Enerji Günlüğü - (Güneş Enerjisinin Önünü Açacak 21 Öneri - 13 / Ateş Uğurel) Elektrik depolama teknolojisi geliştirmek, yerli panel üretmekten çok daha stratejiktir. Bu yüzden tüm Ar-Ge harcamaları enerji depolamaya yapılmalı.
Biz Türkiye'de hâlâ teşvikler yeterli mi diye tartışırken, dünyanın birçok ülkesinde teşviksiz güneş enerjisi yatırım modelleri gündeme gelmeye başladı.
Bunların başında güneşten üretilen elektriğin depolanması geliyor. Bu konuda dünyanın en büyük güneş enerjisi fuarı ve etkinliği olan Intersolar'da bu yıl bir ilk yaşandı. Intersolar 2014'te elektrik depolama için özel bir bölüm ve salon ayrıldı. Almanya tarihinde ilk defa verilen "depolama" desteğinden yararlananların sayısı da çok kısa bir sürede 4.000 adete ulaştı.
Güneş ve rüzgâr enerjisi yatırımlarının karşısında olanların bugüne kadarki en büyük iki argümanı hep şunlardı:
1) Üretim maliyetinin yüksek olması (bunu dillendirenlerin sayısı nihayet azaldı).
2) Rüzgârın ve güneşin ne zaman, ne kadar elektrik üreteceğinin belli olmaması. Gerçi güneş bu konuda rüzgâra göre daha avantajlı. En çok elektriği çok yüksek ihtimalle yaz mevsiminde ve öğlen saatlerinde üreteceğimiz belli. Dolayısıyla aynı zaman diliminde iklimlendirmeden dolayı gelen yüksek talebi karşılamak için güneş enerjisi ideal bir kaynak.
Ancak ülke genelinde kurulum sayısı ve gücü arttıkça, depolamanın da önemi artacaktır.
Dünyada şu anda bu konuda yapılan Ar-Ge çalışmaları li-ion piller üzerine yoğunlaşmış gibi gözükse dahi (elektrikli arabalardan dolayı), birçok yeni teknolojiden birinin de süpriz yaparak ipi göğüslemesi gayet muhtemel.
Unutmayalım ki, minimum ağırlık ve hacim içine maksimum miktarda elektrik depolama, sadece güneş enerji sektörü için değil, tüm taşınabilir elektrikli aletler ve elektrikli arabalar için de çok büyük bir öneme sahip. Alınan patent ve ilk ticari ürünlere baktığımızda Japon şirketlerinin önderliğini gözlemliyoruz.
Güneş enerjisindeki elektrik depolamanın farklı uygulama alanları olacaktır. Kişisel (evsel) uygulamalarda tüketimin tamamı kadar üretim yapıp, işin içine depolamayı da katarak şebekeden bağımsız bir yaşam mümkün olacaktır. Türkiye'de bunun yüzlerce örneği zaten mevcuttur. Üstelik de verimsiz ve pahalı akü sistemleriyle...
Bir başka avantaj da güneş elektriğini elektriğin ucuz olduğu saatlerde depolayarak, elektriğin pahalı olduğu saatlerde kullanmak veya yüksek fiyata şebekeye satmak olacaktır.
Daha büyük, santral ölçekli (MW seviyesinde) uygulamalarda da dünyada protip sistemler şebeke bağlantılı olarak devreye alınmıştır. 1MW ve üstü güneş (ve rüzgâr) santrallerinde ekonomik bir depolama sisteminin geliştirilmesi dünya genelinde yeni bir enerji devrimini gündeme getirecek ve mevcut tüm dengeleri değiştirecektir.
İşte bu yüzden Türkiye kısıtlı olan tüm Ar-Ge gücünü ve sermayesini tamamen elektrik depolama teknolojilerine aktarmalı. Bu konuda gerekirse beyin gücü transferi de yaparak ilgili araştırma merkezlerini çok acil olarak kurmalıdır.
Elektrik depolamada sahip olacağımız teknoloji ve know-how, yüzlerce firmanın ürettiği kristal güneş panelini Türkiye'de üretmekten kat ve kat daha stratejik, katma değeri çok daha yüksek olacaktır.