Güneşe dayalı elektrik üretim altyapısı 10 bin megavat (MW) seviyesine yaklaştı. Bunun ciddi bir bölümü, lisanssız elektrik üretim tesislerinden oluşuyor.
Peki bu kadar kurulu güce hangi şartlarda, nasıl ulaşıldı hatırlıyor muyuz? Aslında biliyoruz ama unutmaya meyilliyiz. O halde hemen altını çizelim, bugünkü GES kurulu gücünün ulaştığı seviyeyi uygulanan teşvik mekanizmalarına borçluyuz.
Çünkü fotovoltaik sistemlerle kilovatsaat başına elektrik üretmenin maliyeti piyasa şartlarına göre ekonomik değildi. O yüzden de bu alana yapılacak yatırım, piyasa şartlarında fizibıl görülmüyordu. Bunun üzerine, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla küresel trendlere de uygun şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımlar teşvik edilmeye başlandı.
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) olarak bilinen teşvik modeli böyle ortaya çıktı. Amerika’yı yeniden keşfetmeye de gerek yoktu, bütün dünyada bu kaynaklara yatırımlar teşvik ediliyordu.
Ancak başlangıçta kilovatsaat (kWh) başına en yüksek elektrik alım fiyatı desteğini alan iki kaynaktan biri güneş diğeri biyokütle idi. Yani yeni kurulacak rüzgar ve hidroelektrik santrallerine 7.3 cent (dolar), jeotermale 10.5 cent, güneş ve biyokütle santrallerine de 13.3 cent alım garantisi veriliyordu. (Geçtiğimiz yıldan itibaren bu destek fiyatları çok daha aşağılara çekilerek TL bazında verilmeye başlandı.)
En yüksek destek güneşe verilmesine rağmen yatırımlarda bir hareketlilik görmek mümkün olmadı. Bunun üzerine, güneşten küçük ölçekli yatırımları yaygınlaştırma hedefiyle gündeme gelen lisanssız güneş santrali yatırımları alım fiyatının yanında başka maliyeti düşürücü teşviklerle de desteklendi. Bütün elektrik üreticilerinden alınan şebeke kullanım bedelinin, lisanssız üretim tesislerinden alınmaması ya da çok düşük alınması yaklaşımı benimsendi. Bu da EPDK eliyle yapıldı. Fakat, 2017 yılında lisanssız tesislerden de şebeke kullanım bedeli alınması gündeme geldi. Başlangıçta koyulan kuralların değiştirilmesi anlamına gelecek bu yöndeki karar gelen tepkiler üzerine ertelendi. Yani bu tesisler, büyük bir dağıtım bedeli indirimiyle yollarına devam etti. Geçtiğimiz günlerde konu tekrar gündeme getirildi ve lisanssız üretim tesislerinden şebeke kullanım bedeli alınması uygulaması devreye sokuldu.
Aslında bugün aynı alanda yatırım yapmaya kalkışsanız, şebeke kullanım bedeli sizi kararınızdan caydırmaya yetmez. Çünkü güneş enerjisinde kWh başına yatırım maliyetleri 10 sene öncesinin çok daha altına inmiş durumda.
Ancak söz konusu tesisler, bugünkü maliyetlerle yapılmış değil. Devreye alındıkları dönemdeki kWh başına maliyetler ödenerek kurulmuş bu tesisler için bugünkü maliyetlere bakılarak geriye doğru işleyecek maliyet arttırıcı kararlar alınması doğru değil.
Piyasadaki lisanssız üretim tesislerinin önemlice bir bölümü teşvikli fiyattan elektrik satma haklarını kullanacakları ilk 10 yıllık dönemin ortasına bile gelmiş durumda değiller. 10 yılını dolduran tesisler için otomatikman devreye girecek sistem kullanım bedeli alma uygulamasını öne çekmenin, yatırım ortamına duyulan güveni sarsacağı açıktır. Tabii, alınan kararın arkasında, piyasadaki oyuncuların bilmediği başka bir gerçek varsa, onu bilmek herkesin hakkı, kamuoyuna açıklanmalı. Yoksa güven erozyonu kaçınılmaz.
Güneş santraline kurulduğu dönemin şartları dikkate alınarak verilmiş desteklerin, süresi dolmadan geri çekilmesi yanlış. Bugün o destekler gözünüze fazla büyük görünse de, bu böyle.