Türkiye Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerini geride bıraktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni kabineyi açıkladı. Ekonomi aktörlerinin gözü, Hazine ve Maliye Bakanlığı'na getirilen Mehmet Şimşek'te. Piyasa aktörleri yeni Bakan’ın ilk icraatlarını bekliyor. Ancak gelen sinyaller piyasaya müdahalelerin azalacağı, daha liberal bir yaklaşımın hakim olacağı yönünde. İyimserlerin beklentisi, yönetimin piyasa ile inatlaşmak yerine piyasayı işler vaziyette tutacağı yönünde ama bakalım zaman neyi gösterecek. İyimserleri umutlandıran faktörlerden biri de Merkez Bankası Başkanlığı’na, Maliye Bakanı’nın önerisiyle ABD’de finans alanında çalışmaları bulunan Hafize Gaye Erkan’ın getirileceği yönündeki haberler. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası’nın uyum içinde çalışmasıyla AK Parti iktidarının enflasyonu düşürürken kesintisiz büyümeyi sağladığı ilk dönemlerine geri dönüleceği umudu ne kadar gerçekçi, tartışılır. Çünkü şartlar bugün çok farklı.
Peki eski ayarlara dönülmesi için sadece finans alanındaki görev değişiklikleri ve uygulamalar yeterli mi? Diğer alanlarda da piyasalaşmaya dair sorunlar yok mu? Bizce var. Enerji sektöründe 2001 yılında çıkan düzenlemeler ve EPDK’nın kuruluşuyla başlayan piyasalaşma-serbestleşme süreci, son yıllarda akamete uğradı. Yıllardır belli bir formülasyonla serbest bırakılan akaryakıt fiyatlarına zaman zaman fiili müdahaleler daha sık görülmeye başlandı. Piyasa istikrarı yerine tüketiciyi koruma adına fiyatlara tavan koyulduğuna tanık olundu. Yıkıcı rekabete karşı bugüne kadar taban fiyat belirlendiğine ise hiç görülmedi.
Peki bu açıdan elektrik piyasasında durum nasıl? Fiyatların arz ve talebe göre serbestçe şekilleneceği yaklaşımıyla oluşturulan elektrik borsasında da durum aynı. Azami Uzlaştırma Fiyatı (AUF) adı altında getirilen bir mekanizma ile piyasada fiyatlar hangi seviyede oluşursa oluşsun elektrik üreticilerine ödenecek para miktarı belli. Elektrik arz güvenliğini sağlamak amacıyla ilk olarak Nisan 2022’de geçici olarak (altı aylığına) devreye alınan bu mekanizma daha sonra iki kez daha uzatıldı ve şu anda da yürürlükte. Aslında gerçek neden arz güvenliği değil, girdi maliyetleri arttığı için elektrik fiyatlarında kaçınılmaz hale gelen yükselişi durdurmak. Yani aslında AUF mekanizması fiyatlara müdahaleden başka bir şey değil. Hem de uygulama uzatıldıkça kalıcı hale gelen bir müdahale. Uygulamanın serbest fiyat oluşumuna müdahalenin ötesinde başka çıktıları da söz konusu. Yıllardır enerjide dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak amacıyla teşvik edilen yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik üretim yatırımları yapan aktörler kendilerini bir anda piyasa şartlarında üretim yapamayan ithal kömür ve doğalgaza dayalı elektrik üretim tesislerinin destekçisi konumunda buldular. Üretim maliyetlerindeki artış tüketici fiyatlarına yansımasın diye bir yandan kamu kaynakları kullanılırken bir yandan da özel sektör oyuncularının bir kısmına ekstra maliyet yüklenmiş oldu.
Şimdi soru şu: Para ve sermaye piyasalarında beklenen makas değişikliğinin bir benzerini enerji piyasalarında da beklemeli miyiz? Yani yeni kabine fiyatları baskı altında tutmak yerine serbest salınıma bırakır mı? Enerjide serbestleşmenin kurgusunu yapan ve buna göre dizayn edilmiş Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun eski bir üyesi olan yeni Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’dan ne tür hamleler geleceğini bekleyip göreceğiz. Hatta, nasıl ki yeni Maliye Bakanı ile birlikte yeni bir Merkez Bankası Başkanı beklentisi ortaya çıkmışsa, Enerji Bakanı’nın yanına da yeni farklı bir anlaşıyla çalışacak bir EPDK ve/veya EPDK Başkanı neden olmasın?