MEHMET KARA
Geçen hafta elektrik piyasasında ters giden birşeyler var demiştik.
Yazının sonunda da bu konuyu irdelemeye devam edeceğimizi söylemiştik.
Şu anda Türkiye’de elektrik fiyatları Avrupa ülkelerinin çoğunun altında.
Peki bu övünülecek bir şey mi?
Cevap, nereden baktığınıza bağlı.
Siyasetçiyseniz, evet, bununla övünmeniz normal.
Çünkü elektriği ucuza veriyoruz diyerek oy isteyeceksiniz ya da oy kaybetmeyeceksiniz.
Peki elektriği hükümet mi veriyor vatandaşa? Hayır.
Ya kim veriyor? Özel sektör. Tamam, buna rağmen hükümet övünsün, bir sakıncası yok.
Ama Avrupa ülkelerinin çoğunda elektrik fiyatları neden bizdekinden pahalı, onu da söylesin, herkes bilsin.
Biz bunun nedenlerinden birini söyleyelim.
Avrupa ülkelerinde, Türkiye’de olduğu gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik veriliyor.
Peki bu maliyeti kim karşılıyor? Vatandaş.
Peki bizde kim karşılıyor? Aslında yine vatandaş.
Ama bizdeki elektrik tarifesinin içine bir yerlere gizleniyor.
Tabii gizlemek de bir yere kadar. Üstelik gizleyince gerçeğin etkilerinden kaçamıyorsunuz.
Bu durumda neler ortaya çıkıyor?
Elektrik sektöründeki derinlik azalıyor.
Çünkü maliyet bazlı elektrik fiyatı belirleyen oyuncuları sektörden kaçırıyorsunuz.
Aslında yaklaşık yarısına EPDK eliyle ceza verdiğiniz serbest tedarikçiler, son 5-6 yılda elektrik fiyatlarının aşağıya inmesinde önemli bir rol üstlenmişlerdi.
Çünkü yüzde 2-3’lük düşük kar marjlarıyla da olsa, tüketiciye daha düşük fiyata elektrik tüketme seçeneği sundular.
Ama bu işte rolü bulunan pek çok aktör son zamanlarda, fiyatları baskı altında tutma kaygısına kurban ediliyor.
İyi denetlenen, rekabetçi bir piyasanın elektrik fiyatlarını aşağıya çekeceği var sayımıyla ortaya çıkarılan sistemden vaz geçilecekse bir mesele yok. Ama tersi düşünülüyor, yani rekabetçi piyasa prensibi korunmak isteniyorsa ortada çok ciddi bir sorun var demektir.
İyi de ne yapılmalı?
Bir kere saklamayla, gizlemeyle bu işler yürümez. Elektrik fiyatlarının içindeki maliyet kalemlerini hiç kimseden gizlemeden açık açık ortaya koymakta yarar var.
Bugüne kadar elektrik fiyatlarının içindeki maliyet kalemlerinden biri olan TRT payını cansiperane savunmayı başaran hükümetler, yenilenebilir enerji destekleme payı adı altında bir kalemi de çok daha rahat savunabilir.
Çünkü herkes TRT izlemese de, hiç kimse çevreyi kirletmeye devam etmek istiyorum, o yüzden yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleme fonuna para aktarmayacağım diyemez.
Tamam silah zoruyla herkesi çevreci yapacak halimiz yok belki. Ama yenilenebilir kaynaklara desteğin, ülkenin enerjide dışa bağımlılığını azaltacağını, cari açığı düşüreceğini de belirtelim.
O halde elektrik faturaları üzerinden vatandaşa yansıtılan maliyet kalemleri arasına yenilenebilir kaynakları, rüzgar, güneş, biyokütle yatırımlarını destekleme payını da koyalım.
Bunu yapmadığınız zaman, rekabetçi bir elektrik piyasası çabanızı dinamitlemiş oluyorsunuz.