1. YAZARLAR

  2. H. Zafer ARIKAN

  3. Hidrojen çalışmaları üzerine birkaç söz...
H. Zafer ARIKAN

H. Zafer ARIKAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Hidrojen çalışmaları üzerine birkaç söz...

Değerli Okurlar,

Bildiğiniz üzere, hidrojen konusu bir süredir sıcak gündem maddesi. Son olarak SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi’nin yapmış olduğu çalışmalar ve yayınlanan “Türkiye’nin Ulusal Hidrojen Stratejisi için Öncelik Alanları” dökümanı (1) bu konuda oldukça önemli bilgiler sağlıyor. Belirtildiğine göre, 1970’den 31 Ekim 2019 tarihine kadar hidrojen konusunda, ülkemizde değişik kurum ve kuruluşlarda 28.156 çalışma yapılmış ve bir dizi ARGE çalışmaları yürütülmüş. Ancak politika belirleyicilerin beklentilerinin karşılanmaması nedeniyle daha sonra bu çalışmalar sonlandırılmış.

Demek ki birçok kişi ve kuruluş konunun önemini aslında biliyor ama değişik nedenlerle bir türlü bir araya gelinemediğinden, çalışmalar verimli bir biçimde yürütülemediğinden ortaya bir sonuç çıkmıyor. Öyleyse yapılacak ilk iş, bu alanda yapılmış çalışmaları bir araya getirmek ve değerlendirmek; başarısızlık nedenlerini ortaya koymaktır. Daha sonra, hidrojen çalışmalarını koordine edecek bir organizasyonun kurulması; paydaşların ve bunların paydaşların görev ve sorumluluklarının belirlenmesi gerekiyor. Açıktır ki paydaşların özgürce hidrojen çalışma alanlarını seçebilmeleri ve yürütebilmeleri gerekir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, ülkemizin sınırlı kaynakları dikkate alınarak bu çalışmalarda tekrarlardan kaçınılması gerektiğidir.

Bir başka önemli konu da mevzuat ve standart hazırlama çalışmalarıdır. Yenilenebilir enerji alanında, özellikle güneş enerjisine baktığımızda, son yedi-sekiz yılda yayınlanan mevzuatın (yönerge, tebliğ, vb.) sayısını eminim hiç kimse bir defada söyleyemeyecektir. Standartlar konusunda ise ne yazık ki tercüme yaparak dahi günceli yakalayamıyoruz.

Bir başlangıç olmak üzere, UFUK 2020 kapsamında yürütülen çalışmalarda, standartların hazırlanması ve güncellenmesine ilişkin iş paketlerine, özellikle Türk Standartları Enstitüsü ve ilgili özel sektör kuruluşlarımızın talip olması, ülkemize birçok açıdan fayda sağlayacak; yurt dışında yapılan çalışmaların neredeyse tamamı hakkında bilgi sahibi olunabilecektir.

Bugün küresel hidrojen üretiminin çok büyük bir kısmı (%95) fosil yakıtlara dayalı olarak, çok küçük bir kısmı (%5) ise sudan üretilmektedir. O zaman şu soruyu soralım: Doğalgaz, kömür ve su dışında başka kaynakların kullanılması mümkün müdür?

Örneğin, Karadeniz’de bulunan hidrojen-sülfür potansiyeli değerlendirilebilir mi? Bu sayede Karadeniz’e kıyısı bulunan Türkiye, Rusya, Romanya, Bulgaristan, Gürcistan ve Ukrayna bu çalışmalara dahil edilip bir taraftan çok uluslu bilimsel çalışmalar yürütülürken Karadeniz’de ekonomik iş birliği imkanları da arttırılabilir mi?

Bu aynı zamanda bölgede politik istikrarın arttırılması açısından önemli bir rol oynamaz mı? Ayrıca Karadeniz kirliliğinin zaman içerisinde azaltılması ve buradaki ekosistemin iyileştirilmesi önemli bir kazanç sayılmaz mı?

Geçmiş yıllarda Gazi Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada Hidrojen Sülfürden Hidrojen elde edilmesi konusu ayrıntılı olarak ele alınmış ve sonuç kısmında şu görüşlere yer verilmiştir. (2)

Türkiye kendisi için çok önemli bir kaynak olan Karadeniz dip sularında bulunan hidrojen sülfür potansiyelinin önemini kavramalı ve bu kaynağı yenilenebilir enerji kaynakları ile destekleyerek hidrojene geçiş sürecini başlatmalıdır.

Karadeniz Bölgesi hidrojen enerji merkezi kabul edilerek ülke genelinde alternatif enerji kaynaklarıyla desteklenen enerji projeleri geliştirilmelidir.

Hangi kaynaklardan hangi yöntemle üretilirse üretilsin, hidrojen çalışmalarında odaklanmamız gereken birkaç temel konu var ki bunlar makul maliyetli, güvenilir, temiz ve emniyetli bir üretim, iletim/dağıtım, depolama, alt yapı ve son kullanıcı uygulamalarıdır.

Son bir parantezi de hidrojen uygulama alanları arasında önemli bir yer teşkil eden lojistik ve ulaşım sektörüne açalım. Bilindiği gibi bu sektör enerji tüketiminde en yüksek emisyon üreticisi ve en büyük petrol kullanıcısıdır.

Hidrojen ihtiyacına yönelik hesaplamalarda, konunun lojistik-ulaşım sektöründe karayolu taşımacılığı dışında başka bir seçenek yokmuş gibi ele alındığını görüyoruz. O zaman soralım, karayollarına mecbur muyuz? Ülkemiz 1960’lı yıllardan başlayarak yapmış olduğu karayolu tercihi nedeniyle hangi bedelleri ödemek zorunda kalmış ve kalmaktadır? Bunun bir maliyet analizi, örneğin kazaların neden olduğu işgücü kayıpları, sağlık harcamaları, çevre zararları, çarpık kentleşme bedeli, ithal edilen petrole ödenen döviz vb. gerçek anlamda yapıldı mı? Gidilmeyen otoyollara ve geçilmeyen köprülere ödenen döviz garantili yatırımlar yerine demiryollarına yatırım yapılamaz mıydı? Demiryolu taşımacılığı sayesinde emisyon rakamları da aşağıya çekilemez miydi? Daha pek çok soruyu sormak mümkün. Yazımızı hidrojen çalışmalarında görev alan tüm paydaşlara başarılar dileyerek tamamlayalım.

(1) Türkiye’nin Ulusal Hidrojen Stratejisi İçin Öncelik Alanları, SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi

(2) Hidrojen Enerjisi ve Türkiye’deki Hidrojen Potansiyeli; Nihat ÖZTÜRK, Mehmet BİLGİÇ, Cemali ARSLAN, Gazi Üniversitesi

Önceki ve Sonraki Yazılar