Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın, Rusya ile yaşanan gerilimin Türkiye`yi kış ortasında doğalgazsız bırakıp bırakmayacağı yönündeki sorular üzerine yaptığı açıklamalar manşetlere çekildi.
Gazete ve televizyonlardan öğrendiğimiz kadarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
"Biz hayat boyu doğalgazla yaşamadık biliyorsunuz, doğalgazla tanışalı ne kadar zaman olduğu belli. Bu millet çileye alışık bir millettir. Kaldı ki Rus doğalgazı olmazsa biz yandık bittik diye bir durum yok. Rusya dışında birçok ülkeden doğalgaz aldığımızı zaten dile getirdim."
Şimdi bu açıklamayı iki bölüm halinde ele almak lazım diye düşünüyorum.
İlk iki cümleye söylenecek bir şey yok. Doğrudur, doğalgazla doğmadık ve bu millet de çileye alışık...
Devamındaki cümlelere bakalım. Yine doğrudur, Rus doğalgazı olmazsa biz yanıp bitmeyiz.
Ama küçük bir sorun var. Rusya dışındaki ülkelerden aldığımız doğalgaz, mevcut talebi karşılayamaz. Bu durumda, bırakın yanıp bitmeyi, bir kısmımızın üşüyeceğini söylemeliyiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın "çile"den kastı da bu olmalı. Yani doğalgazsız ya da daha az doğalgazla yaşamaya hazırlanmalıyız belki de...
Her neyse, Türkiye`nin enerji alanındaki tek sorunu doğalgaz değil. Paris İklim Zirvesi, hatta ondan da önce Antalya`daki G20 Zirvesi öncesinde, Oil Change International ve 350.org adlı iki küresel çevre örgütü ortak bir raporla, Türkiye`yi fosil yakıtlarla ilgili teşviklere son vermeye çağırmıştı.
Alex Doukas ve Elizabeth Bast imzalarını taşıyan bu rapor, Türkiye medyasında pek de yer bulmadı aslında. Ama konuyla ilgilenenler bununla ilgili bazı haberleri görmüş, okumuş ya da bizzat raporun kendisine ulaşmış olabilir.
Söz konusu rapor üzerine, Enerji Günlüğü yazarı Dr. Nejat Tamzok, uzun ve geniş bir değerlendirme kaleme aldı. Dileyenler söz konusu yazıya şu linkten ulaşabilir.(http://enerjigunlugu.net/turkiyenin-fosil-yakit-gunahi-kac_16211.html)
Dr. Tamzok yazısında özetle Türkiye`nin dünya fosil yakıt üretiminde bindelerle ifade edilebilecek kadar küçük bir paya sahip olduğuna dikkat çekti. Dolayısıyla iklim değişikliğine katkısının da düşük olduğunu vurguladı. Bu yüzden fosil yakıt üretimiyle ilgili çağrı yapılacak belki de son G20 üyesi ülkenin Türkiye olduğunu ifade etti.
Dr. Tamzok, şayet ille de Türkiye`den iklim değişikliğine karşı bir önlem alması istenecekse bunun fosil yakıt üretimiyle değil, enerjinin verimli kullanılmasıyla ilgili olması gerektiğini vurguladı.
Türkiye`nin ithal ederek ya da kendisi üreterek elde ettiği enerjiyi iyi değerlendiremediğini, birim enerji başına elde edilen milli gelir rakamlarından örneklerle aktardı. Ve alınacak önlemlerle aynı miktarda enerjiyle daha fazla miktarda üretim yapılabileceğini, dolayısıyla Türkiye`nin enerji talebinin azaltılabileceğini de ortaya koymuş oldu.
Dr. Tamzok`un değerlendirmelerinden, bugünkü doğalgaz tartışmalarına gelebiliriz. Daha az doğalgaz tüketmeyi ya da hiç tüketmemeyi bıçak kemiğe dayanınca öğrenmek, buna mecbur kalmak yerine, uzun vadede konuyu bir verimlilik meselesi olarak ele almakta fayda var.
Yani Türkiye`nin bir yandan kaynak ve tedarikçi çeşitliliğini artırarak enerji arz güvenliğini sağlamaya çalışırken bir yandan da enerji talebini aşağıya çekecek verimlilik konusunda daha kafa yormaya ihtiyacı var.
Enerji verimliliği denilince aklımıza sadece gereksiz yanan ampulleri söndürmek gelmesin. Binalarda izolasyonla ısı kaybı, şebekeleri güçlendirilerek elektrik kaybı ve daha az yakan ya da harcayan makine ekipman kullanılarak enerji ihtiyacı epeyce aşağı çekilebilir. Hem üşüme riskimiz de azalır böylece...
Mehmet KARA
...
YAZARLAR
Mehmet KARA
- Daha az doğalgaz yak, üşüme
Önceki ve Sonraki Yazılar