1. HABERLER

  2. DOĞALGAZ

  3. Avrupa için İsrail ve Irak doğalgazı yeniden gündemde

Avrupa için İsrail ve Irak doğalgazı yeniden gündemde

Rusya ve Ukrayna arasındaki gerginliğin çatışmaya dönüşmesi, Avrupa'nın Rus gazına alternatif gösterilen İsrail ve Kürt (Kuzey Irak) gazını taşımak üzere geliştirilen eski boru hattı projelerini yeniden gündeme getirdi.

Avrupa için İsrail ve Irak doğalgazı yeniden gündemde

Enerji Günlüğü - BOTAŞ’ın eski genel müdürlerinden Gökhan Yardım, Ukrayna-Rusya çatışmasının Türkiye açısından bazı yeni fırsatlar yarattığını belirterek, İsrail ve Irak gazının Anadolu üzerinden batıya taşıma projelerinin yeniden gündeme geldiğini söyledi.

Ukrayna’daki gelişmeler, Yakın geçmişte Suriye ve Irak’ta yaşanan ve etkileri hala devam eden gelişmeler nedeniyle rafa kaldırılan Doğu Akdeniz (İsrail) ve Kürt (Kuzey Irak) doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasına yönelik sınır aşan boru hattı projelerinin tekrar gündeme gelmesine yol açıyor. Eski BOTAŞ Genel Müdürü Gökhan Yardım, Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin Türkiye ekonomisi ve enerji piyasaları üzerindeki etkilerini Enerji Günlüğü'ne  değerlendirdi.

Ukrayna Rusya çatışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında Rusya Ukrayna arasında mı Rusya Amerika arasında mı, onu da iyi kestirmek lazım. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya’yı batı dünyası içerisine yeterince alamadık, alamadılar. Ve ABD devamlı olarak Rusya’ya karşı bir genişleme ve hegemonyasını arttırma siyaseti güttü. Bu kapsamda da yeni ülkeler NATO’ya üye oldu. Yaklaşık 12-13 ülke NATO’ya üye oldu ve sonunda geldi Ukrayna’ya kadar dayandı iş. Ve Rusya, Putin (artık buna bir son vermek lazım) dedi. Ve bu noktada da düğmeye bastı diye düşünüyorum. Önce Kırım ondan sonra da bu iki bölgeyi yeni ülke olarak kabul etti. Aslında o işin sadece ne uluslararası hukuka uydurulması.

Peki uydu mu?

Tabii bu aslında uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk açısından kabul edilemez bir durum. Fakat Putin kendi argümanlarını öne sürdü.

Rusya’nın bölgedeki konumunu nasıl değerlendirmek lazım?

Rusya Federasyonu sonuçta Avrupa Birliği’nin önemli bir doğalgaz tedarikçisi. Avrupa Birliği’nin doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 36’sını, bazı kaynaklara göre yüzde 39’unu Rusya tedarik ediyor. Avrupa Birliği petrolün de yüzde 23’ünü Rusya’dan alıyor.

Türkiye için de önemli tedarikçi tabii..

Bizim de doğalgazımızın yüzde 40’a yakını Rusya Federasyonu’ndan geliyor. Tabii herkes, acaba Rusya gazı keser mi, Rusya ile ilişkilerimiz ne yöne doğru evrilebilir, Putin daha ileri gider mi, Rusya daha ileri giderse bu bir dünya savaşına yol açar mı, üçüncü dünya savaşı çıkar mı diye endişeler içerisinde.

Siz, biz, Türkiye?

Aslında hepimiz endişe içerisindeyiz. Biz de tam sıcak bir bölgedeyiz. Çünkü Türkiye’nin hem Rusya hem de Ukrayna ile çok iyi ilişkileri var. Ticaretimiz var, müteahhitlerimiz oralarda iş yapıyor. Oralardan ithalatımız da var. O yüzden de bizim açımızdan da ülke olarak önemli, izlememiz gereken bir durum. Ama izlerken de soğukkanlılığımızı muhafaza edip aynı Kırım işgalinde olduğu gibi sonuçta sürekli bu işgali yermemiz ve kınamamız çerçevesinde kalmalıyız. Ama normal ticari ilişkilerimizi de devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Rusya ile enerji ilişkilerinde son durum?

Türkiye açısından Rusya önemli bir tedarikçi. 2003’e kadar Rusya ile Ukrayna üzerinden gaz alıyorduk. 2003 yılından sonra Rusya’dan direkt Mavi Akım ile 16 milyon metreküp olarak gaz almaya başladık. Türkakım da inşa edilip devreye alındıktan sonra aradaki ülkeleri devreden çıkarttık, Rusya’dan Türkiye’ye direkt boru hatlarıyla doğalgaz alımına başladık. Rusya’dan direkt doğalgaz alma politikalarının Türkiye açısından ne kadar önemli olduğunu, enerji güvenliğimiz ve doğalgaz güvenliğimiz açısından da bu yaşadığımız hem geçmiş olaylarda görmüştük hem de bu olaylarda görüyoruz.

Ne görmüştük, bunu biraz açabilir misiniz?

Bu politikalar nasıl ortaya çıktı? Bizzat olayları yaşayan birisi olarak ifade edebilirim ki Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Türkiye’ye batı hattından, yani Ukrayna üzerinden gelen doğalgazda çok sık kesintiler oluyordu. Çünkü batı hattı Ukrayna dahili sisteminin bir parçasıydı. Sovyetler Birliği felsefesi içerisinde oluşturulmuştu ve bize gelen bu hat transit bir hat değildi. O hattan Ukrayna da gaz alıyordu. Ukrayna gaz almaya devam ettiği zamanda bize gelen gaz miktarı azalıyordu ve biz 2001 yılına kadar çok sıkıntılar çektik.

Ne sıkıntısıydı bu?

Tek yönden batı hattından doğalgaz geliyordu. Önce bu hattın Ukrayna dahili sisteminden ayrılması için gaz transit denilen bir proje geliştirildi. BOTAŞ da o projeye ortak oldu. Bir kompresör istasyonu ve yanlış hatırlamıyorsam 70 küsur kilometrelik bir hat. Üzerinden 20 yılı aşkın bir süre geçti. Gelen Rus gazında da sıkıntılar yaşandı. Ondan dolayı Mavi Akım projesi oldu. Sonra da Avrupa’ya da Türkiye üzerinden gaz aktaran Türk Akım projesi geliştirildi. Ve bu iki projeyle bugün Rusya’dan direkt olarak gaz alıyoruz.

Rusya’nın payı hep böyle mi kalacak?

Ben şöyle görüyorum olayı. Yapılan uygulamalara baktığımızda Türkiye’nin hedefini Rusya Federasyonu’nun payının 2025’ten ve 2026’dan sonra mümkün olduğu kadar azaltmak olarak görüyorum. Çünkü öyle gözüküyor. Yani resim şu anda öyle gözüküyor. Çünkü biz yeni LNG terminalleri yaptık. İşte bu terminallerin çıkış kapasitesi şu anda yüzde 50’lere geliyor. Saros Körfezi’ndeki LNG tesisini de devreye aldıktan sonra belki yüzde 50’in de üzerine çıkacak. Yani hedefi sanki mümkün olduğu kadar Rusya Federasyonu’nun payını minimize etmek gibi görüyorum.

Peki yeni durum nelere yol açar Türkiye açısından?

Ukrayna ile Rusya arasındaki problemler Türkiye açısından da bazı fırsatlar yaratıyor, onu da belirtmek lazım. Bu fırsatlar neler? Türkiye açısından yeni arz kaynaklarına erişim ve Türkiye üzerinden yeni projeler geliştirme imkanı olabilir. Bu projelerin en başında Doğu Akdeniz gazı olabilir. İsrail gazının öncelikle Türkiye’ye gelmesi, Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmesi. Nitekim bu projede de Amerikan hükümetinin desteği olabilir ama Amerikan hükümetinin desteği demek projeyi gerçekleştirmek demek değildir.

Neden öyle dediniz?

Bazı arkadaşlar meseleyi karıştırıyorlar. ABD hükümeti hiçbir şekilde Temsilciler Meclisi’nden veya Senato’dan bir kanun geçirip de (işte bu projeyi destekleyelim, buna şu kadar para verelim) demiyor. Sonuçta projeleri şirketler gerçekleştiriyor. Biz de Türkiye olarak o projelerin gerçekleştirilmesini sağlayan şirketlere belirli iş ve vergi kolaylıkları sağlıyoruz. Tabii burada aklımıza şu soru gelebilir: İki nokta var; bir siyasi olarak İsrail hükümeti şu anda Türkiye Hükümeti’ne güveniyor mu? Veya 2001, 2003 veya 2005 yılından önceki güveni sağlamış durumda mı diye bakıyor Türkiye’ye. 

TÜRKİYE'Yİ ZOR BİR DÖNEM BEKLİYOR, ALİ ARİF ARTÜRK'Ü İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Sizce bu açıdan durum ne merkezde?

Tabii bu önemli. Türkiye’nin de bu yönde bazı politika değişikliğine gittiğini görüyoruz. Ben o siyasi olaylara girmek istemiyorum ama tabii o siyasi politika değişikliklerini takip eden arkadaşlar anlıyorlar. Türkiye, politikasında da bazı değişikler yapıyor, İsrail ile güven tesis etmek amacıyla. Bu güven tesis edilirse o projenin gerçekleştirilmesi daha kolay olur.

Tek proje İsrail gazı değil herhalde...

Diğer bir proje de aslında Kuzey Irak (doğalgaz) projesiydi. O konuda da çok umutluyduk, Türkiye açısından bir fırsat olabilirdi. Ama Irak Federal Mahkemesi’nin aldığı son karar bu projeye bir miktar sekte vuruyor gibi gözüktü. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile Irak Merkezi Yönetimi arasındaki görüşmeler devam eder ve olay çözülür diye tahmin ediyorum. Belki ABD’nin de Irak merkezi hükümetinin de bu yönde bazı telkinleri olabilir ki bu da önemli bir proje. Orada da önemli bir doğalgaz kaynağı var. Yani bu iki proje, iki farklı yeni proje Doğu Akdeniz ve Kuzey Irak Projesi bu yaşanılan doğalgaz sevk tehdidine karşı Türkiye’nin elinde yeni fırsatlar ortaya çıkartabilir.

Bu fırsatlar ne kadar değerlendirilebilir?

Uluslararası camia bu fırsatlara değerlendirilmesinde Türkiye’ye ne kadar destek ve yardımcı olacak onu yaşadığımız günlerde göreceğiz. Ama tabii en kötü senaryolara da hazırlıklı olmamız lazım. Türkiye bugüne kadar Rusya ve Ukrayna arasındaki ilişkilerde nasıl dengeli bir siyaset güttü ise ve bundan sonra da dengeli siyaset güdeceğini tahmin ediyorsam. Ama bence tabii dünya konjonktüründen de ayrılamayız. Dünyanın bu krizde nereye evrileceğini bilemiyoruz. Çok az ihtimalde olsa hiç beklemediğimiz başka siyasi yönlere de olay çevrilebilir. O yüzden de en kötü duruma baz edilmiş senaryolarımızı da hazır etmemiz lazım. Veya belki de hazır etmişizdir. 

Mehmet KARA - Enerji Günlüğü 

Doğalgaz fiyatı düşmeyecek

Doğalgaz fiyatı düşmeyecek

.

İlgili Haberler