1. HABERLER

  2. ELEKTRİK

  3. İYİ Parti nükleerden yana ama Akkuyu'ya karşı

İYİ Parti nükleerden yana ama Akkuyu'ya karşı

İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale, Türkiye’de cari açığın enerjide dışa bağımlılıktan değil, birim enerjiyle en yüksek değeri üretememekten kaynaklandığını söyledi, nükleere taraf Akkuyu NGS’deki modele karşı olduklarını söyledi.

İYİ Parti nükleerden yana ama Akkuyu'ya karşı

Enerji Günlüğü - (Mehmet KARA / ÖZEL RÖPORTAJ) Altılı Masa tabir edilen muhalefet blokundaki partilerin enerji meselesine yaklaşımlarını eve bu konularda uygulamayı düşündükleri politikaları öğrenme ve aktarmak amacıyla başlattığımız Siyasetin Enerjisi başlıklı röportajlar dizimizin son konuğu, İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale. enerji meselesinin ekonomi politikalarıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Özlale’ye göre Türkiye'nin enerjideki esas sorunu dışa bağımlılık değil, kullanılan enerjiden maksimum çıktıyı elde edememek.

Sizce Türkiye’nin enerjideki en önemli problemi nedir?

Türkiye’nin enerjideki en önemli problemi arz güvenliğinin sağlanmaması. Bir başka problem de enerji maliyetleri. Türkiye enerjide oldukça dışa bağımlı bir ülke. Özellikle petrol ve doğal gazda, fosil bazlı yakıtlarda çok fazla dışa bağlıyız. Yenilenebilir tarafında da çok iyi çizilmiş bir yenilenebilir enerji politikamız yok. O yüzden bence ilk, temel problem enerji arzı güvenliğinin sağlanamamış olması. 

SİYASETİN ENERJİSİ RÖPORTAJ DİZİSİNDEKİ DİĞER RÖPORTAJLAR:

SAADET PARTİSİ / İBRAHİM ÖNAL: YENİ HİDROELEKTRİK SANTRAL YAPILMAYACAK 

CUMHURİYET HALK PARTİSİ / AHMET AKIN: İKTİDARIMIZDA EPDK BAĞIMSIZLAŞACAK 

DEVA PARTİSİ / CANDAN KARLITEKİN: UCUZ ENERJİ İÇİN ENFLASYONU DÜŞMELİ 

GELECEK PARTİSİ / MEHMET F. ARSLAN: DEPOLANMIŞ ELEKTRİĞE ALIM GARANTİSİ VERİLECEK 

DEMOKRAT PARTİ / ALİ ARİF AKTÜRK: ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ KURULU OLUŞTURULACAK 

İYİ PARTİ / ÜMİT ÖZLALE: İYİ PARTİ NÜKLEERDEN YANA AMA AKKUYU'YA KARŞI 

Arz güvenliğinden neyi kast ettiğinizi biraz açar mısınız?

Burada uzun dönemli stratejik planlar yapılmamış. Özellikle pandemi sürecinde doğal gaz boru hattı anlaşmalarının yenilenmemesi, çok uygun fiyatlarla yenilenmemesi, yenilenebilir enerji politikasının çok iyi çizilmemesi, nükleerle ilgili ya da kömürle ilgili çok net bir duruşun sergilenmemesi, enerji arz güvenliğinin en temel problem olarak karşımıza çıkmasına yol açtı.

Enerji maliyetleri demiştiniz, onu biraz açsanız?

Evet, bir de enerji maliyetleri var. Türkiye gerçekten de Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı’nın söylediği gibi oldukça sübvanse edilmiş bir enerji kullanıyor. Elektriğe ve doğalgaza baktığınız zaman görüyorsunuz. BOTAŞ’ın rekor derecede görev zararı yazmasının arkasındaki sebeplerden bir tanesi bu. Ama bu sübvanse edilmiş enerji fiyatları bile bize çok pahalı geliyor. Bunun iki temel sebebi var. Bir tanesi çok basit, tek bir kelimeyle söylersek, fakirleşiyoruz. Fakirleştiğimizde de, kişi başına düşen milli gelir düştüğü için sübvanse edilmiş enerji fiyatları bile bize çok fazla geliyor.

Keşke zengin olsak mı diyeceğiz peki?

Buna cevap vermek için enerjinin bize pahalı gelmesinin ikinci bir sebebine değinelim o halde. Bu da enerji ve sanayi politikasını birlikte düşünmemiz gerektiğini gösteren bir nedendir aslında. Türkiye, kullandığı birim enerjiden çok yüksek bir üretim değeri elde etmiyor. Basit bir dille anlatacak olursak Almanya, aynı malzemeyi bir birim enerji kullanarak bir Tupperware ürününe dönüştürebilirken, biz aynı malzeme ve bir birim enerji ile ancak bir leğen üretebiliyoruz.

Yani enerjiyi iyi değerlendiremiyoruz öyle mi?

Evet, işte burada enerji verimliliğinden de bahsetmek gerekiyor. Biz kullandığımız enerjiyi de çok verimli kullanamıyoruz. Bütün Avrupa ülkeleri ama özellikle de bizim rekabet ettiğimiz Doğu Avrupa ülkeleri enerjiyi giderek daha verimli kullanırken, biz aynı verimlilikleri yakalayamıyoruz. Bunun için de yüksek enerji maliyetleri bize biraz daha fazla, biraz daha yüksek gelmeye başlıyor. Yani ilk sorunuza cevaben, enerjideki üç tane problemi enerji arz güvenliği, enerji maliyetlerinin yüksekliği ve enerji verimliliği olarak sıralayabiliriz.

Biz verimlilikte neden geriyiz?

Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki en temel fark verimlilik farkı. Onlar daha verimli bir üretim gamındalar, daha verimli bir üretim zincirine sahipler. Gelişmiş ülkelerle Türkiye arasında verimlilik farkını en iyi ne açıklıyor derseniz, teknolojiye uyum açıklıyor derim. Siz son gelişmeleri takip eder, bütün üretim sürecinizi yeni teknolojilere adapte edebilirseniz, orta-uzun dönemde gelişmiş ülkeler kadar yüksek bir büyüme sağlayabilirsiniz. O yüzden bu verimlilik meselesi sadece enerjide değil, sanayinin bütün kollarında, ekonominin bütün kollarında bizim karşımıza çıkıyor. Mesela Türkiye’nin en büyük problemi ne diye soracak olursanız, ben derim ki Türkiye’deki kayıtlı çalışanların yarısının açlık sınırının altında kalan asgari ücretle çalışmak zorunda kalması. Peki, bunun temel sebebi ne? Çünkü işgücü verimliliği çok düşük olduğu için insanlar ancak asgari ücretle istihdam edilebiliyorlar. Temelinde bu var. Yani verimliliği sadece enerji ekseninde değil, ekonominin bütün eksenlerinde iyi tartışmamız ve verimlilik artırıcı politikaları tasarlamamız gerekiyor bizim.

İktidarınızda enerji problemlerini nasıl çözeceksiniz?

Hem sanayide, hem ticarette, hem enerjide verimlilik artırıcı politikalar izleyeceğiz. Enerji verimliliğini arttırmak için bunlarla ilgili teşvikler vereceğiz, ilk önce bu. Çünkü enerjide dışa bağımlı bir ülkeysek eğer, zaten bunu verimli kullanmamız için hazır bir gerekçemiz var.

Verimlilik teşvikleri şu anda verilmiyor mu?

Türkiye’deki bütün teşviklerin nerdeyse hiç etki analizi yapılmıyor. Oysa siz her türlü teşvikin etki analizi yaparak ve bunun etkili olup olmadığını ölçerbilirsiniz. Türkiye çok uzun zamandan beri dağıttığı kamu kaynaklarının etki analizini yapmıyor. Dolayısıyla biz şimdi bu enerji verimliliğinde belli teşvikler veriyoruz. Peki bunun etkisi ne olmuş? Siz bununla ilgili bir rapor duydunuz mu, rapor gördünüz mü? Ben görmedim.

En azından siyasi etkilerini ölçüp oy almışlar diyemez miyiz?

Zannetmiyorum. Öyle olsaydı eğer Türkiye enerji verimliliğinde artışta Doğu Avrupa ülkelerini ya da Avrupa ülkelerini yakalayabilirdi. Türkiye’nin enerji verimliliği artışını hem rekabet ettiği ülkelerle hem de gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımız zaman Türkiye çok geride. Demek ki biz yanlış yapıyoruz. Yani verilen teşvikler demek ki doğru dağıtılmıyor.

Bunu nasıl anlarız?

Türkiye’nin enerji verimliliğinde yıllar içerisinde gösterdiği performansa bakarsınız, birde rekabet ettiği sanayi ülkelerinin enerji verimliliğinde yıllar içerisinde gösterdiği performansa bakarsınız. Duruma baktığımızda Türkiye’nin enerji verimliliği konusunda sınıfta kaldığını görebiliriz. Yapılan birkaç şey var ama rekabet ettiğimiz ülkeler bizim çok daha önümüzdeyken, bizim onları yakalayamamamız, doğru teşvikleri, doğru mekanizmaları sağlayamamamız anlamına geliyor.

Siz nasıl çözeceksiniz?

Türkiye’nin iyi çizilmiş orta-uzun vadeli bir enerji politikası ve stratejisi olmadığını söylemiştik. Eskiden Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı ile beraber çalışan ve Türkiye’nin çok önemli yatırım programlarını yapan bir kurumu, Devlet Planlama Teşkilatı’nı hatırlamak gerekiyor. 1970’li yıllarda kurulan DPT, Türkiye’nin yatırım programlarını tasarlayan çok ciddi bir kurumdu, başbakanlığa bağlıydı. Başbakanlığın back ofisi gibiydi ve bütün bakanlıklarla birlikte çalışıp Türkiye için önemli yatırım stratejilerini belirlerdi, yatırım programlarını yapardı, bunun için kaynakların nasıl ayrılması gerektiğini söylerdi. Bir bakıma aslında politikanın aklıydı. Biz o aklı kaybettik. O yüzden fahiş hatalar yapabiliyoruz.

Ne tür hatalar bunlar?

Mesela doğal gaz ve boru hattı anlaşmalarında orta-uzun vadeli sözleşmeleri yenilemek yerine tamamıyla spot LNG piyasasının inisiyatifine kalmak böyle hatalardan biriydi. Akkuyu Nükleer Santrali projesi de fahiş hatalardan bir diğeri. Ben nükleere karşı değilim, fakat Akkuyu modeline karşıyım. Bunun çok temel bir sebebi var. Bir, teknoloji yeni değil, üzerinde soru işaretleri olan bir teknoloji. İki bu teknolojiyi (Ruslar) bizimle paylaşmıyor. Üçüncüsü fiyatlar çok yüksek. Dördüncüsü öyle bir anlaşma ki, Rusya bizim ülkemizde ürettiği elektriği bize ihraç ediyor gibi.

Nükleere taraf, Akkuyu’ya karşı iseniz ne öneriyorsunuz?

Dünyada son dönemde geliştirilen ve bizim dikkatle takip ettiğimiz küçük nükleer reaktörler var. Bunlarda heyecan verici gelişmeler oluyor ve Türkiye’nin enerji problemini önemli ölçüde hafifletecek bir potansiyele sahip. Ama ülkemizde bu konuda yeterince çalışma yapılmıyor.

Elektrikli araçlar gibi yeni trendlere ne diyorsunuz?

Elektrik depolama teknolojileri üzerinde yeterli çalışma yapılmıyor. Türkiye’nin iyi çizilmiş bir elektrifikasyon stratejisi de yok. Herkes akşam elektrikli aracını şarj etmeye başladığı zaman altyapınız herkesin elektrikli aracını şarj etmeye yeter mi? Hayır. Felaket bir altyapı var. Bütüncül bir yaklaşım yok burada. Yani Bizler AK Parti döneminde maalesef şunu gördük. İyi niyetli bir yaklaşım bile bütüncül olmadığı için, çok yönlü bir şekilde değerlendirilmediği için günün sonunda bir hayal kırıklığına dönüşebiliyor.

Türkiye kömürden çıkacak mı?

Türkiye’nin kömür rezervini, yer altı kaynaklarını hiç kullanmadan dışarıdan kömür ithal etmesini ya da kömürü değerlendirmeden başka enerji kaynaklarına yönelmesini akılcı bulmuyoruz. Türkiye kömürden çıkmayacak. Ama temiz kömür teknolojilerine yatırım yaparak, onu daha verimli kullanabilecek teknolojilere yatırım yaparak, kömürü temiz bir şekilde kullanmanın yolunu bulacak ki bunun yolu var, daha temiz bir şekilde kömürden elektrik üretebilirsiniz.

Hidroelektrik yatırımlarında durum?

Hidroelektrik santralleri pek de yenilenebilir enerji yatırımı olarak görmüyoruz. Çok fazla HES yapıldı. Bunların doğadaki dengeyi bozduğuna dair de birçok haber var. O yüzden daha fazla HES’e yatırım yapmayı düşünmüyoruz. Barajlardaki suyun kullanımında enerji değil tarım öncelikli olmalı. Rüzgar enerjisine daha fazla yatırım yapmayı düşünüyoruz. Güneş konusunda Türkiye’nin önemli bir potansiyeli var. Tercihimiz lisanlı güneş santrallerinden yana. Ama herkes kendi ihtiyacı kadar lisanssız elektrik üretebilmeli.

Enerjide teknoloji ve ekipman üretmeye nasıl bakıyorsunuz?

Türkiye özellikle yenilenebilir enerji alanlarında ekipman üretmekte potansiyelinin çok gerisinde. Buna çok fazla ağırlık vereceğiz. Özellikle depolama teknolojileri bizim için çok önem taşıyor. Bunlarla ilgili teknolojileri Türkiye’de geliştirip Ar-Ge yetkinliğimizi ona göre şekillendirmek istiyoruz. Enerji verimliliğine de hem sanayide hem meskenlerde çok daha cömert destekler vereceğiz.

Eklemek istedikleriniz?

Türkiye’nin net enerji ithalatçısı olmasının bir makus talihmiş, kadermiş gibi gösterilmesine karşı çıkıyorum. Çünkü Almanya ve Güney Kore gibi ülkeler de net enerji ithalatçısı olmasına rağmen cari fazla verebiliyor. Yani enerji ithal etmek ille de cari işlemler açığı vermenize yol açmayabilir. Yeter ki enerjiyi doğru kullanın. Birim enerji başına ürettiğiniz ürünü pahalıya satabilin ve orta-uzun vadeli enerji arz güvenliğinizi sağlayabilin. Bunları yaptıktan sonra enerji ithalatçısı olmak bir risk olmaktan çıkar. 

Mehmet KARA - Enerji Günlüğü