Türkiye`de benzin fiyatlarında gelinen seviye, alternatif enerji kaynakları arayışını önemli ölçüde teşvik ediyor. Dünyanın farklı yerlerinde kullanılan biyoenerji bu alternatifler arasında önemli bir yer tutuyor.
Peki biyoenerji üretimine uygun bir ülke olan Türkiye`de biyoenerjinin mevcut durumu ve geleceği nasıl görünüyor?
Araştırmacılar Şevket Kalanlar, Ahmet Yücer ve Muhammet Demirtaş`ın bu konuda hazırladıkları araştırma bu soruya önemli cevaplar sunuyor.
Araştırmaya göre Türkiye`de enerji alanındaki arz-talep dengesi dikkate alındığında, biyoenerji üretimindeki mevcut seviyelerin üzerine çıkılması elzem gözüküyor.
Bu kapsamda 2015`te biyodizelin dizel yakıtlar segmentinde en azından yüzde 2`lik, 2016`da ise en az yüzde 3`lük bir paya ulaşması gerekiyor.
Miktar olarak bakıldığında da 2016 yılında Türkiye`deki dizel talebine yönelik projeksiyonlar kapsamında 546 bin tonluk bir biyodizel üretiminin gerektiği öngörüsü yapılıyor.
Bununla birlikte araştırmacılar, Türkiye`deki yağlı tohumların mevcut durumunun ve üretim kapasitesinin bu seviyelerin yakalanması için yeterli görünmediğini belirtiyor.
Türkiye`de mısır ve kanola bu alanda öne çıkan tarımsal ürünleri oluşturuyor. Araştırmada yer alan verilere göre mısırdaki etanol içeriğinin payı yüzde 40 seviyelerine ulaşıyor.
Söz konusu rakamlar tek başlarına ele alındığında enerjiye yönelik üretimin artırılması gerektiği gibi bir sonuç çıkıyor. Fakat burada gıda güvenliğini de dikkate almak gerekiyor.
Türkiye`deki mevcut tarımsal yapı dikkate alındığında bu yöndeki aşırı üretim, gıda üretim kapasitesi üzerinde baskı yaratan bir unsura dönüşme potansiyeli taşıyor.
Bununla birlikte dünyanın birçok ülkesinde belli ölçülerde enerji portföyüne çeşitlilik katan bu unsurların çevre ve gıda güvenliği sınırları içerisinde değerlendirilmesi gerekiyor.
YAZARLAR
Selçuk OKTAY
- Biyoenerjinin geleceği
Önceki ve Sonraki Yazılar