Enerji Günlüğü - TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası, elektrik dağıtımı özelleştirmelerini eleştirerek, DEDAŞ’ın özelleştirilmesinin Güneydoğu'yu karanlığa mahkum ettiğini söyledi.
EMO'dan konu ile ilgili yapılan açıklamada, Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Siirt, Şırnak ve Batman'ı kapsayan Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş'nin (DEDAŞ) özelleştirilmesi Güneydoğu'yu karanlığa mahkum ettiği belirtildi.
Açıklamada, İşkaya Doğu Grubu tarafından satın alınan DEDAŞ'ın bölgenin kayıp ve kaçak kullanımını azaltmak için yatırım yapmak yerine, kayıp ve kaçak kullanımını gerekçe göstererek hukuka aykırı bir şekilde plansız, sürekli elektrik kesintileri uygulamakta olduğu kaydedildi.
Açıklamada şu bilgiler verildi:
"Elektrik borcu nedeniyle bölgede tarımsal sulama ve belediyelerin içme suyu için ihtiyaç duyduğu elektriğin sağlanması bile sıkıntıya sokulurken, okulların da borçları nedeniyle elektrikleri kesilmektedir.
Özellikle konutların yer aldığı bölgelerde kayıp ve kaçak kullanım gerekçesiyle elektriklerin kesilmesi yerel halkı çileden çıkarmakta, bölgede infiallere yol açmaktadır. Kaçak elektrik kullanımının yüksek olduğu gerekçesi ile bir bölgenin tamamının saatlerce elektriksiz bırakılması ve bu uygulamanın bölge bölge gezdirilerek rutin hale getirilmesi, özünde hukuksuzluk taşıdığı kadar evrensel insan haklarına da aykırılık içermektedir.
Bölge her yıl olduğu gibi, havaların ısınması ile birlikte tarımsal sulama alanlarında ve klima kullanımı nedeniyle yaşam alanlarında elektrik enerjisine talebin en fazla ihtiyaç duyulduğu bir dönemi yaşamaktadır. Dağıtım şirketinin görevi ortaya çıkan talebi elektrik kesintisi yaparak düşürmek değil şebeke altyapısını güçlendirerek talebi karşılamaktır. Kesintilerin kaçak elektrik kullanımına karşı bir silah olarak kullanması kabul edilemez. Dağıtım şirketi gerekli idari ve teknik tedbirleri alarak kaçak kullanımın önlenmesine çalışmakla yükümlüdür. Kaldı ki kaçak elektrik kullanımının önlenmesi ve teknik kayıpların azaltılması özelleştirmelerin en önemli gerekçesi olarak kamuoyuna sunulmuştur.
Bölge gerek işsizlik oranı gerek ekonomik yapısı itibarıyla ülkemizin en zor şartlarının yaşandığı bir yapıdadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanmış son verilere göre 2012 yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesi, "yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirin dağılımı" sıralamasında 5 bin 870 lira ile son sırada yer almaktadır. Bu rakamın Türkiye ortalaması ise 11 bin 859 liradır. Yani bölgedeki hanelerin geliri, Türkiye ortalamasının ancak yarısı kadardır. Şirketin kar temelli uygulaması ile yoksul halk kitlesi bir de karanlıkta bırakılarak cezalandırılmış olmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise yaşanan sorun karşısında "Özellikle PKK'nın bölgede elektrik faturanızı ödemezseniz iyi olur şeklinde propaganda yaptığı bilgisi var elimizde" açıklaması yapabilmiştir. Bu açıklama bir yandan ülkenin her yerine gidebildiklerini söyleyen iktidarın yönetim aczini ortaya koymakta, diğer yandan ise hükümet sorumluluğunu yok saymaktadır. PKK'nın arkasına sığınarak şirketin halkı karanlıkta bırakma gibi hukuksuz yaklaşımına dayanak yaratılmaya çalışılması oldukça dramatik bir durumdur. Üstelik AKP iktidarı sadece halkın elektriksiz bırakılması karşısında değil, her koşulda bu şirketin yanında yer almaktadır. Bölgenin en büyük gelir kaynağı olan tarımsal üretimin önüne set çeken "Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere, bu borçları ödeninceye kadar, 2014 yılında yapılması gereken tarımsal destekleme ödemeleri yapılmaz" şeklinde Bakanlar Kurulu Kararı ile bölge insanı biraz daha yoksulluğa itilmiştir.
Tarımsal sulama borçlarını ödemeyen çiftçilere destekleme ödemelerinin yapılmaması kararının dağıtım şirketleri kamu elindeyken alınmayıp özelleştirildikten sonra alınması manidardır. Yine AKP iktidarı EPDK aracılığıyla bu bölgenin kayıp ve kaçak oranlarını da sürekli değiştirerek yüksek tutmakta, böylece şirkete bir yandan yüksek tahsilat olanağı sağlamakta, diğer yandan şirketi ödemesi gereken cezadan kurtarmaktadır. Son olarak zeytinlik alanlarını yok edecek olması nedeniyle kamuoyunda büyük tepki çeken bir tasarı içerisinde yapılmak istenen düzenleme ile bölgenin hedef kayıp ve kaçak oranları yeniden yükseltilmek istenmektedir. Yine aynı tasarı ile asgari tüketim düzenlemesi adı altında bu bölgedeki yurttaşların mağduriyetini daha da artıracak bir uygulamaya geçilmek istenmektedir. Bölgedeki hanelere asgari tüketim üzerinden aylık sabit bir faturalandırma olarak anlaşılan bu yöntem, tüketen tüketmeyen tüm yurttaşların belli bir bedeli ödemesi zorunluluğunu öngörmektedir. Görüldüğü gibi iktidar yine yandaş şirket lehine düzenlemeler arayışındadır.
Sermaye kesimine pek çok teşvik adı altında ekonomik kaynak aktaran iktidar, bölgenin yoksul halkına karanlığı reva görmektedir. Bu durum, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın milletten taraf olduğu söyleminin uygulamaya sermaye sevgisi olarak dönüştüğünü göstermektedir.Kaçak elektrik kullanımının önlenmesi yoksul halk kitlelerin daha da mağdur edilmesiyle değil, bölgesel kalkınma planları ile mümkündür. Bölgesel kalkınmanın sağlanması ve gelir dağılımı bozukluğu giderilinceye kadar sosyal devlet anlayışı çerçevesinde ülke genelinde elektrik yoksulluğu çeken vatandaşların asgari tüketimleri, örneğin 4 kişilik bir aile için aylık 230 kilovat saat, destekleme kapsamına alınarak ücretsiz sağlanmalıdır.
Özelleştirmelerin acı sonuçları olarak ortaya çıkan bu tablo karşısında yaşanan tüm olumsuzluklara karşın, şiddete başvurmadan ve haklarını demokratik yolları kullanarak arayan bölge halkını destekliyoruz."