1. HABERLER

  2. DOĞALGAZ

  3. KKTC: Kıbrıs Türkleri karasularında eşit haklara sahip

KKTC: Kıbrıs Türkleri karasularında eşit haklara sahip

Enerji Günlüğü - KKTC Dışişleri Bakanlığı, Rum yönetiminin Kıbrıs sularındaki petrol ve doğal gaz aramalarını sürdürmesini eleştirerek kaynaklarda...

KKTC: Kıbrıs Türkleri karasularında eşit haklara sahip

Enerji Günlüğü - KKTC Dışişleri Bakanlığı, Rum yönetiminin Kıbrıs sularındaki petrol ve doğal gaz aramalarını sürdürmesini eleştirerek kaynaklarda Kıbrıs Türk halkının da eşit haklara sahip olduğu açıklamasını yaptı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin, adanın ortak sahibi Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını gözardı ederek, bugüne kadar yapılan tüm uyarılara rağmen Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetlerine devam etmesinin hayretle izlendiği belirtildi. 

Dışişleri Bakanlığı açıklamasında "Bu talihsiz gelişme vesilesiyle, Ada'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk Halkı'nın, Ada'nın deniz yetki alanlarında bulunan doğal kaynaklarında eşit ve meşru hakları bulunduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda görmekteyiz. Zira Kıbrıs Türk tarafının, hidrokarbon kaynaklarının araştırılması, çıkarılması ve işletilmesine ilişkin tüm kararların alınmasında eşit söz sahibi olması gerekmektedir. Bu nedenle, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafını yok sayarak attığı adımların hiçbiri kabul edilemezdir. Geçmişte de defaten önerilmiş olduğu gibi, Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir kapsamlı çözümün tesisine dek, Ada'nın etrafındaki doğal kaynaklara ilişkin faaliyetlerin dondurulması veya taraflar arasında belirlenecek işbirliği çerçevesinde yürütülmesi bu aşamada izlenecek en doğru yoldur. Ancak, bu yaklaşıma riayet edilmediği takdirde, Kıbrıs Türk tarafının Anavatan ve Garantör Türkiye ile istişare halinde, kendi hak ve menfaatlerinin korunması için gerekli tüm tedbirleri alacağını bir kez daha duyurmak isteriz.” ifadesi yer aldı.

Açıklamada ayrıca Kıbrıslı Rumların Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetlerini sürdürmesinin, değişmeyen zihniyetlerinin ve siyasi ortaklık temelinde bir çözümün mümkün olamayacağının bir göstergesi olduğuna işaret edilerek, iki devletli bir çözüm müzakeresinin bir tercih olarak gündeme gelebileceği kaydedildi.