Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimler sonrası ikinci yurt dışı ziyaretini geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’a yaptı. Burada Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le birlikte düzenledikleri basın toplantısında iki ülke arasında enerji alanında yapılan çalışmaların sürdürüldüğünü, Avrupa’nın ise Türkiye üzerinden gelecek doğal gazla ilgili olarak kendisine devamlı ricada bulunduğunu ifade etti. Bu çerçevede, Zengezur Koridoru konusunun süratle halledilmesi, Hazar geçişli orta koridorun bir an önce ele alınması gerektiğini söyledi.
Ziyaretinde, “yol”un medeniyet olduğunu vurgulayan sözleri ise oldukça çarpıcıydı.
Gerçekten de Hazar civarındaki coğrafyayı Türkiye’ye bağlayacak olan yol, pek çok açıdan ama özellikle de enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden Batı’ya taşınması bakımından önemlidir.
Üstelik bir taraftan Doğu Akdeniz’deki kaynakların Avrupa’ya taşınmasındaki zorluklar, diğer taraftan son dönemde Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ortaya çıkardığı gerilimler, Azerbaycan ve Türkmenistan gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya naklini çok daha cazip hale getirmiştir.
Aslına bakarsanız, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nin sahip olduğu enerji kaynakları, Orta Doğu ülkeleri ya da Rusya Federasyonu ile karşılaştırıldığında daha mütevazı boyutlardadır.
Bunlardan Kazakistan’da dünya petrol rezervlerinin yüzde 1,7’si, kömür rezervlerinin yüzde 3,4’ü bulunur.
Özbekistan’da bir miktar petrol ve gaz rezervi bulunmakla birlikte, Kırgızistan ve Tacikistan için neredeyse enerji fakiri bile diyebiliriz.
Türkmenistan ve Azerbaycan’da ise ciddi bir doğal gaz potansiyeli bulunmaktadır. Dünya gaz rezervlerinin yüzde 7,2’si Türkmenistan’da, yüzde 1,3’ü Azerbaycan’da bulunmaktadır. Rezervlerinin büyüklüğü bakımından Türkmenistan dünyada dördüncü sıradadır. Dünyanın ikinci en büyük gaz sahası olan Galkynysh bu ülke sınırları içerisindedir.
Günümüzde bölge kaynaklarına erişim için Rusya, Çin, Hindistan, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri gibi anahtar aktörler arasında yoğun bir rekabet yaşanmaktadır. Bu coğrafya, söz konusu güçlerin oyun alanı haline gelmiş durumdadır.
Rusya’nın stratejisi, buradaki enerji kaynaklarını kendisine bağımlı halde tutmak yönündedir. Moskova, söz konusu kaynakların kendi kontrolü dışında dünya pazarlarına ulaşmasını çıkarlarına uygun görmemekte, böyle bir durumun bölge ülkelerini kendisinden uzaklaştıracağını düşünmektedir. Diğer taraftan Çin, bölgenin enerji kaynaklarını dünya pazarlarına kendi toprakları üzerinden taşımak istemekte, Rus gazına bağımlılığını azaltmak isteyen Avrupa ise kaynakların Rusya, Çin ya da İran’a uğramadan Hazar Denizi üzerinden kendisine ulaşmasını tercih etmektedir.
Bölge kaynaklarının Hazar Denizi ve Kafkasya üzerinden Türkiye’ye ve buradan da Avrupa’ya ulaştırılması, enerjide stratejik bir geçiş noktası olmak isteyen Türkiye bakımından da -doğal olarak- önemli görülmektedir. Bununla ilgili olarak, Aralık 2022 tarihinde Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan arasında yapılan üçlü zirvede, 300 kilometre uzunluğundaki Trans Hazar Boru Hattı’nın geliştirilmesi de dâhil olmak üzere Türkmenistan gazının Avrupa'ya naklinde gerekli olacak altyapının geliştirilmesi konusunda bir anlaşmaya varılabilmiştir. Buna göre; yıllık 30 milyar metreküp kapasiteli boru hattı Hazar Denizi üzerinden Bakü'ye uzanacak ve Güney Gaz Koridoruna bağlanarak Avrupa'ya aktarılacaktır.
Türkiye’nin Çin bağlantısı da doğal olarak yine aynı güzergâh üzerinden geliştirilmek istenmektedir.
Durum böyleyken, 14 Mayıs seçimlerinin hemen öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “hayatımın en büyük projesi” diye açıkladığı plan, pek çok kişi için şaşırtıcı olmuştur. Kılıçdaroğlu, seçimi kazandıkları takdirde yeni bir ticaret ve taşıma koridoru açacaklarını, bu koridor boyunca karayolu ve demiryolu altyapılarını oluşturacaklarını, söz konusu yolun İran üzerinden sırasıyla Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan’a uğrayıp son olarak Çin’e varacağını ifade etmiştir.
Dolayısıyla, bu tasarıyı Türk Dünyası’yla buluşma projesi olarak tanımlayan cumhurbaşkanı adayı, Hazar geçişini de Azerbaycan'ı da tamamen yok saymıştır.
Doğrusunu isterseniz, hali hazırda boru hatları üzerinden Türkiye ve Avrupa'ya gaz gönderebilen bir Azerbaycan’ın baypas edilerek yerine ambargolar nedeniyle dünya pazarlarına açılamayan İran’ın yerleştirildiği bir “Türk Yolu” projesi, geçtiğimiz seçimlerin en ilginç vaatlerinden biri olarak kayda geçmiştir.
Seçimler geçip gitmiştir. Ancak Kılıçdaroğlu’nun bu girişimi ile ne elde edilmek istenildiği ve bu projeyi bir seçim stratejisi olarak öneren dış politika dâhilerinin kimler olduğu, benim için hala merak konusu olmaya devam etmektedir.