1. YAZARLAR

  2. Dursun YILDIZ

  3. Enerjideki eko-riskler
Dursun YILDIZ

Dursun YILDIZ

Yazarın Tüm Yazıları >

Enerjideki eko-riskler

Enerji sektörü ile ilgili eko(nomik) ve eko(lojik) riskler kapımızı çalmaya başlayacak gibi görünüyor. Bir diğer deyişle Ekonomik enerji riskleri ve ekolojik enerji riskleri ile karşı karşıya gelmek üzereyiz.

Geçen hafta 12 Mayıs’ta Sabancı Holding Enerji Grubu Başkanı Mehmet Göçmen’in “Türk enerji sektörü şu anda yerli bankalara 50 milyar dolardan fazla borçlu ve bunun yarattığı bir risk var” açıklaması bu alandaki tabloyu ortaya koydu.

Birçok kişi bu açıklamadan farklı sonuçlar çıkarabilir ama bizim için ortaya çıkan sonuç  kredilerin geri ödenmesinin hidrolojik, ekolojik ve ekonomik koşullara bağlı olduğudur.

Risk varsa riski azaltma ve/veya ortadan kaldırma çalışmaları yapılır. Bu çalışmalarda ekonomik riskler hep öncelik alır, ekolojik ve diğer riskler geride kalır. Yatırımcı için eko(nomik) risklerin ortadan kaldırılmasında ilk akla gelen tabii ki fiyat mekanizması olur.

Geçen hafta olduğu gibi enerji yatırımcısı doğal olarak sektörün önünün açılması için gerçekçi bir fiyat mekanizmasına ihtiyaç var der. Tüketici de genellikle bu “gerçekçi fiyat mekanizması”nın ne olduğunu anlar ve zam istemez.

VERİMSİZLİK NEYİN SONUCU?

Aslında aranan şeyin adı verimli, ekonomik ve ekolojik olarak sürdürülebilir bir enerji üretim modelidir. Enerji sistemlerindeki verimsizlik sadece  müşteriye fiyat artışı olarak yansıyabilecek önemli bir sorun değil aynı zamanda bir şeylerin de sonucudur. Verimsizlik enerjide altyapı ve üstyapı plansızlığının doğal bir sonucudur.

Son günlerde son müşterinin fiyatını değiştirmeden Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir kaynaklara dönebileceği bir modelin varlığından söz edenler var ama bunun ne olduğunu açıklayan yok. Bu modelin kısa vadede yenilenebilir kaynaklarla sürdürülebilir sonuçlar verebilmesi teknik olarak çok kolay değil. Ancak akılcı bir planlama ile başlamamız gerekiyor.

FİYAT AYARLAMASI VE DESTEKLER

Enerji sektöründeki bazı aktörler tarafından önerilen, üst ve alt sınırı tespit edilmiş bir fiyat mekanizması oluşturulması düşünülebilir. Ancak bunun yan etkilerinin ekonomik ve ekolojik riskleri arttırabileceği ve sistemi zorlayabileceği de dikkate alınmalıdır.

Sektördeki temsilciler bugünkü fiyatlar uygun değil, hem eski yatırımları ödemekte zorlanan hem de yeni yatırımları yeterince özendiremeyen bir durumla karşı karşıyayız diyerek destek istiyorlar.

Destek istenen enerji kaynağı yelpazesi durmadan genişliyor. Yenilenebilir kaynaklara destek yetersiz deniyor, yerli kömürün de destek olmadan yatırıma dönüşmesinin pek mümkün olmadığından söz ediliyor. Türkiyede enerjinin desteksiz ayakta duramama sorunu kökleşiyor.

EKO-RİSKLER

Bu kadar desteğe ihtiyaç duyan bir enerji sektöründe de eko riskler artıyor. Ekonomik olarak artan risk kredilerin geri ödenmesindeki sıkıntı, ekolojik olarak artan risk de çevre duyarlığından uzak enerji üretimidir.

Her iki riskin de faturası sonunda enerji fiyatları üzerinden tüketiciye çıkar. Enerjide plansızlık ekonomik olarak ekolojik üretim yapmayı da zora sokar. Bu döngü sonunda ekolojiyi sürekli riske eden “ekonomik” bir sistem yaratır ki, bu da sürdürülebilir olmaz.

Konuya sadece nükleerdeki yavaş ilerleme, baz enerji ihtiyacımız, enerjide dışa bağımlılık ve arz güvenliği açısından baktığımızda yerli kaynaklarla üretim hepimizin tercihidir. Hele birincil enerji kaynaklarında yüzde 70’ler civarında dışa bağımlı olduğumuzu düşünürsek yerli kömürün desteklenmesi uygun da olur. Ancak işin esasını göz ardı etmeden...

İşin esası, Türkiye yerli kömürünü kullanmak istediğinde iki temel sorunu çözmek durumunda kalacak. Birincisi Paris’te COP21’de attığı imzanın gereklerini yerine getirmek için her türlü yatırımda çevre duyarlılığını dikkate alacak. Bunun buradaki anlamı yerli kömürü kullanırken karbon tutma ve saklamalı, hava soğutmalı, temiz kömür teknolojisine sahip tesisler yapacak. Böylece ekolojik riski ortadan kaldıracak.

Ancak alınacak bu önlemler ilk yatırım ve birim üretim maliyetini yükseltir. Bu da üretilen enerjiye kamunun çok cazip bir satın alma garantisi vermesini gerektirir. Bu garanti verilmeden özel sektör bu eko(nomik) riski almaz. Alırsa eko(lojik) riski artar.

Enerjide eko-risklerin arttığı, yatırımcı için de tüketici için de doğal çevre için de zor olan bir dönemden geçiyoruz. Kamusal hizmet anlayışından tamamen kopmadan ekolojik duyarlılığı da dikkate alan bir dengeli fiyatlamanın, çok akılcı yenilenebilir enerji politikalarına ihtiyacı olduğu çıkıyor ortaya. 

Önceki ve Sonraki Yazılar