Enerji Günlüğü - Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), 11 odanın idari ve mali denetiminin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca yapılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararnamesi'ne karşı dava açtı.
EMO'dan yapılan açıklamaya göre, Oda yönetimi, 17 Aralık 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı'ndaki "Elektrik Mühendisleri Odası" ibaresinin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle Danıştay'a başvurdu. Karara dayanak oluşturan, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu'na halen yasalaşmamış bir kanun hükmünde kararname (KHK) ile eklenen düzenlemelerin de Anayasa'ya aykırılık gerekçesiyle iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi istendi.
EMO tarafından Danıştay'a dün (30 Aralık 2013) açılan davada, TMMOB ve EMO'nun hukuki mevzuattaki yeri anlatılırken, "Diğer meslek kuruluşlarının kuruluş yasaları günümüze adapte edilerek olumlu hükümler eklenmesine karşın, TMMOB üzerindeki 1980 darbe hukuku varlığını sürdürmektedir" ifadesine yer verildi.
Dilekçede, söz konusu KHK ile yapılan düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu ifade edilirken, düzenlemede idari ve mali denetimin ne şekilde yapılacağının gösterilmediği ve bu durumun Anayasa'nın meslek kuruluşlarının idari ve mali denetimine ilişkin kuralların kanunla düzenleneceğine ilişkin hükmüne aykırılığının da tartışmasız olduğu savunuldu.
YASAMA YETKİSİ DEVREDİLDİ
EMO açıklamasında, "Anayasa'da yasayla düzenleme yapılması öngörülmüş olmasına rağmen hâlâ yasalaşmamış bir KHK ile yapılmış düzenlemeye dayanılması da, yasamanın yetkisi olan denetimi kimin yapacağına ilişkin düzenlemenin Bakanlar Kurulu'na bırakılması da yasama yetkisinin yürütmeye devri olarak değerlendirildi" denildi.
Açıklamada, "Ayrıca EK-4. Madde'nin 3. ve 4. fıkralarının idari denetimi ve uyulmaması halinde yaptırımı düzenlediği ileri sürülecek olunursa bu maddenin de Anayasa‘da öngörülen idari ve mali denetimin usul ve kurallarının gösterilmemesi, denetim kapsamının ve sınırlarının belirlenmemesi nedeniyle Anayasa‘ya aykırı olduğu açıktır" denildi.
EMO'nun dava dilekçesinde, 1982 Anayasası'nın 135. Maddesi'nin daha yasakçı bir düzenlemeye sahipken 1995 yılında yapılan değişiklik ile siyaset yasağının kaldırıldığı ve bu değişikliğin de Avrupa Birliği'ne olumlu bir örnek olarak sunulduğu anımsatıldı. Dilekçede, "30 yıl boyunca hiç uygulanmamış ve bu nedenle hükümden düşmüş olan maddelerin bugün Bakanlar Kurulu kararına konu edilmesi hem hukuk karşısında hem de demokrasi açısından sorunludur" ifadesine yer verildi.