Enerji Günlüğü - Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar, binek otomobillerden başlayarak araç filolarının ilk etapta yüzde 5’ini elektrikli araçlardan oluşturacaklarını söyledi.
İstanbul Anadolu Yakası, Başkent ve Toroslar elektrik dağıtım bölgelerinde yaklaşık 20 milyon kişiye hizmet sunan Alman E.ON ve Sabancı Holding ortaklığı Enerjisa Enerji, yaptığı kimi çalışmalarla Türkiye’de bu alandaki genel gidişata dair bir fikir de veriyor. Enerjisa Enerji, özellikle bu alandaki start up’ları destekleyerek bir enerji hinterlandı oluşmasına katkı sunmayı hedeflemesiyle de öne çıkıyor. Birleşmiş Milletler’in sürüdürülebilir kalkınma ilkelerini rehber olarak benimseyen Enerjisa Enerji’nin sürdürülebilirlik yaklaşımı da oldukça kapsayıcı. Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar ile dünyada ve Türkiye’de enerji alanındaki ana eğilimler ile şirketin faaliyetleri hakkında konuştuk.
Enerji sektörünü şekillendiren ana trendlerden söz etsek?
Dünyada enerji sektörünü şekillendiren ve 5D olarak adlandırılan beş makro trendden bahsetmek mümkün. Bunları dekarbonizasyon, dijitalleşme, desantralizasyon, demokratikleşme ve deregülasyon olarak sıralayabiliriz. İklim değişikliği ve çevre kirliliği belki de dünyanın küresel ölçekte ele aldığı en önemli konuların başında geliyor.
Bunları biraz açabilir misiniz?
Elbette. Enerji sektörü de bıraktığı karbon ayak izi açısından sorunun en büyük aktörlerinden biri konumunda. Dolayısıyla elektrik enerjisinin değer zincirinin her halkasında karbon salımını azaltmak çok önemli bir trend. Bu noktada dünyada önemli teşvikler de gündemde. Hatta bu konuda atılacak adımlarla 9 milyon yeni istihdam sağlanması öngörülüyor. Dijitalleşme ise çağımızın belki de gelişimi en büyük ivmeye sahip olgusu. Dijitalleşmenin gerek sektörlere gerekse de tüketicilerin davranışlarına etkisi pandemi sürecinde çok daha fazla hissedildi, hissediliyor. Pek çok hizmet giderek artan oranda dijital ortamda, dijital çözümlerle sunuluyor. Ve elbette enerji sektöründe de dijitalleşme sektörü etkileyen en önemli trendlerden biri olarak dikkat çekiyor.
Desantralizasyon ne demek?
Aslında bu kavram özetle merkezileşmenin tersi. Ama enerji sektörü açısından bakarsak desantralizasyon ya da adem-i merkeziyetçilik büyük iletim ve dağıtım şebekelerinin tüketim noktalarına kayan mikro şebekelere dönüşümünü ifade ediyor. Ve bu, yerinde üretim yerinde tüketim ile yenilenebilir kaynaklardan daha fazla yararlanmayı, ayrıca dağıtım, üretim ve depolama gibi önemli çözümleri de içinde barındıran bir trend.
Bir de deregülasyon ve demokratikleşme demiştiniz...
Deregülasyon, sektördeki bürokratik yükü azaltan, ihtiyaçların hızlı karşılanmasını ve inovasyonu teşvik edecek uygulamaların önünü açan, daha dar kapsamlı ancak etkili regülasyonların uygulanmasını ifade eden bir olgu. Demokratikleşme de genel olarak sektöre girişteki bariyerlerin önünü açmak ve daha fazla oyuncuyla daha rekabetçi ve katılımcı bir ortam yaratmayı ifade eder. Biz sektörümüzü bu küresel trendler ışığında okuyor ve bunları yol haritamız için önemli birer rehber olarak görüyoruz.
Küresel trendlerin Türkiye’deki yansımaları neler?
Elbette dünyadaki trendlerin her ülkede farklı yansımaları olduğu gibi ülkemizde de etkili tetikleyici faktörler söz konusu. Ülkemize bakarsak hala hızlı kentleşme söz konusu ve bunun süreceğine inanıyoruz. Bununla birlikte elektrifikasyon, yani şebekenin yayılıp büyümesi de ülkemiz için önemli bir faktör. Verimlilik de Enerji Bakanlığı Strateji Belgesi’ne de girmiş Türkiye’nin önemli bir dinamiği. Dünyadaki trendler ışığında bu dinamiklere baktığımızda her bir kesişim alanında fırsat olduğunu söylemek mümkün. Biz de stratejimizi ve yol haritamızı bu doğrultuda şekillendiriyoruz.
Enerji verimliliği bizi kurtarır mı?
Enerji verimliliği bugün dünyadaki en ucuz enerji kaynağı. Büyük ölçekli yatırımlar yapmadan çok ucuza ve neredeyse sıfır karbon salımıyla büyük kazanımlar elde etmek mümkün. Dolayısıyla bu alanda atılacak her adım elbette insanlık için de büyük kazanç. Biz de bu konudaki farkındalığın arttırılmasına yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Yüzbinlerce öğrenciye ulaşan Enerjimi Koruyorum ve müşterilere yönelik İşimin Enerjisi projelerimizle bu alanda inisiyatif alıyoruz. Sektörün lideri olarak bu noktada kendimizi sorumlu görüyoruz. Verimlilik konusunda adımlarla yüzde 35 seviyesine kadar kazanç sağlamak mümkün.
Enerjide yeni nesil yatırımlar nedir?
Küresel makro trendler ve ülkemizdeki dinamikler aslında bu yatırımlar hakkında bize ışık tutuyor. Biz Enerjisa olarak 2010 yılından bugüne teknoloji alanında şebeke yatırımlarını yapıyoruz. Ancak yeni enerji dünyası dağıtık üretim, depolama, e-mobilite ve dijital müşteri çözümleri gibi unsurları önümüze çıkarıyor. Bu alanlarda yapılacak ve odağında sürdürülebilirlik ile teknoloji olan her yatırımı yeni nesil enerji yatırımı olarak nitelendirebiliriz.
Elektrikli araçların yaygınlaşma hızına dair beklentileriniz nedir?
Elektrikli araçlar hızla büyüyen ve dünyanın geleceğinde önemli yere sahip olmaya devam edecek bir alan. Şu anda dünyada 2,5 milyon adet hibrit ve elektrikli araç bulunuyor. 2030 yılında bu rakamın 50 milyon adete ulaşması öngörülüyor. Avrupa’da ise daha bugünden elektrikli ve hibrit araçların satışı dizel araç satışlarının önüne geçmeye başladı. Bu konjonktürde biz de Enerjisa olarak gerek bu gelişimin şebekemiz üzerindeki etkisine yönelik yatırımları planlamak ve uygulamak, gerek Eşarj ile şarj istasyon ağını genişletmek üzere aksiyonlarımızı alıyoruz.
Kendi araç filonuzda elektrikli araçlar var mı?
Bu konuda ciddi bir hazırlık içindeyiz. Kendi araç filomuzun yüzde 5’inin elektrikli ve hibrit araçlardan oluşması yönünde fizibilite çalışmalarımızı tamamlamak üzereyiz. Yani ilk etapta filomuzdaki yaklaşık 100-150 arasında aracı elektrikli araçlar ile değiştireceğiz. Bunun için her bölgenin değişen ihtiyaçlarına yönelik analizleri de yapıyoruz. Tabii ilk tercihimiz bu noktada satışa başladığında yerli ve milli aracımız TOGG olacaktır.
Mehmet KARA - Enerji Günlüğü