HALUK DİRESKENELİ
1980'lerin ikinci yarısında Edirne ve İstanbul'da mensucat fabrikaları bulunan zengin bir işadamımız bizi aradı. Mensucat üretimi içinde, buhar ve elektrik enerjisi harcama maliyetlerinin payı çok yükselmiş. Son birim maliyetleri içinde enerji kalemi düşürebilmek için pahalı fuel-oil yerine yerel ucuz Trakya Saray kömürünü kullanmayı düşünmüş. Trakya Saray kömürüne uygun bir termik santral arayışına girmiş.
Trakya Saray kömürünün özelliği, düşük kalorifik değere (1500-2000 kcal/ kg lhv) sahip olması ve içinde nem miktarının çok fazla (yüzde 50-60) oluşu idi.
ABD'de yerleşik temel tasarım firması ortağımız bu kömüre uygun tasarımlarının bulunmadığını beyan etti. Literatür ve teknik dergiler, firma arayışına girdik.
Finlandiya’nın Tampere kentinde bir buhar kazanı firması bulduk. Bizdekinin benzeri bir yerel kömürü yakabilen, büyük kapasiteli termik santral yapabiliyorlardı. Bugün artık bilinmezi kalmamış, kabarcıklı akışkan yatak yakma sistemi (bubbling bed fluidized bed combustion) olan buhar kazanı referansları vardı.
İnternet henüz yok, teleks makinasından faks makinasına yeni terfi etmişiz. Adamlarda iletişim kurduk. Bizden yakıt örneği istediler. Zengin yatırımcımıza bildirdik, 50 ton örnek yerel kömürü kamyona yükledi, Tampere'ye gönderdi. Biz de yanma testini yerinde görmek, izlemek için yola çıktık.
AMERİKALILARIN TRAKYA KÖMÜRÜNE UYGUN OLMAYAN TASARIMINDAN BİR KESİTİ AŞAĞIDA GÖRÜYORSUNUZ
O zamanlar THY Helsinki’ye bugünkü gibi günde iki kez uçmuyor. Haftada bir gün tek gidiş ve dönüş var. Lufthansa ile Ankara-Münih-Helsinki uçuşu yaptık. Helsinki havalimanından şehir merkezine indik, beklemeden Tampere trenine geçtik. Üç saat de tren yolculuğu yaptık. Akşam Tampere şehrinde önceden yer ayırttığımız otele giriş yaptık.
Ertesi gün şirket merkezine gittik, öğleye kadar tanışma bilgi alışverişi yaptık. Test laboratuarına gittik. Yanmayı gözledik. Tasarım uyumlu idi. Sonuçları gördük. İşbirliği anlaşması taslağını görüştük. Teknik bilgileri ve son tekliflerini istedik. Ertesi gün geldiğimiz güzergah üstünden yurda geri döndük.
Finli mühendisler hayatlarında hiç ortak çalışma yapmamışlardı. Temel tasarımı yapmaları zaman aldı. Mühendislik için istedikleri fiyat, piyasanın çok üstünde idi. Gönderdikleri işbirliği anlaşma metinleri çok basitti. Neyse sonunda tasarım ve yerli kapsam bilgileri geldi. Biz kendi kapsamımızı fiyatladık, her iki kapsamı birleştirdik, kapsama buhar türbinini ayrıca ekledik ve teklif dosyasını İstanbul merkezine verdik.
Değerlendirme sürecinde Finlandiya'dan uzman mühendisler İstanbul'a geldiler. Haftada tek gün gidiş geliş uçak seferiyle gelip, bir hafta sonra geri döndüler. Bir hafta içinde Ankara İstanbul ve Edirne'de görüşmeler yaptık.
Mensucat fabrikasının sahibi zengin işadamımız çok iyi eğitim almış bir makina mühendisi idi. İngilizce Almanca Fransızca çok iyi konuşuyordu. Herhalde İtalyanca ve İspanyolca da biliyordu. Fabrika çalışma odası türk ressamlarının tablolarıyla doluydu. Beni çağırıp teklif dosyasını benimle beraber inceliyordu. Bazı günler sabahtan akşama kadar odasında onunla beraber çalışıyordum.
O odada gün boyu finansman, işletme, personel sorunları çözülüyordu. İşçilerin ücretleri için kısa vadeli para bulmak, satış pazarlama, nakliyat tüm sorunlar orada çözülüyordu. Bazı günler iş yoğunluğundan başım ağrıyordu. Hiç imrenilecek bir hayat değildi. Bütün bu işlerin içinde hafta sonu cuma akşamı uçakla İrlanda'ya uçuyor, okyanus teknesine biniyor, uluslararası bir yelken yarışı için Atlantik okyanusunda 10 kişilik bir tecrübeli profesyonel ekiple antreman yapıyor, pazartesi sabahı işine dönüyordu.
Verdiğimiz fiyattan memnun kalmadı, Fin mühendislerinin mesafeli tavırları da hoş değildi. Başka firmaların rekabetçi teklifleri ve denenmemiş tasarımlarını gözü tutmadı. Konuyu zamana bıraktı.
Bütün bu detaylar bir 3.5" floppy disk içinde Word ve Excel dökümanları olarak benim arşivde kalmış. Artık 3.5" floppy okuyan pc kalmadı. Makaleyi yazabilmek için USB aktarımı yapmak zorunda kaldım. Teklif, yazışmalar, işbirliği anlaşması, saklılık gizlilik, toplantı notları herşey duruyor.
Bugün kömürü denemek için yurtdışına örnek kömür göndermeye artık gerek yok. Benim bildiğim, Tübitak Gebze ve ODTÜ kimya mühendisliği laboratuarlarında kömür testlerini yapabilen küçük kapasiteli kabarcıklı (bubbling) ve dönüşümlü (circulating) akışkan yatak (fluid bed) buhar kazanları var.
Biz yatırımcı şirketi arada bir yokladık. Ama iş yürümedi. O sıralar ortada Uzakdoğu’nun kolay ucuz güvenilmez tasarımları da yoktu. Arkasından ekonomik zorluklar, piyasaların zor şartları devreye girdi. Yatırımcı şirket zora girdi. Proje kaldı. Finlandiya firması satıldı. Tanıdığımız mühendisler ayrıldı. Konu kapandı.
Şirket içinde "O kömür yanmaz, boşuna çalışıyorsun, bedava danışmanlık yapıyorsun" diyenler oldu. Ben öyle düşünmüyorum. Kömürü yakabiliyorduk, ihtiyaç vardı, talep vardı, finansman vardı. Aklına yatsaydı alırdı. Oynanan zevkli mesleki bir oyun gibiydi. Olsaydı iyi olacaktı. İşbilir çok zeki ve çok bilgili bir işadamıyla çalışmanın güzelliğini yaşamıştım. Öyle örnekler ne yazık ki bizim piyasalarda çok değil.
Haluk DİRESKENELİ / Haziran 2017 - ANKARA