Elbette, bu santralin de yörenin ekonomisine ya da istihdamına belirli bir katkısı bulunmakta. Bununla beraber, söz konusu katkının yerli kömüre dayalı santrallere göre çok daha az olacağı açıktır.
Bu arada, Hattat Holding’in Amasra’daki yerli kömür üretim projesi devam etmekte ve bu projenin yıllık üretiminin başlangıçta 5 milyon ton olarak hedeflendiği ifade edilmekte. İki firma tarafından Kasım ayı başlarında imzalanan bir protokol ile Eren Holding santralinde ithal kömürün yanında belirli oranlarda Amasra kömürünün de kullanılması hedeflendi. Ancak, santralin mevcut tasarımı dikkate alındığında, kullanılacak yerli kömür miktarının çok da fazla olması beklenmiyor.
***
Havza üretimi hızla gerilerken mevcut kan kaybını durduracak önlem arayışları da sürdürülmekte. Bu kapsamda, son çare olarak havzadaki ruhsat sahalarının bölünerek özel sektöre açılması planlandı ve yakın zamanda bununla ilgili olarak Maden Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Buna göre; TTK kendisine ait olan kömür ruhsat sahalarını bölerek ihale edebilecek. Bu değişiklikle, havzada, özel sektör yatırımlarının önünün açılması amaçlanmakta.
Bununla beraber, ben bu konuda çok da iyimser olamıyorum. Bana sorarsanız, Zonguldak Havzası’nda büyük ölçekte yatırımlar için artık fırsat kaçmıştır.
Çünkü enerji alanında Dünya’da da Türkiye’de de iklim hızla değişmekte ve kömüre yapılan yatırımlar giderek daha riskli hale gelmekte. Özellikle hızla yükselmekte olan yenilenebilir kaynakların rekabeti karşısında kömürün daha ne kadar ayakta kalabileceği tüm Dünya’da tartışılmakta. Dolayısıyla, kömür yatırımlarına yönelik iştah hem finansman hem de yatırımcı tarafında giderek azalmakta.
Bundan 15-20 yıl öncesinde Zonguldak Havzası için oluşturulacak somut bir plan ya da projenin şansı olabilirdi. Ancak, - eğer ciddi özgül avantajları bulunmuyorsa - kömür yatırımlarının bundan böyle teşvikler ya da garantiler olmadan yürüyebilmesi zor.
Sonuç olarak, Zonguldak Havzası’na ilişkin politika önerilerinin, bu gerçeğin farkında olunarak tasaranmasında büyük yarar var.
Dr. Nejat TAMZOK / Enerji Günlüğü - Ankara/ 21 Mart 2018
E-Posta: nejattamzok (at) yahoo.com