Enerji Günlüğü - Sabancı Üniversitesi Enerji Teknolojileri ve Yönetimi (ETM) Programı Direktörü Murat Kaya, veri analitiği, dijitalleşme, optimizasyon ve yapay zeka yaklaşımlarının, enerji sektöründe gelişmeleri yakından izleyip uyum sağlayabilen lider yöneticilere ihtiyaç gösterdiğini söyledi.
İklim değişikliğinin dayattığı karbonsuzlaşma çabaları nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliş, uzun süredir enerji sektöründe ana belirleyicilerden biri. Enerji sektörü dünyada ve Türkiye’de ciddi bir dönüşüm geçirirken, diğer sektörler üzerinde de dönüştürücü bir etkiye sahip. Bu dönüştürücü etki, tüm sektörlerin iklim değişikliğiyle mücadelede gönüllü olarak ya da üzerlerinde hissettikleri kamuoyu baskısı nedeniyle rol üstlenmeye yönelmelerinden ileri geliyor. Zira tüm sektörler bir şekilde enerji tüketicisi ve ekonomi aktörlerinin kullandıkları enerjinin kaynağı sürekli sorgulanır halde.
Tüm bunların yol açtığı dinamizm, enerjinin üretimden tüketime kadarki tüm aşamalarında yetişmiş insan kaynağı ihtiyacını da arttırıyor elbette. Ve üniversiteler de bu sürecin kendilerine yüklediği görevlerden uzak kalmıyor. Gerek açtıkları yeni bölüm ve programlar gerekse mevcut programların müfredatındaki değişiklikler, akademik dünyanın aldığı aksiyonların başında geliyor. Sabancı Üniversitesi Enerji Teknolojileri ve Yönetimi (ETM) Programı Direktörü Murat Kaya’ya, dünyada ve Türkiye’de enerji trendleri ile son durumu ve gelecek beklentilerini konuştuk. Tabii açtıkları yüksek lisans programının neyi hedeflediğini de…
Enerji sektörü teknoloji anlamında nasıl bir dönüşüm içinde?
Gerek yenilenebilir gerek de fosil yakıtlarda yeni kaynaklar ve üretim teknolojileri ortaya çıktı. Fotovoltaik güneş panelleri, lityum-iyon (Li-Ion) piller gibi kilit teknolojilerin maliyetleri hızla düşüyor. Ulaşım ve ısı üretimi gibi son kullanım alanlarında elektriğin payı giderek artıyor.
Elektrik yaşamımızda daha çok rol üstlenirken nelere yol açıyor?
Elektrik talebi artarken değişken yenilenebilir kaynakların arzdaki payı da artıyor. Yenilenebilir kaynakları daha iyi değerlendirmek için elektrik şebekelerinin esneklik ve dayanıklılığı önem kazanıyor, aynı zamanda enerji depolama teknolojileri de öne çıkıyor. Bu nedenle enerji ve elektrik tedarik zincirlerinin birçok aşamasında dijitalleşme, veri analitiği ve yapay zeka çözümleri hayata geçmeye başladı. Enerji verimliliğine ve karbon salımını azaltmaya yönelik teknolojilere ilgi artıyor. Hidrojen, enerjinin birçok alanında büyük dönüşüm tetikleme potansiyeli ile sahnede yerini alıyor.
Sektör liderleri bu dönüşümde nelere dikkat etmeli?
Bütün bu gelişmeler karşısında sektör liderleri radarlarını açık tutmak ve yeni teknolojileri olgunluk eğrisindeki yerleri ve barındırdıkları belirsizliklerle değerlendirmek durumunda. Üzerinde konuşulan teknolojilerin bazıları zaten kullanımda. Bir kısmı yeni yeni uygulamaya alınıyor. Bazıları ise henüz laboratuvar aşamasında ve belki de hiç geniş çaplı kullanıma geçemeyecek. Vizyon sahibi yöneticilere, tüm bunların hangilerinin sektörü ne şekilde, hangi hızla ve hangi ihtimalle etkileyebileceği üzerine kafa yorma görevi düşüyor.
Enerji sektöründe dönüşüm ne tür yeni iş kolları ortaya çıkarıyor, çıkaracak?
Yine üst yöneticiler için cevap vermeye çalışayım. Veri analitiği, dijitalleşme, optimizasyon ve yapay zeka yaklaşımları her sektörde olduğu gibi enerji sektöründe de etkili olacak. Tüm bunlar doğal olarak yeni iş alanları da açacak. Enerji sektörü özelinde aklıma ilk gelen yeni iş alanları arasında net-sıfır emisyon, enerji verimliliği, yeni finansman modelleri ve ileri teknoloji danışmanlıklarını sayabilirim.
Türkiye enerji sektörü son 10 yılda teknoloji ve iş gücü ekseninde nasıl bir dönüşüm geçirdi?
Ülke olarak teknolojiyi, bazen biraz geriden de olsa, yeterli düzeyde takip ettiğimizi düşünüyorum. Firmalarımız gerek gördüklerinde yeni teknolojilere yatırım yapmaktan çekinmiyor. Kısıtlar teknolojiden ziyade yetişmiş insan gücünde ortaya çıkıyor. İş gücümüz ve üniversitelerimiz enerji dünyasındaki çok hızlı dönüşüme hala adapte olamadılar. Akademi-endüstri işbirliğine dayalı eğitim programlarının sayıları artmalı, mevcutların da nitelikleri iyileşmeli, küresel trendlere ve dönüşüme uygun şekilde geliştirilmeli.
Sektördeki iş gücü özellikle ne tür yetkinliklere ihtiyaç duyuyor?
Öncelikle sektörde en çok ‘çok boyutlu bakabilme’ ve ‘öğrenmeyi öğrenme’ yetkinliklerine ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorum. Sektörün karşılaştığı karmaşık problemlere etkili çözümler geliştirebilmek için bunlara mühendislik, bilim, operasyon, sosyal, çevre, finansman, mevzuat gibi farklı açılardan bakabilmek gerekiyor. Zira sadece kendi alanınızda uzmanlık yetmiyor; diğer uzmanlarla da kendi dillerinde konuşabilmek lazım. Bunu sağlayacak bir eğitim alınmazsa mühendislik kökenli bir yönetici proje finansmanı, enerji piyasaları veya mevzuat gibi konularda eksiklik hissederken; finans kökenli bir yönetici elektrik santrallerinin operasyon prensiplerini veya yeni enerji teknolojilerinin risk ve potansiyellerini anlamakta zorluk çekebiliyor.
Siz bu konuda neler yapıyorsunuz?
Sabancı Üniversitesi Enerji Teknolojileri ve Yönetimi (ETM) programı, az önce anlattığım ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak kurgulandı. Program hem mevcut yöneticileri hem de yönetici adaylarını hedefliyor. Zira hepimiz sürekli öğrenmek durumundayız. Üniversitede aldığımız eğitim daha biz mezun olmadan eskimeye başlıyor. Öğrenmek derken sadece bilgi sahibi olmayı kastetmiyorum; bilgiye erişim imkânlarımız arttıkça bunun değeri zaten azaldı. Önemli olan, karşılaşacağımız yeni problemleri doğru tanımlayabilmek, ilgili alanlarla bağlantılar kurabilmek, geçerli kaynaklardan araştırma yapabilmek, doğru soruları doğru uzmanlara sorabilmek ve bunların sonunda uygulanabilir çözümler ortaya koyabilmek.
Anladığımız kadarıyla sihirli formüller değil, çözüm bulma yetkinliği kazanmak önemli…
İsterseniz güncel bir konudan gidelim ve hidrojen ekonomisini ele alalım. Hidrojenin enerji depolaması, ısı üretimi, elektrikli araç yakıtı gibi potansiyel kullanım alanlarını doğru değerlendirebilmek için kimyasını, elektroliz gibi üretim teknolojilerini, yanma özelliklerini ve yakıt hücresi çalışma prensiplerini anlamak gerekiyor. Ancak tüm bunlar da yeterli değil. Hidrojen tedarik zincirlerinin maliyet yapılarını, üretici ve kullanıcı adayı firmaların ve finansman kurumlarının bakış açılarını, operasyonel ve çevresel riskleri, ilgili devlet politikalarını da göz önüne alabilmek lazım.
Yeni dönemde ihtiyaç duyulacak en önemli yetkinlik alanları neler sizce?
Önemlerinin daha da artacağına inandığım iki yetkinliği daha vurgulayarak bitireyim. Birincisi, temel BTMM (Bilim Teknoloji Mühendislik Matematik; İngilizcesi ile STEM) yetenekleri; çünkü oyun değiştiren gelişmelerin çoğu bu alanlardan geliyor. İkincisi ise sürdürülebilirlik bakış açısı: Hem iklim ve çevre, hem de sosyal anlamda bir sürdürülebilirlikten söz ediyorum.
Mehmet KARA - Enerji Günlüğü