Önce hava, ardından da kara saldırılarıyla yoğunlaşan İsrail’in Gazze saldırılarının altında yatan gerçek nedenin Gazze karasuları derinliklerinde bulunan milyarlarca dolarlık doğalgaz rezervi olduğu sıkça dile getiriliyor.
2009’da Hayfa`nın 90 kilometrelik batısındaki açık denizde bulunan Tamar sahasında 283 milyar metreküp ve onun 47 kilometre güneybatısındaki Leviathan sahasında 530 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfeden ve 2015`te enerji ihtiyacının yarısını yerli doğalgazla karşılamayı, 2017`de de net ihracatçı olmayı planlayan İsrail’in gerçekten Gazze doğalgazına ihtiyacı var mı?
Öncelikle, kronikleşen İsrail- Filistin anlaşmazlığı çerçevesinde, zengin doğalgaz rezervlerinin sağlayacağı refahın kendisine karşı terörist eylemleri beslemesinden endişe duyan İsrail’in, bu zenginlikten yararlanması kaçınılmaz olan Hamas’ı bölgeden tamamen çıkartmak istediğini belirtelim.
İsrail Genelkurmay Başkanı Moşe Yalon’un 2007 yılında Gazze açıklarında keşfedilen doğalgaz kaynaklarının bağımsız Filistin devletine ekonomik bağımsızlık sağlamasının söz konusu olmadığı, Hamas’ın bu kaynağı İsrail’e karşı saldırıları finanse etmek için kullanacağı, bunun için Hamas’ın kökünün kazınması gerektiğini söylemesi, bu gerçeğin resmi bir ağızdan itirafıdır.
İşin bir parçasını oluşturan bu görünen yüzü ile iç içe geçmiş ekonomik nedenler ise çok daha önemli. Sürekli gündemde olan İsrail doğalgaz kaynakları ile aynı coğrafyada olmasına rağmen hiç sözü edilmeyen Gazze’nin zengin doğalgaz kaynakları belirleyici nokta.
Filistin,’in1999`da British Gas (BG) ve ortağı Atina merkezli Lübnanlı Sabbah ve Kuri ailelerine ait Consolidated Contractors International Company (CCC) ile 25 yıllığına imzaladığı anlaşma kapsamında BG, 2000 yılında Gazze Şeridi kıyılarında yaklaşık 4 milyar dolar değerinde 38 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfetti. BG, raporlarında Filistin gaz rezervlerinin çok daha büyük olabileceğini belirtiyor.
Filistin tarafından ‘Allahın hediyesi’ olarak değerlendirilen keşif, Filistin’in yeniden yapılandırılmasına bir başlangıç ve daha iyi bir geleceğin garantisi olarak görülmüştü. Ancak keşiften bu yana sahada farklı projeler hayata geçirme planları hayata geçirilemedi.
Bunda İsrail’in engelleyici girişimlerinin yanında,anlaşmanın bir İngiliz şirketi ile yapılmış olmasının da son derece etkili olduğunu düşünüyorum. Ünlü İngiliz sömürgeci mantık en kritik noktalarda devreye girerek, zaten yeterince karmaşık olan durumu daha da karmaşık hale getirdi. Örneğin, İsrail ve Filistin arasındaki çekişmeden sonra British Gaz 2006’da Mısır`a gaz satışıyla ilgili bir anlaşma yapmak üzereyken, 23 Mayıs 2007 Times gazetesine göre, İngiliz Başbakanı Tony Blair, İsrail lehine araya girerek Mısır`la anlaşmayı engelledi.
Şimdi gelelim işin püf noktasına: Gazze-İsrail sahilindeki doğalgaz rezervlerinin yüzde 60`ı Filistin`e ait. Üstelik Gazze deniz sahası İsrail’in gaz tesislerine bitişik konumda. Gazze sularının İsrail egemenliği altına alınması durumunda, Gazze doğalgaz sahaları yanı başındaki İsrail`in açık deniz tesislerine dahil edilecek. Bu açık deniz tesisleri aynı zamanda İsrail`in enerji nakil koridoruna bağlı. Petrol hattı terminali olan Eilat limanından, Kızıl Deniz deniz-limanı boru hattı terminali Aşkelon, oradan kuzeye Hayfa`ya ve oradan da İsrail-Türkiye boru hattıyla Ceyhan`a uzanıyor.
Son bir nokta: İsrail’in sahip olduğu söylenen rezervlerin sahibi çok. 2017`de üretime geçmesi beklenen Levant sahasındaki 3,5 trilyon metreküp gazın çoğu, İsrail, Gazze, Lübnan, Suriye ve Kıbrıs arasındaki tartışmalı sularda.
Şimdi sorumuzu tekrar soralım: Son on yılda keşfedilen dünyanın en büyük açık deniz doğalgaz sahasına sahip olan İsrail’in katliam yapmayı göze alacak kadar Gazze’nin doğalgaz rezervlerine ihtiyacı var mı?
YAZARLAR
Sabiha KÖTEK
- İsrail’in Gazze doğalgazına ihtiyacı var mı?
Önceki ve Sonraki Yazılar