Türkiye’de 2023 yılına ilişkin düzeltilmiş gelir dağılımı istatistikleri geçtiğimiz günlerde yayımlandı.[1] Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamların bize söylediği şu: Bu ülkede zaten sorunlu olan gelir adaleti her yıl biraz daha bozuluyor; tepedekiler giderek zenginleşirken, altta kalanlar daha da fakirleşiyor.
Milli gelirin ne ölçüde adil dağıldığını gösteren Gini Katsayısına göre, Türkiye’deki gelir eşitsizliği son 18 yılın en olumsuz noktasına ulaşmış. Üstelik dengesizlik son birkaç yılda rahatsız edici boyutlarda gerçekleşmiş.
TÜİK’in rakamlarına göre; 2023 yılında nüfus içinde en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay ile kalan yüzde 80'lik kısmın aldığı pay neredeyse birbirine eşit. Tepedeki yüzde 20’lik grubun geliri ile en alttaki yüzde 20’lik grubun payına düşen gelir arasındaki fark, 8 kattan fazla.
Gelinen noktada, Türkiye bütün Avrupa Kıtası’nın gelir dağılımı en bozuk ülkesi konumuna terfi etmiş.[2] Dünya geneli ile karşılaştırmada da durum aşağı yukarı aynı, çünkü gelir adaletsizliği Türkiye’den daha olumsuz sadece birkaç ülke ancak bulabilirsiniz.
Açıkçası ülkemiz, gelir adaleti bakımından, yetişmeye çalıştığı gelişmiş ülkelere doğru değil ama çoğunluğu Afrika ya da Orta ve Güney Amerika’da bulunan Kongo, Kamerun, Zambiya, Kolombiya ya da Panama gibi sorunlu ülkeler ligine doğru yol alıyor.
Peki ne yapmak lazım?
Bu soruya cevap aramak için şu soru ile devam edelim: Bir ülkenin yönetimine neden talip olunur?
O ülkede yaşayanların gelirini, refahını, yaşam kalitesini artırmak, adalet ve güven duygusu içinde yaşayabilmelerini, geleceğe umutla bakabilmelerini sağlamak için yönetimi üstlenmeye talip olursunuz değil mi?
Öyle elbette... Ama bugün geldiğimiz noktada, toplumun çok büyük bir kesimi fakirleştiğini ve ülkedeki mutlu bir azınlıkla aralarındaki uçurumun hızla derinleşmekte olduğunu giderek daha fazla hissediyor. Geniş kesimlerin refahı hızla aşınırken, büyük şirketlerin kârları inanılmaz ölçülerde artıyor.
Neticede, üst gelir grupları iyice zenginleşirken, toplumdaki dengesizlik artıyor, toplumsal huzur bozuluyor. Zaten hayat pahalılığıyla, işsizlikle boğuşmakta olan dar gelirliler bir de ülkede hızla artmakta olan her tür şiddet olayıyla yüz yüze geliyor.
IMF başkanlarının dahi gelir adaletine vurgu yapma ihtiyacını hissettiği[3] ve “yüksek gelir eşitsizliğinin toplumsal sermaye ve kurumlara güven üzerinde aşındırıcı bir etkiye sahip olduğunu artık öğrendiklerini” itiraf ettiği[4] bir dönemde, ülkemizdeki ekonomi yönetimi ise hâlâ geçtiğimiz yüzyılın insanı görmezden gelen vahşi ekonomi politikalarını devam ettirmekte ısrarlı.
Ve elbette bu politikaların yine dar gelirli kesimlerin; işçilerin, memurların, emeklilerin gelirlerini iyice kısmaya yönelik olduğunu ve dolayısıyla gelir adaletsizliğini daha da derinleştirmekten başka hiç bir işe yaramadığını hepimiz açıkça görebiliyoruz.
[1] Türkiye İstatistik Kurumu, 2024. Gelir Dağılımı İstatistikleri, 2023, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Gelir-Dagilimi-Istatistikleri-2023-53840#:~:text=En%20son%20yap%C4%B1lan%20ara%C5%9Ft%C4%B1rma%20sonu%C3%A7lar%C4%B1na,ise%200%2C431%20olarak%20tahmin%20edildi. Erişim: 17.10.2024.
[2] World Bank, 2024. Gini Index, https://data.worldbank.org/indicator/SI.POV.GINI?year=2006, Erişim: 17.10.2024.
[3] The Guardian, 2024. Tackling inequality vital for next century of growth, IMF head says, https://www.theguardian.com/business/2024/mar/14/imf-kristalina-georgieva-inequality-growth-living-standards-john-maynard-keynes, Erişim: 18.10.2024.
[4] IMF, 2024. The Economic Possibilities For My Grandchildren, https://www.imf.org/en/News/Articles/2024/03/08/sp031424-kings-college-cambridge-kristalina-georgieva, Erişim: 18.10.2024.