Türkiye elektrik piyasasında serbestleşmeyi hedeflemiş bir ülke. Ama bunun önünde çeşitli engeller var. Bunların kimi yasal ve hukuki düzenlemelerin eksikliğinden, yanlışlığından, kimileri de fiili uygulamalardan kaynaklanıyor.
Peki nerede ve nasıl oluşuyor bu fiili durumlar? Aslında bu fiili durumlardan kimi kamu kurum ve kuruluşlarından kimi de özel sektör oyuncularından kaynaklanıyor.
Bu seferlik, özel sektör oyuncularının yarattığı bir fiili durumdan ilerleyelim... Hani bizde elektrik dağıtımı tümüyle özelleştirildi ya... İşte, öyle oldu diye sektörde her şeyin serbestleştiğini de beklemeyin sakın. Çünkü bazı işleri özel sektöre devrettiniz diye liberalleşmiş olmuyorsunuz.
Nasıl yani? Bir kere dağıtım işi kamusal yanı ağır basan şebeke işletmeciliğinden öte bir şey değil aslında. Ama eğer siz dağıtım işini özelleştirirken satış kısmını ayırmadan bunu yaptıysanız, bugünkü ve belki de bundan sonra hep devam edecek bir sorunun da temelini daha en başından kendi ellerinizle atmışsınız demektir.
Biraz açalım bunu... Dağıtım özelleşti. Peki elektrik satışı da özelleşti mi? Evet, aynen öyle. Peki nihai tüketiciye elektrik satışı özelleşti diye sektör serbestleşmiş oluyor mu?
İlk bakışta çok sayıda oyuncu olduğu için buna "evet" diyebilirsiniz. Ama öyle değil işte. Çok sayıda oyuncu var ama kimlerin nihai tüketiciye ulaşabileceğine karar verme yetkisini de dağıtım işini devrettiğiniz oyunculara bırakmış durumdasınız. Dağıtım şirketlerini ikiye bölüp, satışı ayrı dağıtımı ayrı yapılar haline getirseniz de bu böyle.
Özel sektör tarafından kontrol edilen elektrik dağıtım şirketlerinin, bölgelerindeki tüketici bilgilerini tüm elektrik satıcılarıyla paylaşması gerekiyor. Bir EDAŞ ancak böyle yaparsa elektrik piyasası liberalize olabilir.
Peki EDAŞ`lar bunu yapıyor mu? Ne yazık ki bu soruya gönül rahatlığıyla evet demek zor... Hatta bırakın paylaşmayı, tam tersine hareketler bile mevcut...
Dağıtım işi olmayıp da sadece tedarikçi lisansıyla abonelere elektrik satışı yapmak isteyen şirketlerin işi çok zor. Çünkü ellerinde ne bir tüketici adı, adresi, ne de potansiyel tüketim rakamları var.
Oysa EDAŞ`ların kardeş şirketlerinin elinde tüm bu bilgiler mevcut.
Bu durumda pratikte ne oluyor bilin bakalım. EDAŞ`ı olmayan satıcılar onlarca belki de yüzlerce pazarlama elemanı alıp, daha avantajlı fiyatlarla elektrik satmak için sahaya çıktı. Ter döktü, bilgi topladı, aboneleri buldu, anlaşma sağladı.
Onunla imzaladığı sözleşmeler eşliğinde, söz konusu tüketicilerin tedarikçi değişikliği talebini bölgedeki EDAŞ`a bildirdi. Bu değişikliğin birkaç gün içinde bitmesini bekleyen satıcı, günlerce beklediği halde bunun gerçekleşmediğini görebiliyor.
Çünkü aynı abonenin bilgileri, bölgedeki EDAŞ`ın kardeş şirketi tarafından görülüp anında duruma müdahale ediliyor. Özetle, yeni tedarikçinin anlaştığı aboneye, "Sen aboneliğini değiştirme, bu kadar işleme de gerek yok, biz de aynı fiyata, hatta birkaç kuruş altına elektrik vermeye devam edelim" deniliyor.
İnsan sormadan edemiyor: Bu nasıl serbestleşme, nasıl liberalizasyon?
Bundan yıllar önce telekomünikasyon sektöründe de benzeri bir durum yaşanmıştı. Özel sektör telefon şirketlerine kısaltması UMTH olan, uzak mesafe telekomünikasyon hizmetleri lisansları verilmiş, ancak şebeke operatörünün yarattığı fiili durum nedeniyle oyuncular sahneden birer birer çekilmişti.
Elektrik piyasasına tekrar dönersek...
Sonuç olarak, gerçek anlamda bir liberalizasyon sağlanmadığı takdirde vatandaşa daha uygun şartlarda elektrik sağlanabileceğini nasıl iddia edebilirsiniz?
Evet, tabii ki piyasada bir fiyat oluşur. Ama daha düşük bir ürün-hizmet fiyatı ihtimalini daha en baştan ortadan kaldırdıktan sonra, buna serbest fiyat diyemezsiniz.
Yani bu işler göründüğü kadar da kolay değil. Şöyle de diyebiliriz: Serbestleşme sayesinde ortaya çıkması beklenen "ucuz elektrik" en azından bu şartlar altında şimdilik hayal...
YAZARLAR
Mehmet KARA
- Elektrikte fiyatlar ne kadar serbest?
Önceki ve Sonraki Yazılar