Güney Kafkasya’da 1990’lardan bu yana yaşanan sorun çözüme kavuşabilir mi? Bu soruya cevap aramak için şimdi epey gerilere gidip, oradan günümüze gelmeyi denemekte fayda vardır.
Bugüne dek çözülemeyen Ermenistan-Azerbaycan çatışmasının merkezinde yatan temel sorun, Azerbaycan’ın bir parçası olan ancak Sovyetler Birliği’nin parçalanmaya başlamasıyla birlikte kanlı bir çatışmanın patlak verdiği, şimdi ise nüfusun çoğunluğunu oluşturan Ermeniler tarafından idare edilen tartışmalı Dağlık Karabağ topraklarıdır.
Bölgede yaşanan krizin nedenlerinin başında etnik anlaşmazlığın olduğu ortadadır. Dünyanın önemli petrol ve enerji hatlarının bulunduğu bölgenin güvenliğini de dikkate aldığımızda Güney Kafkasya geriliminin uluslararası bir sorun olduğu belirginlik kazanmaktadır.
Azerbaycan ve Ermenistan, 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmıştır. Tarihi olarak iki toplum arasında sorunlu bir alan olan Dağlık Karabağ, 1923 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir bölge statüsü kazanmıştır. Azerbaycan Komünist Partisi’nin kurduğu üç kişilik araştırma heyetinin sunduğu rapora dayanarak 30 Haziran 1921’de Özerk Oblastı’nın kuruluşu kararlaştırılmıştır. Dağlık Karabağ ise 24 Temmuz 1923’te Özerk Oblastı ilan edilmiş ve bu yöndeki karar uygulamaya konulmuştur.
Rusça’da eyalet anlamına gelen Oblast tipi yerleşim birimleri, Sovyetler Birliği döneminde, azınlık ulusların haklarını korumak amacıyla kurulmuş yönetim birimleridir. Statü olarak Özerk Cumhuriyet kavramından sonra gelen bu birimler, Sovyetler Birliği’nde önemli bir yere sahipti. Yüksek Sovyet Meclisinde oblastlar da temsil edilirdi. Oblast/ Özerk Bölge diyebileceğimiz bu idari yönetim şekli halen Rusya'da uygulanmakta ve günümüzde de 48 oblast bulunmaktadır.
Toprak anlaşmazlığının yanında bir azınlık sorunu özelliği de taşıyan Dağlık Karabağ’daki sorun, Sovyetler Birliği’nin (SSCB - CCCP) dağılma sürecinde yeniden alevlendi. Ermenistan ile birleşmek isteyen bölgenin özerkliği 26 Kasım 1991’de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Parlamentosu tarafından iptal edilerek, arazi rayonlara (ilçelere) bölündü. Buna karşılık, Ermenilerin çoğunlukta olduğu bölgeler tek taraflı olarak Dağlık Karabağ Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını ilan etti. Sovyetler Birliği çöktüğünde Birleşmiş Milletler bölgenin yeni kurulan bağımsız Azerbaycan’ın parçası olduğunu tekrar onayladı.
1980’lerin ortalarında Moskova’daki yönetimin eski gücünü üzerinde hissetmeyen Dağlık Karabağ’da örgütlü Ermeniler, Sovyetlerin kuruluşunda “Türkiye'yi memnun etmek için bölgenin Azerbaycan’a bağlandığını” iddia ederek Bakü yönetiminden ayrılmayı talep etti. Ekim 1987’de başkent Erivan’da bu talebe destek gösterileri düzenlendi. Gösterilerden birkaç gün sonra, 18 Ekim 1987’de, bugün hâlâ sınır bölgesinde zaman zaman yaşanan çatışmaların ilk temeli atıldı. Dağlık Karabağ’ın Çardaklı Köyü’ndeki Ermeniler, Bakü yönetiminden çıkmayı talep ederek bölgedeki Azeri nüfusa karşı saldırı düzenledi.
Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan ettikten sonra, 1991 sonunda Dağlık Karabağ’ın özerklik statüsünü kaldırdığını açıkladı. Bir ay sonra, 10 Aralık 1991’de Dağlık Karabağ Meclisi referanduma giderek Azerbaycan’dan ayrılmak istediğini duyurdu. Referandumu, çatışmaların ardından nüfusunun sadece yüzde 20’sini oluşturan Azeriler boykot etti. Dağlık Karabağ meclisi 1992 başında da bağımsızlığını ilan etti. Ancak bu bağımsızlık ilanını sadece Ermenistan Cumhuriyeti tanıdı. Fakat bağımsızlık ilanını tanıyan Ermenistan Cumhuriyeti, Karabağ Cumhuriyetini devlet olarak bugüne kadar tanımadı. Ermenistan bu yolla, savaşla kazandığı Dağlık Karabağ Cumhuriyetinin etrafındaki Azerbaycan toprağı olan yedi ilçeyi elinde tutan Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın fiili ilhakını perdelemektedir.
1991 yılında iki halk arasındaki çatışmalar arttığı sırada, Moskova Bakü’den yana tavır aldı. Mayıs ayında Sovyet Ordusu tanklarını, Azerbaycan’a bağlı birliklerle Dağlık Karabağ yakınlarındaki binlerce Ermeni’nin yaşadığı bölgeye sürmüştü. Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan ettikten sonra, 1991 sonunda Dağlık Karabağ’ın özerklik statüsünü kaldırdığını açıkladı ve ardından çatışmalar yoğunluk kazandı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün o dönem ‘en kapsamlı sivil katliamı’ olarak nitelendirdiği Hocalı'da, Şubat 1992’de, Ermeni silahlı grupların baskınından kaçmaya çalışan en az 161 sivil Azerbaycan Türkü hayatını kaybetti.
1994 yılında ateşkesle sonuçlanan savaşın sonunda 30 bin kişi hayatını kaybetti. Dağlık Karabağ bölgesi ile ‘rayon’ adı verilen yedi bölge de Ermenistan tarafından işgal edilmiş oldu.
Günümüze kadar gelen süreçte sadece Ermeni ordusuna bağlı askerlerin yerleştirildiği başkaca yerleşimin olmadığı bu rayonlar Dağlık Karabağ ile Azerbaycan arasındaki bağlantıyı da kopma noktasına getirdi. Ateşkesin yürürlüğe girdiği 12 Mayıs 1994’e kadar olan süreçte Dağlık Karabağ’da ve etrafındaki yedi rayonda yaşayan yaklaşık 600 bin Azerbaycan yurttaşı de, BM’ye göre internal displacement (iç mülteci) olarak tanımlanan duruma düştü.
Mayıs 1994’teki ateşkesi sağlayan Bişkek Protokolü imzalandığında savaş resmen sona ermemiş ve ihtilaflı bölgeler üzerinde anlaşma sağlanmamıştır. 26 yıl önce ortaya çıkan bu fiili durum hâlâ geçerliliğini korumaktadır.
Haziran 2010, Haziran 2012, Ocak 2014, Ocak 2015 ve Nisan 2016'da birkaç gün süren ve her seferinde tarafların 20 seneyi aşan süredir korudukları pozisyonlarına döndükleri çatışmalar yaşandı.
İki tarafın üyesi olduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü çerçevesinde yürüyen bir askeri ittifaka ve üyesi oldukları Avrasya Ekonomik Birliği’ne üye ülkelerin uzlaşma çağrılarına rağmen sonuç alınamayan bu süreç, geçtiğimiz Temmuz ayında (Temmuz 2020) daha önce hiç çatışma yaşanmayan Azerbaycan-Ermenistan sınırının Tovuz bölgesinde, ağır silahların da dahil edildiği çatışmalarla yeniden alevlendi.
Tovuz Rayonu, Türkiye ve Azerbaycan’ı birbirine bağlayan demiryolu ve enerji nakil hatlarının geçtiği bölge olup, Azerbaycan’ın petrol ve doğalgaz ihracat hatları bu bölgededir. Türkiye Azerbaycan’dan aldığı doğalgazı bu hatlardan temin etmektedir.
Güney Kafkasya, sosyal ve etnik yapısı itibariyle çok dil ve din barındıran bir bölgedir. Bu olguyla enerji nakil kavşağı olma durumu birlikte değerlendirildiğinde bölgesel çatışmanın çok tarafı etkilediği belirginleşmektedir.
Sonuç olarak, insan kayıplarının yaşandığı bu çatışma hali, stratejik endişeleri bir kenara bırakıp savaşın bitirilmesine odaklanmayı gerektirmektedir. Ermenistan’ın bölgeyle ilgili olarak ileriye sürdüğü Milattan Önce 4. Yüzyıl’da Ermenilerin bölgede hâkimiyet kurduğu, Ermeni Alfabesini bulan Mesrop Maşatots’un burada açtığı ilkokulda bu alfabeyi ilk kez kullandığı, burada incil vaazları verdikleri gibi tarih tezleri onları haklı konuma yükseltmez, sadece iddia sahibi yapar. Tarihsel iddialara dayanarak bölgenin Ermenilere ait olduğunu iddia etmek, sorunun çözümünü güçleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Birleşmiş Milletler’in bu konudaki kararı çok açıktır. Azerbaycan topraklarından Ermeni güçlerinin derhal ve ön koşulsuz çekilmesini öngören ve halen geçerli karara ve buradan dayanak alan uluslararası hukuka göre Karabağ’daki Ermeni askeri varlığına son verilmesi şarttır.