Son zamanlarda üzerinde ısrarla durduğumuz bir husus vardı; o da Rusya bu şekilde devam ederse elindeki enerji kozunun bir gün elinde kalacağı ve Rusya`nın yalnızlaşacağı idi. Ek olarak da Rusya`nın çok güvendiği Çin büyümesinin Rusya`ya uzun vadede istediği açılımı sağlayamayacağı idi.
Rusya, bilindiği üzere Putin ile birlikte enerjisini güçlü bir silah gibi kullanarak arka bahçesini mutlak şekilde kontrol almaya çalışmıştır. Putin, bu stratejisini hayata geçirmek için bir yandan kendisine muhalif olabilecek ve batıya sempatiyle bakan kartelleri parçalamış, bir yandan da bunların yerine devlete sadık karteller yaratmıştır. Diğer yandan ise merkezde topladığı gücü çevresindeki Belarus, Ukrayna, Gürcistan gibi ülkeler üzerinde bir silah olarak kullanmış ve önemli ölçüde de başarı elde etmiştir.
Ancak Türkiye söz konusu olunca, bu stratejinin Ankara’ya karşı tutmayacağı çok açıktı. Her şeyden önce Türkiye söz konusu ülkeler gibi kümesteki kaz değildi. Dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz yatakları iki adım güneyindeydi. Hazar enerjisi zaten Türkiye`den piyasalara açılıyordu.
Türkiye`nin en büyük zayıflığı kendine ait kaynakları olmamasına rağmen günlük enerji tüketimini büyük ölçüde Rusya`dan gelen doğalgaza endeksli bir şekilde çok sayıda doğalgaz çevrim santrali inşa etmiş olmasıydı. Burası ayrı bir “ihanet” konusu ama şimdilik girmeyelim.
Ancak önceki bir kaç yazıda da ele aldığımız gibi Türkiye Rus Ruleti`ne girmemek için alternatif kaynaklara yönelmiş, sırf bu konuda elini rahatlatabilmek için kırmızı çizgilerinden bile taviz vererek Kürt Açılımı`nı yapmıştır.
Kürt Açılımı ya da adı her ne şekilde anılırsa anılsın söz konusu mesele Türkiye`nin incelikli düşünmeyi bilen derin köklerinin bir adımıydı ve arkasındaki ana saik de Rus ruletinin taşıdığı büyük risk, dolayısıyla tehlikeydi.
Sonuçta Türkiye bugün Irak`ın kuzeyindeki kaynaklara artık eskisi kadar uzak değil. Her şeyden önce bu kaynaklara en çok bağımlı olan İsrail`in yegane çıkış kapısı da Türkiye. Hal böyle olunca da Türkiye`nin bu pastadan kendine yetecek payı alması gayet olağan.
Herkesin Rusya`nın çevresini iyice köşeye sıkıştırdığı günlerden hareketle çeşitli senaryolar ürettiği bir zamanda Rusya yükselişin düşüşündeydi aslında. Ancak bunu ne Rusya ne de başkaları henüz sağlıklı bir şekilde görebilmiş değil.
Denklemin gücü belirleyen parametrelerine şöyle baktığımızda şunları görüyoruz:
Öncelikle, ABD artık dünyanın en büyük enerji ithalatçısı değil
İhracatçılar ligine transfer olan ABD’nin enerjisini kullanmak için adını ilk sıraya yazdıran da Avrupa (kaya gazı meselesini henüz içine sindirememiş olanlar bunu bir efsane olarak nitelemeye devam etmekte ama ABD’nin nasıl olup da ithalatçılığının sıfır düzeyine indiğini açıklayamamaktadırlar),
İngiltere ve Fransa yüzünü ABD`ye daha net döndü ve uluslararası platformlarda Rusya`ya sırtını dönmeye başlamış durumda
Türkiye`nin Akdeniz ülkelerinden LNG alma imkânları daha da arttı
Türkiye, Kürtlerin kontrolündeki petrol ve doğalgazın güçlü bir ortağı haline geldi (bölgenin en verimli sahasında daha ilk günden beri Kanada ve İsviçre ortaklı Genel Enerji`nin petrol çıkardığını gözden kaçırmamak gerekir)
Rusya ise Türkiye gibi kıymetli bir müşteriyi elinden kaçırmak için saçmalıklar yapıyor
En son da sürekli tekrarladığımız gibi Avrupa katı Rus diplomasisiyle uğraşmaktan bir gün vazgeçecektir. Ki artık vazgeçtiler de. Geriye kala kala Almanlarla inşa ettikleri bir Kuzey Akım hattı var ki Rusların Avrupa`ya gaz satabileceği tek hat bu kalıyor. Artık Almanlar mı Ruslara muhtaç, Ruslar mı Almanlara hep birlikte göreceğiz.
Eh, şimdi sıra geldi Ruslara ağzının payını vermeye. Avrupa’nın son günlerdeki girişimi açık bir şekilde Rusları pazarlık masasına yeniden terbiye edilmiş bir şekilde oturtmaya yönelik. (AVRUPA BİRLİĞİ RUSYA`YA YAPTIRIMLARI GENİŞLETECEK) Ukrayna ve demokrasi falan filan da bu işin bahanesi.
Bakalım Ruslar herkesten daha yoğun olarak çıkardıkları petrolü ve gazı hangi yağlı müşteriye satacaklar?
Rusya’nın olmayan doğalgazı için harıl harıl çevrim santrali kurduran aklı evvel Türk siyasetçilerini yana yana arayacağı günler çok da uzak görünmüyor.
Önceki ve Sonraki Yazılar