MEHMET KARA
Geçmiş dönemlere oranla son iki yılda daha yavaş bir büyüme sergilese de rüzgâr enerjisi alanında yatırımcı iştahı hâlâ yüksek. Sektörde hayata geçirilmeye hazır ciddi sayıda ve güçte (MW) proje stoku mevcut. Bunların ağırlığını ön lisansları verilmiş depolamalı rüzgâr enerji santrali projeleri ile YEKA kapsamında hayata geçirilecek RES’ler oluşturuyor.
Peki bu projeler beklenen ve hızda hayata geçirilebilecek mi? İlk depolamalı rüzgâr santrali ne zaman devreye girer ve bu gruptakiler ne zaman Türkiye’nin elektrik üretim filosuna dahil olabilir? Sektörde nitelikli işgücü ihtiyacı ne düzeyde? Gençler istihdam açısından bu sektörden ne beklemeli? Bunları ve benzeri soruları Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği (TÜREB) Genel Sekreteri İskender Kökey’e yönelttik. Buyrun...
Sektörün önümüzdeki döneme ilişkin beklentilerini sormak istiyoruz…
Türkiye rüzgâr enerjisi sektörü hiç olmadığı kadar hareketli bir dönemin içinden geçiyor. Bildiğiniz gibi 20 gigavatın (GW) üzerinde depolamalı rüzgâr enerji santrali ön lisansı tahsis edilmiş durumda. Yatırımcılarımız bu projeleri hayata geçirmek için sahada var gücüyle çalışıyor. YEKA RES 2024 projelerinin yankıları da sektöre yansıyor. Dolayısıyla bizler de gerek depolamalı projeler gerek YEKA’lar, bir yandan da rüzgâr sanayisinin içinden geçmekte olduğu çalkantılı dönemi hep birlikte ele almaya çalışıyoruz.
Bir yıl öncesine göre bugün geleceğe baktığınızda nasıl bir manzara görüyorsunuz?
Bu soruyu iki ayrı pencereden bakarak yanıtlamak gerekir. Yatırımcı perspektifinden bakarsanız bir yıl öncesine göre piyasaya arz edilmiş kapasiteler YEKA’lar veya depolamalı projelerin ilerlemesiyle birlikte son derece umut vaat edici. Önümüzde çok ciddi bir proje stoğu var ve yatırımcılarımız yatırım iştahıyla bu proje stoğunu hızlı şekilde hayata geçirmek için mücadele ediyorlar.
Yatırımcılar penceresi tamam, ikinci pencere hangisiydi?
Diğer perspektiften, sanayicilerimizin gözüyle bakarsak, geçen seneye göre tabii ki bu sene Türkiye’nin ihracata dayalı sanayisi, insan gücüne dayalı sanayisi, son derece zor bir eşikten geçiyor. Kapanan fabrikalarımız var, çünkü ihracatta rekabet etmekte güçlük çeken sanayi tesislerimiz var. Ama bu anlık, günlük iniş çıkışların orta uzun vadeli gelecekteki etkilerinin sınırlı olacağı kanısındayım. Dolayısıyla bu zor dönemeçte ayakta kalabilen, yoluna devam edebilen sanayicilerimiz için umut verici bir gelecek hala önümüzde duruyor.
Peki ilk depolamalı rüzgâr santrali ne zaman devreye alınır?
Ön lisanstan lisansa geçen ilk santrali çok yakın zamanda göreceğiz. Bilgimiz dahilinde ön lisans süreci tamamlanmış ve lisans için lisansının EPDK’dan yayınlanması için başvuran bir enerji grubumuz var. Dolayısıyla ben eğer finans tarafında bir güçlük yaşanmazsa ilk santralin 2025 yılının ikinci yarısında görülebileceği kanaatindeyim. Ama bu çoğunluğu ifade etmiyor, marjinal bir örnek. Genel olarak ise 2026 sonları ile 2027 yılı depolamalı projelerinin fazlasıyla sahaya yansıyacağı dönemler olarak önümüze çıkacak.
Marjinal dediniz ama ilkler her zaman heyecan vericidir, aynı zamanda ön açıcıdır da, o yüzden merakla bekliyoruz…
Türkiye rüzgâr sektörünün önü çok açık. Ülkemizin hedefleri çok yukarıda. Sektör bu yatırım iştahını sahaya yansıtıyor. Politik çalkantılar ekonomik çalkantılar her zaman olacaktır. Ama biz sektör olarak her zaman olduğu gibi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Arkadan gelen genç meslektaşlarım için de bu sektör çok umut vaat edici. O yüzden çok daha fazla yetişmiş, nitelikli insan gücüne ihtiyacımız olacak yıllar önümüzde.
Peki TÜREB olarak siz bu sektörde çalışmayı düşünen gençlere neler vaat ediyorsunuz?
Madem istihdam kısmına geldik, Enerjik isminde bir yapılanmamız var. Geçen yıl 50'den fazla meslektaşımıza çeşitli kurumlarda staj imkânı sağladık. Ayrıca onların üniversite hayatları boyunca rüzgâr enerjisine yönelik gelişimlerini de desteklemek için eğitimler sunuyoruz. Yine TÜREB Akademi kapsamında yürüttüğümüz faaliyetlerde de online eğitimlerimize devam ediyoruz. Genç meslektaşlarımızı, öğrenci arkadaşlarımızı mümkün olduğunca bu eğitimlerden faydalandırmak için çalışıyoruz. TÜREB Akademi, yeni dönemde de hem staj imkanlarıyla hem devamındaki iş imkanları ile alttan gelen genç meslektaşlarımızı desteklemeye devam edecek.
Staj gören gençlerin ne kadarı istihdam edilebiliyor, bir oran var mı, takip edebiliyor musunuz?
Takip etmeye çalışıyoruz. Ama bunun sayısını vermek çok güç. Tam bir istatistik paylaşamıyorum sizinle şu anda ama yıllara sari staj yapan öğrenci sayımız arttıkça istihdam oranı da artacaktır mutlaka. Çünkü bu öğrenciler için bir fırsat. Yetişmiş insana ihtiyaç duyan şirketlerimiz için daha büyük bir fırsat. Çünkü biz sahada zamanla yarışan bir sektörüz ve işi bilen nitelikli genç arkadaşlarımızla çalışmak şirketlerimiz için de yarışa 1-0 önden başlamak demek.
Türkiye rüzgâr endüstrisinde yetişip ülke dışına gitmiş nitelikli iş gücü giderek artıyor mu yoksa gidenler tekrar dönüyor mu?
Güzel bir soru. Biz Aslında Avrupa başta olmak üzere tüm hedef pazarlara ürün hizmet ve insan ihraç edebilen kabiliyetli bir sektörüz. Dolayısıyla nitelikli, yetişmiş, sahada hizmet yapan personellerimizin birçoğunun Avrupa’da veya doğumuzdaki ülkelerde yine sahada hizmet sunduklarını biliyoruz. Giden arkadaşlarımızın buradan oraya servis sağladıklarını düşünüyorum, umut ediyorum, buna inanmak istiyorum. Çünkü bizim ihtiyacımız olduğu zaman yine kendi insan kaynağımız da onları sahalarda görmeyi umut edeceğiz.
İnsan kaynağının yanında entelektüel sermaye de önemli, Türkiye çıkışlı, dünyaya mal olmuş yazılım ve benzeri çözümler üretenler var mı?
Aslında yerli kavramını nasıl algıladığımız önemli. Dünyaca ünlü birçok üretici firmanın Türkiye’de tesisleri var. Burada çok nitelikli insanlar yetiştiriyorlar. Ve bunların içinden çıkan girişimlere (Spin-off), bu şirketlerden ayrılıp ürün hizmet geliştiren şirketlerin varlığına şahitlik ediyoruz. Bu küçük firmalar büyüyerek daha sonra Avrupa’ya ürün hizmet ihracında bulunuyorlar. Özellikle servis bakım ya da kestirimci bakım dediğimiz, santrallerde olası arızaların henüz oluşmadan önce tespit edilmesine yönelik çözümler sunan çok nitelikli start-up’lar var. Bunlar geliştirdikleri yazılım ve donanımlarla birlikte dünyadaki teknolojiye katkı sunmaya devam ediyorlar. Bunların hızlı şekilde sektöre ve gelişmelere adaptasyonu için de, birçok teknoparkta bu girişimlere alan açıldığına biz de şahitlik ediyoruz. Onları elimizden geldiğince destekliyor ve gururla takip ediyoruz.
Mehmet KARA - Enerji Günlüğü