Türkiye’de yaşanan karmaşa ve çatışma ortamının, olumsuz manevi etkisinin yanında, ileriye yönelik, uzun vadeli (Siz isterseniz buna stratejik deyin) çok ciddi başka yansımaları da olacak.

Yaşananların, Türkiye’nin özellikle enerji merkezi olma hedefini olumsuz etkilediği ve etkileyeceği kesin.

Sandıktan çıkan sonucu kabullenememe ve izleyen günlerde ortaya çıkan kaos süreci yaşamın her alanını olduğu gibi enerji sektörünü de belirsiz bir yöne doğru itiyor.

Özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde yapılması planlanan enerji yatırımları ya beklemeye alınıyor ya da iptal ediliyor.

Yabancı yatırımcılar şimdilik belli etmeden oyalanma yoluna gidiyorlar veya bazı makro ekonomik gerekçelerle ülkeden çıkıyorlar.

Yeni enerji bakanı dünyadaki yenilenebilir enerji rüzgarına ve iklim değişikliği önlemlerine sırtını dönerek, tam da Türkiye’nin "kutsal kömür politikası"na uygun bir şekilde ilk açıklamalarını bu minvalde veriyor.

Her şeyden önemlisi de Rusya’nın AB’ye karşı çektiği Türk Akımı resti ile önemli bir fırsat yakalayan Türkiye, yakaladığı bu fırsatı herhangi bir somut kazanıma çeviremediği gibi her geçen gün daha da kararan bir ortamın içine giriyor.

Geçici seçim hükümeti ile herhangi bağlayıcı bir anlaşma imzalayamayan Rusya bekliyor. Tabi beklerken özellikle Avrupa ile elini güçlendirecek bir takım anlaşmalara imza atmaktan da geri kalmıyor.

Bulgaristan gibi ülkelerin kendisi ile yeniden arayı düzeltme çabalarını keyifle izliyor. Enerji merkezi ya da enerji transit merkezi olmak için sırada bekleyenlerle flört ediyor.

Ama Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya taşınmasında Türkiye’ye arka çıkan Rusya, Yunanistan ile yakınlaşan ve son devasa doğalgaz keşfi ile stratejik değişiklik yapabilecek kadar güçlenen Mısır’a ve olası yeni stratejisine bu belirsiz koşullarda ne kadar direnç gösterebilir bilinmez.

Türkiye’nin ise bırakalım enerji merkezi olmasını, enerji transferi merkezi olması bile şu anda çok belirsiz görünüyor.

Önümüzdeki soğuk günlerde, herkesten daha pahalıya satın aldığımız doğalgazı yakıp, iki elimizle başımızı kavrayıp bu durumu iyice düşünmemiz gerekiyor.

Eğer bu akıl tutulması bir şekilde durdurulamazsa, kalıcı barış da, enerji merkezi olma şansı da Türkiye`nin ellerinin arasından kayıp gidecek.