Enerji Günlüğü - Batı medyası, Ukrayna’nın işgaliyle başlayan, sonra enerji savaşına dönüşen ve kısa vadede Rusya’nın kazanmış göründüğü ihtilafı, uzun vadede ABD’nin kazanacağını tartışıyor.
Konu hakkında Batı medyasında yayınlanan bir dizi makaleyi inceleyip derleyen Dünya Gazetesi muhabiri Hilal Sarı’nın haberine göre; kısa vadede artan enerji fiyatları Rusya’yı enerji savaşlarının kazananı gibi gösterse de AB’ye enerji ihracatını artıran ABD uzun vadede savaşın kazananı olabilir.
“AB RUS ENERJİSİNDEN BAĞIMSIZLAŞIYOR”
Yaptırımlar ve enerji ticaretine getirilen yasaklar sonrasında, Avrupa Birliği’nin (AB) Rus doğalgaz ve petrolünden bağımsızlaşması bekleniyor. Bu gelişmeyle beraber, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) AB’ye enerji ihracatı da önemli ölçüde arttı. Öte yandan AB ülkeleri hem Arap tedarikçilerle ilişkilerini geliştiriyor, hem de enerji altyapısında kalıcı dönüşümler gerçekleştiriyor.
Bir yıl içinde %40’lara varan fiyat artışları ve 10 kat artan Avrupa gösterge doğalgaz fiyatı nedeniyle Rusya enerji çekişmesinin kısa vadede kazanan tarafı gibi görünüyor. Ancak Avrupalıların alternatif enerji kaynaklarına yönelik yatırımları; karbon hedeflerine yönelik fosilden çıkış politikaları ve yeni ithalat rotalarının oluşması gibi etkenlerin; AB’nin Rusya kaynaklı enerjiden bağımsızlaşmasına neden olabileceği düşünülüyor. Bu da uzun vadede Rusya’nın elindeki enerji kozunun bir değerinin kalmamasına yol açabilir.
“RUS DOĞALGAZI KESİLİRSE BAZI ÜLKELER İÇİN FELAKET OLUR”
Hilal Sarının derlediği makalelerden biri Financial Times’ın dış politika köşe yazarlarından biri olan Gideon Rachman’a ait. Rachman makalesinde Rusya’nın kısa vadede enerji kozunu güçlü biçimde oynamakla beraber, bir enerji süpergücü olarak konumunu uzun süre devam ettiremeyeceğini savunuyor.
Yine Financial Times’da yayınlanan Chris Giles’ın makalesinde ise sürecin AB ilkelerindeki ekonomik duruma etkileri irdeleniyor. Makalede, AB’nin özellikle hanelerde yüksek fiyatlara rağmen artması beklenen enerji talebinin 2022 kışında ekonomik durgunluğa neden olabileceği; ancak hükümetlerin seferberlik düzeyindeki tasarruf tedbirleri ve enerji sübvansiyonlarıyla durgunluk etkilerinin hafifleyebileceği öngörülüyor. Chris Giles buna rağmen AB ölçeğinde geniş tabanlı bir resesyonun kaçınılmaz olduğu tespitini yapıyor.
Giles makalesinde; Rusya’nın gaz akışını ve petrol sevkiyatını tamamen kesmenin sadece hanelerde değil, ekonomik hayatın her alanında etkileri olacağını da vurgulayarak, Kuzey Akım 1’deki mevcut yüzde 20 kapasitenin tamamen sıfırlanmasının Macaristan, Slovakya, Çekya, İtalya ve Almanya başta olmak üzere birçok AB ülkesinde GSYH’lerde ciddi kayıplar getireceğini belirtiyor.
RUSYA MI KAZANACAK ABD Mİ?
AB ülkelerinin aldığı tedbirlerden biri de doğalgaza alternatif olarak LNG ithalatına yönelmek oldu. 2022’nin ilk dört ayında ABD’den ithal edilen LNG miktarı, geçen yılın aynı dönemine göre %34 oranında arttı. ABD açısından da toplam LNG ihracatının %74’ü AB ülkelerine gitti. Bu dönemsel artış AB ve İngiltere’nin zor geçmesi beklenen kış ayları öncesinde stokları doldurma çabasıyla da ilgiliydi.
Batılı yazarlar Rusya’nın kısa vadede kazanmış görünmesini; ABD’nin ise uzun vadede savaşın kazananı olabileceğini tartışırken, kimsenin Avrupa Birliği’nin kazanıp kaybetmesinden bahsetmemesi de dikkat çekici. Öte yandan enerji savaşları ifadesiyle anılan küresel çekişmelerin tarafları AB, ABD ve Rusya’dan ibaret değil. Diğer büyük küresel aktörlerin etkileri, Batılı ülkelerin yıllardır dönüştürmeye çalıştığı ancak henüz planlanan hedefe çok uzak olan fosil yakıtlar üzerine kurulu enerji altyapısı bu hesapları tutturmada sorunlu bir zemin sunuyor.
Savaşın kazananı kim olursa olsun, enerji alanında bütün dünyada sıçrama etkisi yapan önemli bir dönüşümün yaklaştığı düşünülebilir. Çünkü yaşanan beklenmedik gelişmeler; bütün ülkeleri enerji bağımsızlığıyla ilgili daha çok düşünme ve yerel yenilenebilir kaynaklara yönelme konusunda teşvik etti. Belki enerji savaşları; temiz ve yerel enerji dönüşümünde tetikleyici etki yapacaktır.