1. YAZARLAR

  2. Mehmet KARA

  3. Elektrikte serbest tehlike!
Mehmet KARA

Mehmet KARA

Yazarın Tüm Yazıları >

Elektrikte serbest tehlike!

Elektrikte serbest tüketici piyasasında neler oluyor? Bu soruyu sordurtan gelişme şu: 15 ay kesintisiz artan serbest tüketici sayısında Temmuz ayında tam 65 bin adetlik gerileme yaşandı. Bunu şimdilik bir kenara yazıp, biraz geçmişe dönelim. 
 
Yanılmıyorsam 1.5 yıl kadar önceydi. İnternet ortamında, "Elektrik tüketimini azaltan tasarruf cihazı" adı altında, güvenilmez birtakım ürün ve çözümlerin tanıtım mesajlarından geçilmiyordu. 
 
O tarihlerde, bunun elektrikte yeni yeni başlayan serbest tüketici uygulamasına zarar verebileceğini yazmıştım. Öyle ya, vakti zamanında birileri size "elektrik faturanızı düşürecek" diyerek bir cihaz satıp hayal kırıklığı yaşattıysa, bugün karşınıza geçip "Sen serbest tüketicisin, elektriğini benden al faturan düşsün" diyenlere nasıl güvenirsiniz? 
 
Yani öyle kötü bir algı oluşur ki, gerçekten sizin işinize yarayabilecek uygulamalara da mesafeli yaklaşırsınız. Böylesi bir algının, o tarihlerde henüz lisanslı oyuncuların yeni yeni başladığı "uygun fiyata elektrik satışı" uygulamasına zarar vereceği ortadaydı. 
 
Bu yüzden "elektrik tüketimini azaltan cihaz" türü korsan faaliyetlere müdahale edilmesi gerekiyordu. Ve elektrik sektörü şirketleriyle kanun koyucu ve düzenleyici kurum yetkililerinin, bu konuda önlem alması gerektiğini ifade etmiştik. 
 
Bugün serbest tüketici elektrik piyasası biraz daha fazla tanınıyor. Ve tüketicilerin hepsi olmasa da büyük çoğunluğu, "tasarruflu cihaz" aldatmacasından etkilenmeyecek kadar bilinlenmiş durumda. 
 
Ancak şimdi elektrikte serbest piyasanın önünde bir başka tehlike var. Yazının en başında da belirttiğimiz gibi, elektrikte serbest tüketici sayısı artışı yerini gerilemeye bıraktı. 
 
İyi de bir piyasa serbestse, alıcı satıcı sayısının, işlem miktarının artıp azalmasının nesi tehlike oluşturabilir ki? Bu sorunun cevabı biraz daha ayrıntılı değerlendirme yapmayı gerektiriyor. 
 
Şöyle; Türkiye`de elektrik alanında "serbest tüketici" kavramı, sektördeki liberalizasyonun derinleşmesinin, tabana yayılmasının anahtarı olarak görülüyor. Bu kavram aynı zamanda, bir kısım tüketici için bazı avantajlar sağlayan farklı bir statüyü ifade ediyor. 
 
Serbest tüketici olmanın getirdiği en bilindik avantaj "daha ucuza elektrik tüketme imkanından yararlanma" hakkına sahip olmak. Mevzuata göre yılda belli bir miktarın üzerinde elektrik tüketen aboneler serbest tüketici sayılıyor. 
 
Kimlerin serbest tüketici olabileceğini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) belirliyor. EPDK, son olarak bu yılın başında serbest tüketici limitini 5000 kWh`den 4500 kWh seviyesine çekti. Bir başka ifadeyle şu anki tarifelerle, ayda ortalama 135 TL ve üzerinde elektrik faturası ödeyen aboneler serbest tüketici statüsünü hak ediyor. 
 
Aslında 2015 yılından itibaren serbest tüketici limitinin sıfırlanması, yani tüm elektrik abonelerinin "serbest kalması" öngörülüyordu. Ancak, piyasa beklentilerinin aksine EPDK`nın serbest tüketici limitinde sadece 500 kWh`lık bir düşüşü yeterli görmesi, "2015`ten itibaren herkes serbest tüketici olacak" beklentisinin ötelenmesine yol açmış durumda. 
 
Zaten piyasadaki verilere bakılırsa, serbest tüketici limiti hemen sıfırlansa bile bunun fiiliyatta bir anlamı olmayacak. Çünkü halen serbest tüketici statüsünü hak eden milyonlarca abone bulunmasına rağmen, bunu kullanma ihtiyacı duyanların sayısı henüz 1 milyonun altında. 
 
Yukarıda da söylediğimiz gibi (http://enerjigunlugu.net/serbest-tuketici-sayisi-azaldi_10044.html) göre serbest elektrik tüketicisi sayısı Temmuz ayında 65 bin kişi azaldı. Serbest sayaç (bazı tüketicilerin birden fazla aboneliği, sayacı var) adedindeki azalış da yaklaşık 66 bin oldu. 
 
Peki, aslında artması beklenen (gereken) serbest tüketici ve serbest sayaç rakamları neden geriledi? Serbest elektrik piyasasında bahar aylarında başlayan ve yaz aylarında da devam eden fiyat artışları bunun en önemli nedeni. Bu yükseliş, tedarik yetkisine sahip bazı şirketlerin, tüketiciye taahhüt ettiği elektriği piyasadan tedarik edememesine yol açtı. 
 
Kârlı bir faaliyeti sürdürebilecek maliyette tedarik sağlayamayan kimi elektrik satıcıları, daha önce anlaşma imzalayıp elektrik tedarikine başladığı binlerce müşteriyi üzerinden attı. Bu durumdaki müşteriler pratikte elektriksiz kalamayacağı için bölgesindeki dağıtım şirketinin (EDAŞ) müşteri havuzuna düştü. 
 
Şaet bu durumdaki tüketiciler avantajlı fiyat sunan yeni bir tedarikçi bulsaydı EDAŞ`ın havuzuna düşmeyebilirdi. Ancak görünen o ki bu müşteriler, yeni bir tedarikçiyle anlaşma imzalama yoluna gitmedi. Ya da piyasadaki oyuncular, bu müşterileri ikna edebilecek rekabetçi fiyatlar vermedi veya veremedi. 
 
Aslında Türkiye`de elektrik bulamamak diye bir sorun yok. Çünkü, elektrikte kurulu güç fazlalığı bile var. O halde, bu şirketlerin "müşteriyi üzerinden atma" nedenini, elektriği "tedarik edememek" değil de "tedarik etmemek" diye tanımlamak daha doğru. Bu şirketler olsa olsa, taahhüt ettiği fiyattan elektrik bulamamış olabilir. 
 
Peki serbest piyasa ortamında herhangi bir şirket zararına satış yapmaya zorlanabilir mi? Tabii ki hayır. Ama ortada bir taahhüt varsa, bundan kolaylıkla vazgeçme hakkı nasıl oluyor? 
 
Tedarikçiler, serbest tüketici ile yaptığı anlaşmalara, kendilerine bu imkanı tanıyacak maddeler eklemeyi tercih ediyor. Yani aslında bu şirketler müşteriye "kesintisiz" elektrik değil, "maliyetlerim uygun olduğu müddetçe elektrik" taahhüdünde bulunmuş oluyor. Piyasanın yönü değişince de bu müşteriye "artık sana elektrik tedarik edemiyorum" diyebiliyor. 
 
Piyasadaki bütün elektrik şirketlerini aynı torbaya koyamayız. Kendi üretim portföyü olan ve/veya belirli bir maliyetle kesintisiz elektrik bulmayı garantiye alan oyuncular, serbest tüketiciye de aynı şekilde kesintisiz elektrik garantisi sağlıyor. Ve bu şirketler elektrik üretim ve edinme maliyetlerini sürekli kontrol edebildikleri için serbest müşterileriyle yollarını kolay kolay ayırmıyor. 
 
Serbest tüketicilerin, daha önce sözleşme imzaladığı tedarikçiyle yola devam etmeme nedeni sadece bununla sınırlı değil. Bazı tüketiciler, bankaya ya da PTT`ye gittiğinde elektrik fatura bedelinin yanı sıra, havale veya işlem ücreti de ödemek durumunda kalabiliyor. Yani kimi serbest satışçıların ödeme sistemleri altyapısı yok ya da yaygın değil. Tüketici de bundan rahatsızlık duyuyor. 
 
Bir başka neden de, eski tedarikçisi tarafından portföyden çıkarılan serbest tüketicinin sonrasında yaşadıkları. Satıcının "Güvence bedeli de almayacağım" oltasına da takılan tüketici, bir başka şirketle anlaşmayıp EDAŞ`ın havuzuna düştüyse kendisinden yeniden güvence bedeli isteniyor. Bu ta tepki çekiyor. 
 
Gerek kanun koyucu, gerek hükümet ve gerekse düzenleyici ve denetleyici konumundaki EPDK`nın serbest tüketici uygulamasının yaygınlaşıp derinleşmesini istediği ortada. Öyleyse bu alanda yaşanan olumsuzlukların, enerji yönetiminin bu hedefini riske atacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. 
 
Bu kadar laftan sonra çözüme gelmek için geç bile kaldık sanırım. Ama gelelim... O halde ne yapılmalı? 
 
Bir kere, serbest tüketici statüsünü hak edenlerin, bu statünün kendilerine tanıdığı avantajlardan yararlanabilmeleri kolaylaştırılmalı. Bunun için de öncelikle yaygın tüketici kitlesi bilinçlendirilmeli. 
 
Böylece hem serbest tüketici statüsünü tercih eden tüketici sayısı artar hem de bu tüketiciler, satıcı firmalar karşılarına geldiğinde ileride başlarına dert olabilecek sözleşme maddelerine karşı uyanık durumda olur. 
 
Serbest tüketim sözleşmelerine, özel sektörün genel sözleşme serbestliğine halel getirmeyecek şekilde bazı yeni asgari standartlar getirilip, tüketicinin mağdur edilmesi önlenebilir. Böylece sektör, vur-kaç taktiğiyle hareket edebilecek kötü niyetli oyunculardan temizlenebilir. Bu sayede sektörün belki daha yavaş ama daha sağlıklı ilerlemesi sağlanabilir. 
 
Sektörden bir profesyonelin önerisini de buraya alalım: Pek çok elektrik şirketinin web sayfalarına bakın, (devlet güvencesinde indirimli elektrik) anlamına gelen ifadeler, sloganlar görürsünüz. Özel sektör şirketlerinin reklâm tanıtım çalışmalarıyla bu bilincin yaygınlaşması çok zor, neredeyse imkânsız. Madem şirketler (devlet güvencesi arkamda) diyor, o halde devlet bu işe bir katkı sunmalı. Nasıl ki su tüketimini azaltma, ağaç dikme gibi konularda yapılıyor, bu konuda da televizyonlarda kamu spotları yayınlanmalı. Artık ünlü bir isimle mi anlaşılır, yoksa profesyonel ekipten mi hizmet alınır bilmiyorum ama bu mutlaka yapılmalı. Otobüslerde, metrolarda ve bilboard`larda da aynı uygulama yapılabilir. 
 
Önceki ve Sonraki Yazılar