1. YAZARLAR

  2. Dr. Nejat TAMZOK

  3. Bir başarısızlık hikayesi: Paris İklim Anlaşması
Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir başarısızlık hikayesi: Paris İklim Anlaşması

Paris Anlaşması’nın başarısız olduğunu söyleyebiliriz.

2015 yılında imzalanan anlaşmanın amacı, küresel ısınmanın önlenmesiydi. Bunun için, ortalama sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin altında tutulması ana hedef olarak belirlenmiş, 1,5 derece için çaba gösterilmesi ise neredeyse bütün ülkeler tarafından imza altına alınmıştı.

Ağustos’u henüz bilmiyoruz ama geçtiğimiz temmuz ayında küresel sıcaklıklar tüm zamanların rekorlarını kırarak sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece üzerine çıktı.

Birleşmiş Milletlerden yapılan açıklamalarda bu ölçümün istisna olabileceği, asıl 1,5 derece sınırına ise 2030'ların başlarında ulaşılacağı belirtiliyor. Ama rekor sıcaklıkların yaşandığı bu ağustos ayında Türkiye’de kime sorsanız, aşırı hava olaylarının sınır filan dinlemediğini söyler.

Doğrusunu isterseniz, Paris Anlaşması, biraz yumuşak bir düzenlemeydi; fosil yakıt kullanılmaması konusunda neredeyse ricada bulunuyordu.

Peki, ne oldu dersiniz, fosil yakıt tüketimi biraz olsun azaltılabildi mi?

PARİS ANLAŞMASI İŞE YARADI MI?

Elbette azalma filan yok: Paris sonrasındaki 8 yılda dünya fosil yakıt tüketimi bir önceki 8 yıla göre yüzde 9 daha arttı. Petroldeki artış yüzde 7,5, gazda yüzde 20, kömürde yüzde 2,5 oldu.

Üstelik bu artışlar, anlaşma sonrası dönemde ortaya çıkan Covid-19 salgınının enerji tüketimini sınırlayıcı etkisine ve salgın sonrasında Rusya-Ukrayna kriziyle birlikte artan enerji fiyatlarına rağmen söz konusu oldu. Eğer bu gelişmeler de olmasaydı, fosil yakıt tüketimleri kim bilir hangi seviyelere giderdi.

Neticede, fosil yakıtların küresel tüketim içindeki payı Paris öncesi yüzde 85 iken bugün ancak yüzde 82’ye düşürülebildi. Bununla birlikte, söz konusu gerileme, büyük ölçüde Avrupa Birliği’ndeki gelişmelerden kaynaklandı. Birlik haricinde kalan dünyanın diğer bölümünde ise fosil yakıtların tüketim içindeki payı artmaya devam etti.

Dünya böyle de Türkiye farklı mı?

TÜRKİYE’DEKİ DURUM NE?

Rakamlara bakarsak, pek öyle görünmüyor.

Türkiye, önemli bir fosil yakıt üreticisi olmamasına karşın, son dönemde tüketimini en fazla arttıran ülkeler arasında. Paris öncesi ve sonrasındaki 8 yılı karşılaştıracak olursak, Türkiye’nin fosil yakıt tüketimindeki artış, yaklaşık yüzde 30 ile küresel artışın üç katından fazladır. Petrol tüketimindeki artış yaklaşık yüzde 40, doğal gazda ve kömürde yüzde 20’nin üzerinde olmuştur.

Fosil yakıtların enerji tüketimimiz içindeki payı ise Paris öncesi yüzde 86 iken, yenilenebilir yatırımlarındaki tüm gelişmelere karşın bugün hâlâ yüzde 81 düzeyindedir. Petrol, gaz ya da kömür rezervleri konusunda şanslı olmayan, ancak dünya ortalamasının çok üzerinde güneş ve rüzgâr potansiyeline sahip bir Türkiye, fosil yakıt tüketim payını en azından AB ortalaması olan yüzde 70 seviyesine kadar indirebilmeliydi.

Sonuç olarak, fosil yakıt tüketimindeki gelişmelere bakıldığında, Paris Anlaşması’nın Dünya’yı kurtarmasını beklemek de önümüzdeki yıllarda bu yaz sıcaklarından kurtulmayı ümit etmek de bana sorarsanız aşırı iyimserlik olacaktır.

Amasra/Ağustos 2023

Önceki ve Sonraki Yazılar