1. HABERLER

  2. YENİLENEBİLİR

  3. HİDRO

  4. Arıkan: Enerji dönüşürse dünya dönüşür!

Arıkan: Enerji dönüşürse dünya dönüşür!

Bene diagnoscitur, bene curatur (İyi teşhis, iyi tedavi)H. ZAFER ARIKAN İLE ÖZEL RÖPORTAJ: Enerji sektörü blockchain, IoT ve AI gibi dijitalleşme teknolojileri...

Arıkan: Enerji dönüşürse dünya dönüşür!

Bene diagnoscitur, bene curatur (İyi teşhis, iyi tedavi)

H. ZAFER ARIKAN İLE ÖZEL RÖPORTAJ: 

Enerji sektörü blockchain, IoT ve AI gibi dijitalleşme teknolojileri sayesinde muazzam bir dönüşüme gebe… Enerji dünyasının dönüşümü ise dünyanın dönüşümü anlamına gelebilir.

Teknolojik yenilikler dünya çapındaki birçok iş kolunda etkilerini çoktan göstermeye başladı. Ancak hiçbir sektör, enerji sektörü kadar insanların hayatında belirleyici değil. Dünya ticareti, savaşlar, açlıkla mücadele, insanlığın dünyamızla sınandığı sınavı ve hatta dünya dışındaki macerası hep enerjiyle doğrudan ilgili. 

Muazzam bir hızla gelişen teknolojinin enerji sektöründeki etkilerini ve yeniliklerin sektörün geleceğini nasıl etkileyeceğini, Enerji Günlüğü Yazarı H. Zafer Arıkan ile konuştuk… 

Sayın Arıkan, genel olarak enerji dünyası ve özelinde yenilenebilir enerji nereye gidiyor, görüşlerinizi alabilir miyiz?

Teşekkür ederim. Sözlerime Latince bir deyiş ile başlamak istiyorum: Bene diagnoscitur, bene curatur. Bu da Türkçe ifadesiyle “İyi bir teşhis, iyi tedavi” anlamına geliyor. Bunu şunun için söyledim. Olayları ve gelişmeleri doğru algılayıp, doğru değerlendirmek zorundayız. Bunun için de olaylara tek yönlü bakmamalı, tarihsel gelişimlerini dikkate alıp bilimsel yöntemlerle sonuç üretmeliyiz. Buradan enerji meselesine gelirsek, büyük ölçekli ve fosil yakıtlı enerji santrallarının yavaş yavaş sonuna geliyoruz. Bunların yerini daha küçük, yakıt mülkiyetinin hiçbir ülkeye ve şahsa ait olmadığı güneş gibi, rüzgar gibi kaynakları kullanan, son derece akıllı ve doğa dostu enerji santrallarıalacak. 

Peki, dünyada hükümetler bu öngörüyü paylaşıyor mu? Olaya bu çerçeveden bakıyorlar mı acaba? 

Biliyorsunuz 2015 yılında Paris’te enerjide yenilenebilir enerji payının artırılması konusunda pek çok ülke anlaştı ve bir hedef ortaya kondu: 2030 yılında yenilenebilir enerji payı yüzde 36 olmalı. Bu hedef, yenilenebilir enerji alanında teknoloji geliştirmekte olan kurum ve kuruluşları, şirketleri motive ederek önemli gelişmelerin, ilerlemelerin sağlanmasına neden oldu. Bu gelişmeler malzemelerde, süreçlerde ve finansmanda dolayısıyla da genel olarak enerji yatırımlarının maliyetlerinin azalmasında önemli bir katkı sağladı. Bu gelişmelere yenilenebilir enerji santrallarının daha küçük ölçeklerde yapılabilme avantajı da eklenince, yeni teknoloji ve platformların pilot uygulamalar olarak pek çok alanda gerçekleştirilebilme imkanı ortaya çıktı. 

Küresel ekonomideki belirsizlik bu konudaki çalışmalar için nasıl bir imkan sunuyor? 

Bu cephede de şöyle bir gelişme yaşandı. Dünyada sıcak para akışında genel olarak daha tutucu bir davranış,eğilim haline geldi. Bu durum, örneğin yeni büyük enerji nakil hatlarının inşası, büyük enerji santrallarının yapımı gibi projelerin ertelenmesine neden oldu. Finansman sağlayıcılar da hem kamuoyunun daha temiz bir dünya baskısı hem de ekonomik gerekçelerle finansman desteklerini yenilenebilir enerji alanlarına kaydırdılar. Böylece yenilenebilir enerji üretim tesisleri inşasının yaygınlaşması, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve yeni iş yapma biçimleri hayatımıza daha hızlı ve çabuk girdi. 

Yeni teknolojilerin geliştirilmesi derken, teknoloji ne kadar belirleyici olacak, sizce? Yani fosil kaynakların mülkiyeti, enerji ticareti, enerji savaşları gibi olgulardan bahsedilir hep?

Enerji dünyasında hakim olan ve 3D olarak adlandırdığımız konudan bir kez daha bahsetmekte yarar var.3D;Dijitalleşme, Desantralizasyon ve Dekarbonizasyonanlamına geliyor. Artık enerji sektöründe yatırım yapacaklar ve enerjinin değişik alanlarında çalışacaklar teknolojiden daha çok yararlanmak için dijitalleşmeyi, daha verimli ve etkin enerji projeleri gerçekleştirmek için desantralizasyonu, nihayet işlerin çevre ve doğa boyutu açısından da dekarbonizasyonu mutlaka dikkate almak zorundalar.

Teknolojik gelişmelerin öncelikle altını çiziyorum. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Bilişim Zirvesi 2018’in ana teması “akıllı şeyler, (yapa)bilen teknolojiler” idi. Bu yeni teknolojiler empati kurabilen, öğrenebilen, tasarlayabilen, kurgulayabilen, karar verebilen ve uygulayabilen teknolojiler. Bu teknolojiler aynı zamanda “iş birliğini” de zorunlu kılıyor. Yani simbiyotik yaşam günümüzde bir ihtiyaç değil zorunlulukhaline gelmiş bulunuyor.

Bütün bu gelişmelerin sonunda şunu söyleyebiliriz: Yıkıcı teknolojilerin de etkisiyle “enerji dünyası ciddi ve büyük bir dönüşümü gerçekleştirmek zorunda” hem de çok hızlı bir biçimde…

Yeni teknolojiler gelecekte enerji dünyasında hangi alanları, nasıl etkileyecek? Biraz somutlaştırarak anlatabilir misiniz?

Dijitalleşme, enerji dünyasının yeni şartlara, yeni ekosisteme uyumu açısından önemli bir dönüşüme imza atıyor. Dijitalleşmenin yarattığı yeni platformlar, yeni uygulamalar hayatımızı hem kolaylaştırıyor hem de biraz önce sözünü ettiğim teknolojileri ve işleri iş birliği içine sokuyor. Artık her şey her şeyin bir parçası haline geldi.

Bu teknolojilerin başında Nesnelerin İnterneti (IoT: Internet of Things)geliyor. Bu sayede nesneleri yani cihazları, makineleri, akıllı telefonları vb.aklınıza ne gelirse, birbirine bağlamak, bilgi alışverişi yapmak, oluşturulan özel ağlar üzerinden değişik işlemleri, ticaret te dahil olmak üzere, yapmak mümkün hale geldi. Örneğin IoT yardımıyla Güneş Enerji Santrallarını birbirine bağlayarak her türlü bilgiyi gerçek zamanlı olarak transfer edebilecek, santrallar arası işlemler yapabileceğiz. 

Bir başka önemli teknoloji/platform ise Yapay Zeka (AI: Artificial Intelligence) ve yanı sıra Büyük Veri’dir(Big Data). Bu teknolojiler yardımıyla tüketici profillerini daha iyi çıkartıp, tüketici davranışlarını daha büyük bir isabetle belirleyecek;gerek üretimde gerek satış ve pazarlama faaliyetlerinde daha öngörülebilir sonuçlar elde edebileceğiz. Bu ise bizi yanlış üretim hedeflerinden ve/veya abartılı satış rakamlarından koruyarak daha rasyonel işletme faaliyetlerini yürütmemize imkan sağlayacak. Tabii en önemlisi de doğru fiyatlamalar olacak.

Blockchainteknolojisine gelince, daha çok bitcoin ile tanıdığımız bu teknoloji birçok yerde uygulama alanı buluyor: bankacılık, sigortacılık, tıp ve sağlık hizmetleri, lojistik, vatandaşlık hizmetleri, tedarik zinciri ve şüphesiz enerji bu sektörlerin en önemlileri. Doğaldır ki yeni ihtiyaçlara, yeni iş yapma biçimlerine uygun olarak gelecekte birçok başka alanda da kullanılabilecek. 

Blockchain tam olarak nedir? Enerji sektöründe ne gibi bir işlev görecek sizce? 

Blockchain aslında şifrelenmiş, dağıtık bir veri tabanı. Bu şifrenin kırılamaması nedeniyle güvenilirolması, bu platformda herkesin her şeyi, işlemleri ve sonuçları şeffafbir biçimde görebilmesi, iki uç arasında, ki bunlar kişiler olabileceği gibi, şirket, kurum ve kuruluşlar da olabiliyor, özgürce ve doğrudan işlem yapmaya imkan vermesi, yani bir diğer ifadeyle aracıları ortadan kaldırması, en önemli özellikleri olarak sıralanabilir. İşte bu özellikleri nedeniyle yukarıda sıraladığım sektörlerde, kıymetli varlıklara ait verilerin işlenmesi, kayda alınması ve takip edilebilmesi onu günümüzde en önemli teknoloji platformu haline getirmiş durumda.

Tüm bu özellikleriyle Blockchain, enerji sisteminin işleyişine neler katacak?

Aslına bakarsanız, yeni bir şeyler katmanın çok ötesine geçecek. Deyim yerindeyse tüm işleyiş, çalışma mantığı yeniden dizayn edilecek. Biraz önce GES’lerin IoT vasıtasıyla birbirine bağlanacağını söylemiştim. Buna bir de blockchain teknolojisi entegre edildiğinde, bu kez değişik yerlerde bulunan GES’lerin ürettiği enerjinin kayıt ve analizlerini yaparak, daha düşük maliyetli bir enerji ticareti gerçekleştirebileceğiz. Çünkü veriler sağlıklı ve güvenilir olacak, bu sayede gerçek enerji arz miktarı belli olduğu için talep miktarına uygun olarak çok daha sağlıklı bir fiyatlamayapma imkanı doğmuş olacak.

Bu iş birliği uygulamaları, gelecekte enerji sektöründe hem daha farklı uygulamalara fırsat sağlayacak hem de maliyetleri aşağıya çekerek iş hacmini artıracak ve yeni işlerin yaratılmasını sağlayacaktır. Bugün analitikolarak adlandırılan çalışmalar sayesinde, ki verilerden ya da bilgilerden faydalı yeni bilgiler üretmek olarak tanımlayabiliriz bunu, daha önce hiç düşünmediğimiz yeni işler sektöre katılacaktır. 

Bir de yenilenebilir enerji kaynaklarının daha etkili hale gelmesi için elektriğin depolanmasına kilit rol biçiliyor… 

Evet, doğru. Son birkaç yıldır enerji depolama sistemlerinde de büyük ilerlemeler kaydedildiğini görüyoruz. Başlangıçta teknik açıdan, şebekelerdeki frekans kaymalarına ve kayıplara çözüm olarak düşünülen bu sistemler daha sonra tamamen farklı amaçlar için de düşünülmeye başlandı. Karbon salınımlarınınazaltılması amacıyla, fosil yakıtlarla çalışan içten yanmalı motorların yerini alması hedeflenen elektrikli araçlardaki (EV: Electric Vehicle)hızlı gelişme, enerji depolama sistemleri üzerinde yapılan çalışmaları da hızlandırdı. 

Bildiğiniz gibi elektrikli araçlar da kendi içinde ikiye ayrılıyor ve bir kısmı otonom elektrikli araçlarolarak adlandırılıyor. Bu araçların şimdilik fosil yakıtlı araçlar kadar bir menzili olmasa da ileride bugünkü kapasitelerinin üzerine çıkacağı açık. Bu araçlar, enerji sektörünün önüne ilave imkanlar ve işler de sundu. Birincisi IoT uygulamalarının artması, ikincisi otonom araçların kendisinin de bir enerji depolama sistemi özelliği taşıması nedeniyle, buralardan yapılacak enerji ticaretinin yaygın hale gelmesi.

Görüldüğü gibi teknik ilerlemeler, teknolojik gelişmeler ve yeni işler hep birlikte hızlanarak artıyor. Bu ise enerji dünyasında yeni bir ekosistem demek…

Enerji dünyasında yeni teknolojilerden, yeni ekosistemden bahsederken yeni kavramlardan da söz ediyoruz. Bunlardan birisi de PROSUMER. Nedir #PROSUMER ve yukarıda anlattıklarınızla nasıl bir ilişkisi var?

Yenilenebilir enerjinin, özellikle güneş enerjisinin ve teknolojilerinin, hızlı biçimde gelişmesine ve yatırım maliyetlerinin önemli ölçüde düşmesine paralel olarak, tabii bu arada bazı ülkelerde enerji fiyatlarının artmasını da dikkate almak gerekiyor, enerji tüketenlerin (consumer) bir kısmı üretici haline gelmeye (producer) başladı. İşte hem üretici hem de tüketici özelliği olan kişi ya da kuruluşlara bu nedenle prosumerdiyoruz. Bu arada prosumer’e Türkçe’de de bir karşılık arayışı mevcut ve şimdilik daha çok #türetici kelimesi tercih ediliyor, kim bilir kalıcı da olur belki.  

Bu yeni yaklaşımı, yani prosumer’i (türetici) desantralizasyon, dijitalleşme ve daha önce anlattığımız enerji depolama sistemleri de önemli ölçüde destekledi. Bu yapılar, yani prosumer’lar, hangi kaynaktan olursa olsun, güneşten, rüzgardan, hatta şebekeden aldığı veya ürettiği enerjinin fazlasını, enerjinin ucuz olduğu saatlerde depolayarak, pahalı olduğu saatlerde piyasaya satmak suretiyle önemli gelirler elde etmeye başladı. Böylece işlem boyutu olarak küçük, ancak kümülatif olarak, işlem miktarı çok büyük olan enerji ticaretirakamlarına ulaşıldı. 

Binlerce tüketim noktasının aynı zamanda üretim birimi haline gelmesi, sistemin yönetimini güçleştirecektir ister istemez, değil mi? 

Evet, bu doğru ama işte tam da bu noktada blockchain teknolojisi devreye girdi. blockchain milyonlarca kullanıcıyı içinde barındıran devasa sistemin yönetilmesi gibi bir problem yaşanmasını da ortadan kaldırdı. Çünkü herkes kendi işini yaparak sistemin bir parçası haline geldi. Enerji ticaretindeki aracılar ortadan kalktı ve işlem maliyetleri önemli oranda azaldı. Ayrıca anlaşmanın tarafları kendilerine özel, gizli anlaşmalar yapmaya ve ticari işlemler bir anda çığ gibi büyümeye başladı. Blockchain platformunda yer alan taraflar, bu platformda bulunan deftere arz ve taleplerini gerçek zamanlı olarak işledikleri için herkes ne kadar arz ne kadar talep olduğunu anında, blockchain’in şeffaflığı sayesinde açık ve net bir biçimde gördü. Bu ise arz ve talep arasında, daha önce yaşanan farkı azaltarak hem enerji maliyetlerini aşağıya çekti hem de arz-talep dengesinin oluşmasına olumlu yönde bir katkı sağladı.

Bugün enerji üretimi ve ticareti küresel ölçekte giderek büyüyor ama devletlerin kontrolü altında büyüyor. Prosumer dediğimiz üretip-tüketenler gelecekte, büyük tablonun neresine oturacak? 

Şunu vurgulamakta yarar var: Blockchain’in en önemli ve heyecan verici esas faydası, merkezi yapının etkisinin(ki buna kontrolünün de diyebiliriz) kısa vadede azalacak, uzun vadede kalkacak olması yani desantralizasyona yapacağı pozitif etki. Bu ise ana şebekeden bağımsız mikrogrid(mikro şebeke) yapıların güçlenip yaygınlaşması, enerjinin üretildiği yerde tüketilmesi anlamına geliyor.

Bu gelişmelerin sonunda ana şebekenin (grid) işleri kolaylaşacak, enerji ticaretindeki maliyetler azalırken blockchain sayesinde, yapılacak akıllı sözleşmelerle (bunlar smart contracts olarak da adlandırılıyor)enerji ticaret hacmi çok hızlı bir şekilde artacak; özellikle de bölgesel enerji arz ve talebi çok daha dengeli bir hale gelebilecek…  

Enerji dünyasıyla ilgili ilginç ve etkileyici şeyler anlattınız. Peki bu gelişmelerin dışında kalmamak için Türkiye’de nelerin yapılması, nelere dikkat edilmesi gerekir?

Her zaman söylediğim birkaç hususu yine söylemek isterim. Bahsettiğimiz teknolojilerin ve işlerin sağlıklı bir biçimde ülkemizde de yerleşip uygulanabilmesi için hukuk ile (yani yasalar, yönetmelikler, tebliğlerle şikayet ve dava mercilerinin neresi olacağı) arasındakimakasın açılmaması lazım.  

İkinci önemli konu ise bir an önce ilgili konularda standartların oluşturulmasıstandart hazırlama çalışmalarına başlanılmasıgerekir. Yapılacak işler ve işlemler bu standartlara uygun olarak yapılmalı. Bu kaliteyi de garanti edecek, rekabet gücümüzü artıracak ve dahası uluslararası piyasalarda marka yaratabilmemize imkan verecektir.

Yine bir başka önemli husus, yeni ekosistemin ihtiyaçlarına uygun yeni insanın yaratılmasıdır. Yani her seviyeden ve meslekten bu insanlarınöğrenimi ve eğitimiüniversitelerin bilimsel çalışmalara ağırlık vermesive iş dünyasıyla daha yakın ilişkiler kurup iş birlikleri geliştirmesidir.

Bence en önemli konular bunlar. Tabii söylenebilecek başka hususlar da var ama bunlar en önemlileri… 

Aydınlatıcı bir sohbet oldu. Son olarak ne söylemek istersiniz?

İnsanoğlu en büyük ekosistem olan dünyamızın dengesini önemli ölçüde bozmuş bulunuyor. Ama düzeltecek olan da düzeltmesi gereken de yine kendisi. Bu açıdan baktığımızda hayatın her alanında dönüşüm gerçekleştirmek, dünyayı güzelleştirmek, daha yaşanabilir hale getirmek zorundayız. Ülkemizde ve enerji dünyamızda da bu değişimi yakalamak ve gerekli dönüşümü sağlamak zorundayız

Müsaade ederseniz Charles Darwin’in sözleriyle röportajımızı tamamlayalım:

         Ne en güçlü olan tür hayatta kalır,

         Ne de en zeki olan…

         Değişime en çok adapte olabilendir

         Hayatta kalan…

Enerji Günlüğü olarak, bu güzel sohbet için biz teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim. 

Enerji Günlüğü / ÖZEL 

Önceki ve Sonraki Haberler