H. ZAFER ARIKAN
Enerjinin üretiminden tüketiciye ulaşmasına kadar gerçekleşen süreçte ve değer zincirinde çok önemli değişiklikler yaşıyoruz. Bunun en önemli nedenlerinden biri yeni teknolojilerle birlikte yeni malzeme ve ekipmanların bu sürece dahil olması. Bir diğeri eskinin üretici ve tüketici profilinin yerini hem tüketici hem üretici profili gösteren yeni kişi ve kuruluşların (prosumer) alması. Bunlara yeni inovatif yaklaşımların ortaya çıkmasın, kısaca yeni aktörlerin ve unsurların bu ana sürece dahil olmasını ekleyebiliriz...
Mevcut yapı, artık bu yeni durumun getirdiği ihtiyaçları karşılamaktan uzak. Özellikle off-grid sistemlerin yaygınlaşmasıyla birlikte elektrik üretiminin merkezden kontrolünün devre dışı kalıyor olması (decentralisation) ve sayısal teknoloji platformlarının (digitalisation) ana akımlar haline gelmesi ve nihayet insanoğlunun bozduğu ekosistemin yol açtığı tehlikelere karşı karbonsuz bir dünya çabası (decarbonisation) bu süreci ve söz konusu değer zincirini çok radikal bir biçimde değiştiriyor.
Yeni durum, hayatımıza yeni girmiş elektronik cihazların ve ekipmanların kullanımını hızlı bir biçimde yaygınlaştırıyor, bu cihazlar arasında iletişimi ve kontrolü internetin de yardımıyla üst noktalara taşıyor. IoT (nesnelerin interneti) sayesinde milyarlarca cihaz ve ekipman kusursuz denebilecek şekilde ve gerçek zamanlı olarak birbirleriyle haberleşebiliyor. Fakat bu teknolojik gelişmeler beraberinde siber riskleri ve siber güvenlik konusunu da günlük hayatımızın çok geniş bir alanına yayıyor.
Şöyle bir bakacak olursak, eskiden bir kömür veya doğal gaz santralında ya da nükleer santralda yüksek miktarlarda üretilen enerji, niceliksel ve niteliksel kayıplarıyla birlikte enerji iletim ve dağıtım hatlarından geçerek nihai tüketiciye ulaşıyordu. Oysa şimdi büyük güçlü santraller yerlerini göreceli olarak daha küçük kurulu güçlere sahip, yenilenebilir enerji santrallerine bırakıyor. Ama bir farkla: Depolama sistemleri de bu santraller ile birlikte yavaş yavaş devreye giriyor.
Bütün bunların yanında, özellikle güneşten ürettiği elektriği devlete satabilen enerji kooperatifleri, ihtiyaç fazlasını belirli tarifeler üzerinden yine devlete satabilen değişik yenilenebilir enerji şirketleri piyasada boy gösteriyor.
Diğer taraftan, enerji iletim işini gerçekleştiren kamu kuruluşları birçok ülkede yavaş yavaş devreden çıkmaya başlıyor. Off-grid sistemlerin işletmeye alınmasına paralel olarak yerinde üretim ve yerinde tüketim yaklaşımı, eskimiş enerji iletim hatlarına yapılacak ilave yatırım ihtiyacını kısmen ortadan kaldırırken aynı zamanda enerji kalitesinde ortaya çıkan sorunları ve kayıpları da azaltmış oluyor. Enerji iletim ve dağıtımının birleşmesi, yeni operatörlerin de ortaya çıkmasına neden oluyor.
Bir başka önemli değişim de enerji ticaretinde yaşanıyor. Eskiden tüketiciye/son kullanıcıya elektrik arz hizmetini dağıtım şirketleri sağlarken günümüzde bu hizmeti enerji ticaret şirketleri vermeye başladı. Sonuçta tüketiciler, elektriğini istediği yerden satın alabilir hale geldi.
Ayrıca başka yeni oluşumlar da görmeye başladık. İşletmelerin kullandığı enerjinin maliyetinin azaltmasını mümkün kılan, aynı zamanda enerji yönetim hizmetlerini sağlayan, istenildiğinde enerji verimliliğiyle ilgili yatırımların finansmanını da yapabilen, kısaca ESCO olarak adlandırılan Enerji Servis Şirketleri.
Ayrıca, elektrikli araçların yaygınlaşması, karbon salımının azaltılmasına önemli bir katkıda bulunurken, küçük ölçeklerde de olsa enerjinin depolanmasına, enerji yönetimine ve enerji ticaretine imkan sağlamaya başladı. Bu ise daha önce olmayan tamamen yeni bir sektör yaratmış bulunuyor.
Enerji ticareti, büyük ölçeklerden küçük ölçeklere indi. Ancak kümülatif olarak ticaret hacmi çok ciddi ölçüde arttı. Ayrıca, dijital platformlar ve blockchain teknolojisi sayesinde ticaret sözleşmeleri daha şeffaf, daha güvenilir ve yalnızca iki taraf arasında yapılan çok özel sözleşmelerle gerçekleştirilmeye başlandı.
Endüstri 4.0 devrimi, enerji değer zincirinin önemli ölçüde değişmesine sebep oldu. Algoritmaların hızlı bir şekilde gelişmesi ve buna paralel olarak yazılım çeşitliğindeki artış her alanda değişimi tetikledi. Artık yalnızca akıllı sayaçlar, akıllı şebekelerden değil; akıllı binalar, ulaşımda yeni konseptler ve akıllı şehirler vb’den de söz ediyoruz. Bütün bunlar hayatımızı daha kolay hale getirirken dünyamız daha yeşil bir dünyadan daha akıllı bir dünyaya dönüşmeye başladı bile.
Bu teknolojik ve kavramsal değişimler dünyamızı, daha doğrusu içinde bulunduğumuz ekosistemi değiştirmeye daha ne kadar ve ne şekilde devam edecek? Yaşayacak ve göreceğiz…
H. Zafer ARIKAN - İstanbul